16 Kasım 2010 Salı

Erken All-American Adayları

Ay lav mot à mot çeviri. Ay lav veri veri mot à mot çeviri. Sezon 25 saat aralıksız basketbolla başlamaktayken bundan da eksik kalmayalım istedik...

Jacob PULLEN (Kansas State, Sr.)
6-0, PG
Maywood, IL
2009-10: 31.6 dakika, 19.3 sayı, 2.6 rebound, 3.4 asist, 1.8 top çalma

Kalin LUCAS (Michigan State, Sr.)
6-1, PG
Detroit, MI
2009-10: 31.1 dakika, 14.8 sayı, 1.9 rebound, 4.0 asist, 1.2 top çalma

Harrison BARNES (North Carolina, Fr.)
6-7, SF
Ames, IA
2009-10: -

Kyle SINGLER (Duke, Sr.)
6-8, SF/PF
Medford, OR
2009-10: 35.9 dakika, 17.0 sayı, 7.0 rebound, 2.4 asist, 1.0 top çalma

Jared SULLINGER (Ohio State, Fr.)
6-9, PF
Columbus, OH
2009-10: -

Bay Tahmin

Dergi için yapılmıştı aslında bu tahminler, farklı bir kaderi yaşıyor. Burada paylaşmış olalım, takibi daha kolay olur...


MVP: Kevin Durant (Oklahoma City Thunder)
Burada iki kutuplu bir rekabet öngörüyorum. Sayı departmanındaki muhtemel düşüşe rağmen LeBron James’in istatistiklerinin, ihtişamını kaybedeceğini pek sanmıyorum. Yine de jüri, bu sene Durant’in zamanının geldiğine ikna olacaktır.

Yılın Savunmacısı: LeBron James (Miami Heat)
Dwight Howard yine tek başına Magic’in normal sezonda bir savunma takımı olarak nam salmasını sağlayacaktır, fakat Wade-Bosh ikilisinin yanında oyunu evrim gösterecek James savunmacı yönünü daha fazla gözümüze sokup bu ödülü de koleksiyonuna katabilir.

Altıncı Adam: Anthony Randolph (New York Knicks)
Eğer sezon içerisinde Randolph’ü ilk beş çıkarmanın daha yararlı olacağına kanaat getirilirse bilemem, fakat Mike D’Antoni’nin hücum rakamlarını şişiren sisteminde A-Dolph’ün fazlaca kredi alması sürpriz olmaz. Sahada yeterince kararlı davranabilirse elbette...

Çaylak: Blake Griffin (Los Angeles Clippers)
Kenarda geçen bir senede otoriteler onu unutmuş olsa gerek, bu ödülde adı yeni çocuklar kadar sık geçmiyor. Kendisini hatırlatması ve pota altında bir 20-10 makinesine dönüşmesi fazla uzun sürmeyecektir.


MIP: Jrue Holiday (Philadelphia 76’ers)
UCLA’de geçirilen tek sezonun ardından erken bir ayrılma kararı alan Holiday, ilk sezonunda henüz oyunu öğrenme sürecini geçiriyordu. Ne kadar eleştirilse de, bu süreçte sağlıklı ve nispeten hızlı yol aldı. Yaz Ligi ve sezon öncesi performansları der ki, bu çocuktan birkaç triple-double bile görebiliriz.

Coach: Tom Thibodeau (Chicago Bulls)
Erik Spoelstra’nın elindeki kadroyu verimli kullanacağını ve başarılı olacağını düşünüyorum. Fakat Bulls’un rekorunu kırmalarını bekleyenlerin dahi olduğu bir ortamda hakkı verilmeyebilir. Bu yüzden adayım, takımına galibiyet anlamında en büyük yükselişi sağlayacak Thibs.

Genel Menajer: Pat Riley (Miami Heat)
Ya kim olacaktı? Deniz-kum-güneş, bizatihi kendinden menkul Riley fenomeni ve biraz da vergi kolaylıkları her şey için yetti.

Sayı Kralı: Kevin Durant (Oklahoma City Thunder)
20.3, 25.3, 30.1... Bu çocuğun ortalamaları Fibonacci dizisi gibi ilerliyor, bu sene de ödülün karşısına şimdiden adını yazmalı. Sakatlıklardan uzak durursa, sadece işi resmiyete dökmek kalacak.


Rebound Kralı: Dwight Howard (Orlando Magic)
Sene sonunda yanılmayacağımı düşünüyorum. Tabi Kevin Garnett’in gençlik iksirini icat etmediği varsayımıyla...

Asist Kralı: Chris Paul (New Orleans Hornets)
Öncelikle kendisine sağlıklı bir yıl diliyorum. İyi şeylerin iyi insanların başına geleceğine inanıyorsak, Louisiana’ya sadakat gösterirse bu unvanı da almalı. Mantıken...

Top Çalma Kralı: Chris Paul (New Orleans Hornets)
Sağlıklı bir CP3 için bir önceki maddeden de güvenli bir kategori. Üst üste 2.71 ve 2.77 ortalamalarla gövde gösterisi yaptığı senelerden sonra, emaneti geri alma vakti.

Blok Kralı: Dwight Howard (Orlando Magic)
Amway Arena çemberleri, D12 gibi bir savunucuya -hatta kaleciye- sahip oldukları için çok şanslılar. Magic’le oynarken arka alan savunmasını aşmak öyle çok zor değil, ama istediğinizin bu olduğundan emin misiniz?


Doğu Top 8:

1- Miami
2- Orlando
3- Chicago
4- Boston
5- Atlanta
6- New York
7- Milwaukee
8- Philadelphia

Batı Top 8:

1- LA Lakers
2- San Antonio
3- Oklahoma City
4- Dallas
5- Portland
6- Utah
7- Denver
8- New Orleans

Final:

LA Lakers-Miami: 3-4

14 Kasım 2010 Pazar

Büyük Takımın Küçük Hocası!

Blog olarak kısır günleri geride bıraktığımız bu dönemde, Hürriyet yazarı Meriç Tunca'dan Miami Heat'i konu alan bir yazı istedim. Sağolsun, ricamızı geri çevirmedi. Şimdi sözü üstada bırakma vakti!


Dorell Wright'ı, Earl Barron'ı yönetmeye çalıştığın gibi, LeBron James'i, Chris Bosh'ı yönetmeye çalışırsan olacağı budur..

Neresinden başlayayım..


Sezon başında kurduğun, ya da kuramadığın takımdan mı?.


Bu takıma gelmiş geçmiş en iyi oyuncular arasında olan LeBron'ı bitirme planlarından mı?


Sahaya çıkardığın yanlış 5'lerden mi?.


Yaptığın hatalı değişikliklerden mi?..


Taktiksel hatalarından mı?..


Oyunu hiç okuyamamandan mı?


Basketbolu hiç bilmediğinden mi?..


Neresinden, evet neresinden..


Sakın ola ki, ''Sakatım çok, ben ne yapayım?'' deme..


Sakın ola ki, ''Oyuncu kalitesi bu'' deme..


Sakın ola ki, ''Daha yeni kurulmuş bir takımız'' deme..


Sakın ola ki ''Buraya devrim yapmaya geldim.. İleride düzeleceğiz'' falan deme.


Çünkü ne olursa olsun, bu takım, hiç bir zaman bu kadar rezil durumlara düşmedi..


Çünkü bu takım hiç bir zaman taraftarını bu kadar umutsuzluğa sevketmedi..


Çünkü bu takım, kendisine gönül verenleri, kendisinden bu kadar nefret ettirmedi..


Bu takımın senin yönetiminde düzeleceği falan da yok..


Bak arkadaş..


Senin yaptığını Van Gundy bile yapmadı.


Senin basketbol bilgin sıfır..


Senin saha kenarındaki duruşun rezalet.


Senin karizman falan da yok..


Sen en fazla ''Küçük'' takımların, ''Küçük'' hocası olabilirsin..

Lütfen bu büyük takımın yakasından düş!!!

8 Kasım 2010 Pazartesi

31 Songs #1


"Led Zeppelin'i yeniden keşfetmek -ve Chemical Brothers'ı ve The Bends'i dinlemek- konusunda en çok hoşuma giden şey bunların artık hayatımda kolayca kendilerine yer bulamamaları. Yaşınız ilerledikçe tükettiklerinizin çoğu rahatlıkla ilgili oluyor: çocuklarım, komşularım ve hayatında bir daha herhangi bir blues-metal melodisi ya da block-rockin' beat duymasa hiç üzülmeyecek olan bir sevgilim var. Artık daha az zamanım var, saçmalığa eskisi kadar tahammül edemiyorum, zevklere daha düşkünüm, kendi yargılarıma daha çok güveniyorum. Etrafımda bulundurmayı seçtiğim kültür benim kişiliğimin ve içinde yaşadığım koşulların bir yansıması... Bir açıdan da böyle olması gerek. Ancak bunu yapmayı öğrenirken bazı şeyler kaybediliyor, kaybolan şeylerden biri de -mesela hasta çocukları anlatan hastane dizileri ve deneysel filmlerin yanında- Jimmy Page. Onun çıkardığı gürültü artık beni ifade etmiyor ama yine de dinlemeye değer bir gürültü; ayrıca akıllı bir adam olarak büyümeye çalışmanın da bir bedeli olduğunu hatırlatıyor."

"31 Şarkı", Nick Hornby
Sel Yayıncılık, Çeviren: Betül Kadıoğlu, s. 25

2 Kasım 2010 Salı

We Are Globally Yours: Who's Hot, Who's Not?

Her maçı izleyemiyorum, o yüzden buraya sadece geride bıraktığımız hafta özelinden bir şeyler yazabilmem pek mümkün değil. Yapmaya çalışacağım, ama mutlaka idealden uzak bir liste olacaktır servise sunulan. Periyodik bir şeyler yaratma arzusundayım, belki başlangıç olur...


HOT


Nathan JAWAI (Partizan):

Aborijin asıllı oyuncu için ortaya ilk çıkışından bu yana söylenegelen "Baby Shaq" tanımlaması çok şaşırtıcı değil. Öte yandan ilginç ya da rastlanılmayan bir lakap da değil. Fakat bu bebeklerin NBA'de başarılı olmasının çok kolay olmadığını gösteren örneklerden sonuncusu olmuştu Jawai, Toronto'da ve Minnesota'da bulduğu şansları çok da iyi kullanamayarak. D-League yerine Avrupa'yı tercih etmesine çok sevinmiştim, burada özellikle size konusunda sıkıntılı pota altı rotasyonlarını yakaladığında çok etkili olacaktır.

İlk hafta Zalgiris deplasmanında onun için ideale yakın bir ortam vardı aslında. Fakat ancak 6 sayı ve 5 reboundla bitirebilmiş maçı. Bu hafta ise Khimki önünde 15 sayı ve 8 reboundla seyircisine güzel bir selam çaktı. Euroleague'in resmi sitesindeki yazısında Jiri Zidek, kilo vermesini öğütlemiş Nathan'a. Kendisi büyük bir pivottu, düşüncesine saygı duyuyorum ama bana kalırsa kilo vermesi oyununun en güçlü yanını zayıflatacak bir gelişme olabilir. İlk iki haftada 10 kez faul alan bir oyuncudan bahsediyoruz, Yıldıray Baştürk görse kıskanır. Partizan'a son maçtakine benzer katkılar vermeye devam edecektir, haftaya ise karşısında Sofoklis Schortsanitis olacak. Sadece bu eşleşme için bile izlemek isterim o maçı...

Bootsy THORNTON (Efes Pilsen):

Çarşamba gecesi Sinan Erdem'e gittiğimde şu mevcut kadroda içimi ferahlatabilen tek oyuncuydu. Kendisine meydan okuyan birileri varsa, oyununun nasıl boyut değiştirebildiğini en iyi gördüğümüz seri 2-0 geriden gelerek kazanılan Fenerbahçe Ülker serisiydi kuşkusuz. Çarşamba gecesi ilk çeyreğin sonlarında sanırım Omar Cook'la bir gerginlik yaşadı ve o challenge maçı Power Electronics Valencia'dan Efes Pilsen'e çeviren andı sanırım. Elbette kimseden destek almasaydı bu kadar kolay olmazdı, fakat Kerem Tunçeri'nin Euroleague kariyerindeki en iyi 7-8 maçından birini sergilemesi yeterli oldu.

Şimdi Efes Pilsen'in Kutsi'ye bir galibiyet borcu var. Üçüncülük yolundaki diğer rakip Armani Jeans Milano ile oynanacak kritik iç saha maçı öncesinde rollerin Velimir Perasovic tarafından yeniden belirlenmesi ve Igor Rakocevic'in şutlarına bir ket vurması şart. Efes Pilsen mevcut sistemde volume shooter tanımının Sırpça'daki karşılığına katlanması mümkün değil. Tempoyu hızlandırma ve top adedini yükseltmeye yönelik ayarlamalarsa kısa vadede Rakocevic'in hasarını azaltabilir belki. Ama o sistemle sene sonunu ne biz görebiliriz, ne de Perasovic görebilir gibime geliyor.

Andrea CROSARIOL (Virtus Roma):

Ben bu çocuğun yeteneklerine hiçbir zaman güvenmemiştim. Benetton altyapısından yetiştiği günlerden sonra bir ABD seyahati de olmuştu yanlış hatırlamıyorsam. Tam ümidi kesmişken, Air Avellino'daki kiralık sezonunda bir çıkış gösterip tekrar gündeme geldi. Bu seneyse 26 yaşında nihayet beklentilere cevap verebileceği bir sezon kapıda anlaşılan. İlk iki haftadaki 12 sayı-7 rebound ortalamalarını sürdürmesi çok olurlu değil belki, zira Brose Baskets ve Spirou Charleroi gibi takımlar pek de büyük baş belası sayılmaz. Fakat bu gidişle 20-25 dakika gibi süreler alıp, Ali Traore'yi de hayli zorlayacaktır.

Sofoklis SCHORTSANITIS (Maccabi Electra):

Jawai'den bahsederken adını anmıştık ama Schortsanitis'in bu haftaki performansına da ayrı bir parantez açalım. David Blatt'in sistemine ne kadar uyum gösterebileceği bir endişe konusuydu, fakat özellikle Zalgiris gibi yumuşak pota altına sahip takımlarla karşılaşırken ne olursa olsun hücumu Big Sofo üzerine temellendirmeli. Perşembe akşamı Blatt'in yaptığı da buydu. Lior Eliyahu'nun iyi gününde olmasına ve Richard Hendrix sürprizine rağmen Schortsanitis sahada kaldığı 22 dakikaya 13 şut denemesini sıkıştırabildi. Aynı zamanda rakip uzunlara 7 faul aldırdı ve bunun neticesinde 9 kere faul çizgisine gitti. Euroleague seviyesinde ancak istisnai isimlerde bulabileceğiniz bir dominasyon gücü. Belki mevcut sisteme Eliyahu kadar, ya da kısalardan Doron Perkins kadar uygunluk göstermeyebilir ancak iş skor bulmaya geldiğinde takımdaki en güvenilir adresin Big Sofo olacağı kesin.


Leon RADOSEVIC (Cibona Zagreb):

Sonunda Radosevic büyük sahnede ilk beş oyuncusu olarak ilk gösterimini vermeye başladı. Takım adına defterde üzeri çoktan çizilmiş Barcelona deplasmanındaki etkileyici 15 sayı, 9 rebound, 5 top çalmalık performansının devamını bu sefer oyununun gerçekten fark ettiği bir maçta Fenerbahçe Ülker'e karşı ortaya koyduğu 8/13 şut isabetiyle 16 sayılık elit bir hücumla getirdi. 1990 doğumlu yıldızı zaten takip etmeye çalışıyorduk, artık fazla çaba sarf etmemize de gerek yok.

Jonas VALANCIUNAS (Lietuvos Rytas):

Burada daha önce gerek benim tarafımdan, gerekse de Oktay -neredesin- tarafından sıkça dile getirildiği üzere jenerasyonunun Enes Kanter'le birlikte en güçlü parlayan cevheriydi Valanciunas. Hala da öyle, bilmiyorum nereden geldi hikaye geçmiş zaman kipi? Hazır şimdiki zamandan bahsetmişken, geçen hafta Montepaschi Siena'ya beklenilenden daha fazla zorluk çıkaran Litvanya temsilcisinde ilk kez ilk beş çıktı ve güçlü bir istatistik kağıdı elde etti. Ben maçın tamamını izleyemedim, fakat ilk haftaki performansıyla da birleştirince işler onun adına çok iyi gidiyor. Türk basını da bunu keşfettiği takdirde "İşte bak, Enes yanlış yaptı demiştik" üzerine kurulu milyonlarca makale yazılabilir...

NOT

Oliver LAFAYETTE (Partizan)

David LOGAN (Caja Laboral)

Igor RAKOCEVIC (Efes Pilsen)

Bobby BROWN (Asseco Prokom)

Milos TEODOSIC (Olympiakos)

Marko TOMAS (Fenerbahçe Ülker)

Yeni Yazıhane Diyorsak...

Bir yılı geride bıraktığımız gibi soluğu yeni tasarımda aldık. Kubilay Kahveci'nin yeni oyuncakları için buradan yakın. Yazıhan...