Her maçı izleyemiyorum, o yüzden buraya sadece geride bıraktığımız hafta özelinden bir şeyler yazabilmem pek mümkün değil. Yapmaya çalışacağım, ama mutlaka idealden uzak bir liste olacaktır servise sunulan. Periyodik bir şeyler yaratma arzusundayım, belki başlangıç olur...
HOTNathan JAWAI
(Partizan):
Aborijin asıllı oyuncu için ortaya ilk çıkışından bu yana söylenegelen "Baby Shaq" tanımlaması çok şaşırtıcı değil. Öte yandan ilginç ya da rastlanılmayan bir lakap da değil. Fakat bu bebeklerin NBA'de başarılı olmasının çok kolay olmadığını gösteren örneklerden sonuncusu olmuştu Jawai, Toronto'da ve Minnesota'da bulduğu şansları çok da iyi kullanamayarak. D-League yerine Avrupa'yı tercih etmesine çok sevinmiştim, burada özellikle
size konusunda sıkıntılı pota altı rotasyonlarını yakaladığında çok etkili olacaktır.
İlk hafta Zalgiris deplasmanında onun için ideale yakın bir ortam vardı aslında. Fakat ancak 6 sayı ve 5 reboundla bitirebilmiş maçı. Bu hafta ise Khimki önünde 15 sayı ve 8 reboundla seyircisine güzel bir selam çaktı. Euroleague'in resmi sitesindeki yazısında Jiri Zidek, kilo vermesini öğütlemiş Nathan'a. Kendisi büyük bir pivottu, düşüncesine saygı duyuyorum ama bana kalırsa kilo vermesi oyununun en güçlü yanını zayıflatacak bir gelişme olabilir. İlk iki haftada 10 kez faul alan bir oyuncudan bahsediyoruz, Yıldıray Baştürk görse kıskanır. Partizan'a son maçtakine benzer katkılar vermeye devam edecektir, haftaya ise karşısında Sofoklis Schortsanitis olacak. Sadece bu eşleşme için bile izlemek isterim o maçı...
Bootsy THORNTON
(Efes Pilsen):
Çarşamba gecesi Sinan Erdem'e gittiğimde şu mevcut kadroda içimi ferahlatabilen tek oyuncuydu. Kendisine meydan okuyan birileri varsa, oyununun nasıl boyut değiştirebildiğini en iyi gördüğümüz seri 2-0 geriden gelerek kazanılan Fenerbahçe Ülker serisiydi kuşkusuz. Çarşamba gecesi ilk çeyreğin sonlarında sanırım Omar Cook'la bir gerginlik yaşadı ve o
challenge maçı Power Electronics Valencia'dan Efes Pilsen'e çeviren andı sanırım. Elbette kimseden destek almasaydı bu kadar kolay olmazdı, fakat Kerem Tunçeri'nin Euroleague kariyerindeki en iyi 7-8 maçından birini sergilemesi yeterli oldu.
Şimdi Efes Pilsen'in Kutsi'ye bir galibiyet borcu var. Üçüncülük yolundaki diğer rakip Armani Jeans Milano ile oynanacak kritik iç saha maçı öncesinde rollerin Velimir Perasovic tarafından yeniden belirlenmesi ve Igor Rakocevic'in şutlarına bir ket vurması şart. Efes Pilsen mevcut sistemde
volume shooter tanımının Sırpça'daki karşılığına katlanması mümkün değil. Tempoyu hızlandırma ve top adedini yükseltmeye yönelik ayarlamalarsa kısa vadede Rakocevic'in hasarını azaltabilir belki. Ama o sistemle sene sonunu ne biz görebiliriz, ne de Perasovic görebilir gibime geliyor.
Andrea CROSARIOL
(Virtus Roma):
Ben bu çocuğun yeteneklerine hiçbir zaman güvenmemiştim. Benetton altyapısından yetiştiği günlerden sonra bir ABD seyahati de olmuştu yanlış hatırlamıyorsam. Tam ümidi kesmişken, Air Avellino'daki kiralık sezonunda bir çıkış gösterip tekrar gündeme geldi. Bu seneyse 26 yaşında nihayet beklentilere cevap verebileceği bir sezon kapıda anlaşılan. İlk iki haftadaki 12 sayı-7 rebound ortalamalarını sürdürmesi çok olurlu değil belki, zira Brose Baskets ve Spirou Charleroi gibi takımlar pek de büyük baş belası sayılmaz. Fakat bu gidişle 20-25 dakika gibi süreler alıp, Ali Traore'yi de hayli zorlayacaktır.
Sofoklis SCHORTSANITIS
(Maccabi Electra):
Jawai'den bahsederken adını anmıştık ama Schortsanitis'in bu haftaki performansına da ayrı bir parantez açalım. David Blatt'in sistemine ne kadar uyum gösterebileceği bir endişe konusuydu, fakat özellikle Zalgiris gibi yumuşak pota altına sahip takımlarla karşılaşırken ne olursa olsun hücumu Big Sofo üzerine temellendirmeli. Perşembe akşamı Blatt'in yaptığı da buydu. Lior Eliyahu'nun iyi gününde olmasına ve Richard Hendrix sürprizine rağmen Schortsanitis sahada kaldığı 22 dakikaya 13 şut denemesini sıkıştırabildi. Aynı zamanda rakip uzunlara 7 faul aldırdı ve bunun neticesinde 9 kere faul çizgisine gitti. Euroleague seviyesinde ancak istisnai isimlerde bulabileceğiniz bir dominasyon gücü. Belki mevcut sisteme Eliyahu kadar, ya da kısalardan Doron Perkins kadar uygunluk göstermeyebilir ancak iş skor bulmaya geldiğinde takımdaki en güvenilir adresin Big Sofo olacağı kesin.

Leon RADOSEVIC
(Cibona Zagreb):
Sonunda Radosevic büyük sahnede ilk beş oyuncusu olarak ilk gösterimini vermeye başladı. Takım adına defterde üzeri çoktan çizilmiş Barcelona deplasmanındaki etkileyici 15 sayı, 9 rebound, 5 top çalmalık performansının devamını bu sefer oyununun gerçekten fark ettiği bir maçta Fenerbahçe Ülker'e karşı ortaya koyduğu 8/13 şut isabetiyle 16 sayılık elit bir hücumla getirdi. 1990 doğumlu yıldızı zaten takip etmeye çalışıyorduk, artık fazla çaba sarf etmemize de gerek yok.
Jonas VALANCIUNAS
(Lietuvos Rytas):
Burada daha önce gerek benim tarafımdan, gerekse de Oktay -neredesin- tarafından sıkça dile getirildiği üzere jenerasyonunun Enes Kanter'le birlikte en güçlü parlayan cevheriydi Valanciunas. Hala da öyle, bilmiyorum nereden geldi hikaye geçmiş zaman kipi? Hazır şimdiki zamandan bahsetmişken, geçen hafta Montepaschi Siena'ya beklenilenden daha fazla zorluk çıkaran Litvanya temsilcisinde ilk kez ilk beş çıktı ve güçlü bir istatistik kağıdı elde etti. Ben maçın tamamını izleyemedim, fakat ilk haftaki performansıyla da birleştirince işler onun adına çok iyi gidiyor. Türk basını da bunu keşfettiği takdirde "İşte bak, Enes yanlış yaptı demiştik" üzerine kurulu milyonlarca makale yazılabilir...
NOTOliver LAFAYETTE (Partizan)
David LOGAN (Caja Laboral)
Igor RAKOCEVIC (Efes Pilsen)
Bobby BROWN (Asseco Prokom)
Milos TEODOSIC (Olympiakos)
Marko TOMAS (Fenerbahçe Ülker)