
Washington State, Jr.
6' 6'', SG/SF
Ladera Ranch, California (1990)
6' 6'', SG/SF
Ladera Ranch, California (1990)
Bu yeni ve uzun ömürlü olmasını dilediğim serinin ilk yazısına da yine "Devam et, sonra başlarsın" düsturuyla giriş yaptım. Bu sebepledir ki ilk ele aldığım oyuncunun, benim için çok özel olduğunu düşünme gibi bir hataya düşmeyin... (Zaten beni bilenler savunmaya böylesine takılmayan bir adamın favori oyuncum olamayacağını bilirler, Chad Ford bazı gözlemcilerin Stephen Curry kıyası yaptığından bile bahsetmiş. Aman!) Klay Thompson'ı tercih etmem takımının kötü bir döneme giriş yapması ve sezon öncesi konferansının en iyi üçüncü takımı olarak gösterilirken konferans içi fikstürde şu an itibarıyla 7-8 gibi hayal kırıklığı bir dereceyle devam ediyor olmaları. Son olarak ise konferansın en zayıf takımlarından Arizona State'e bu sezon evlerindeki ilk galibiyetlerini hediye ederlerken, çok kötü bir görüntü çizdiler. Yani eski bir top pick (Mychal Thompson, 1978) çocuğu olan bu delikanlıyı izlemek için çok az fırsatımız kaldı. Normal şartlarda... Washington State'in NCAA turnuvasına tek olası bileti, konferans turnuvasını kazanmaktan geçiyor ki Washington ve Arizona aynı anda sürpriz yaşasalar bile şu görüntüyle kafayı uzatan takım olmaları pek mümkün gözükmüyor. Bir diğer istisnai durumsa lokavt ihtimaliyle birlikte ortaya çıkabilir ve Thompson son senesi için kampüse dönebilir. Belki...
Birkaç sezondur tarihine yakışmayacak bir basketbola sahne olan, özellikle de geçen sene dip noktasını gören Pac-10 konferansındaki dark horse adaylarından biri olarak gözüküyordu bu senenin Cougars takımı belirttiğim üzere. Ülkenin elit altı konferansı arasında yer almasından mütevellit, geçen sezonki o çöp takımlarından bile iki tanesi komite tarafından büyük dansa kabul edilen konferansta bu sene kalite daha yukarı çıkmışken sezon başında evlerini Washington State'e basan eski mezunlar muhtemelen çok güvende hissediyorlardı. Bugünse yukarıda da bahsettiğim olumsuz tablo, Thompson'ın liderliğindeki bu averaj üstü yetenek grubunu mart ayında televizyon koltuklarına sürükleyebilir. Bu da ilk olarak Thompson'ın pazar değerine sekte vuracaktır elbette. Genel menajerlerin özellikle kolejde iki seneden fazla kalan oyunculardan yana bir başarı beklentisi içerisine girmesinde yadırganacak bir durum yok... 21 yaşına girmiş bir adamın, yine aynı tecrübedeki DeAngelo Casto gibi bir pota altı silahını da bulmuşken görece zayıf bir konferanstan turnuva biletiyle çıkamaması hoş değil. Peki bugünün artan bilgi kirliliğiyle birlikte gittikçe daha kolay mütereddit duruma düşebilen basketbol adamları, son üç yılda etrafına başarı tomurcuklarını saçamamış liderlere ne kadar ilgi göstermiş? Üçüncü veya dördüncü sınıfa kadar kolej takımıyla kalmayı seçmiş oyunculardan, takımıyla March Madness'a kapağı atamayıp yine de birinci turdan gidenlerin listesi ne yazık ki çok aşağılara kadar uzanmıyor: (Tüm junior ve seniorlar içinde oran yalnızca 4/36.)
- Craig BRACKINS (Iowa State, 2010)
- Dominique JONES (South Florida, 2010)
- Jason THOMPSON (Rider, 2008)
- George HILL (IUPUI, 2008)*
Bu kötü karnenin Thompson'ın birçok mock draftin ikinci turuna kaymasıyla noktalanacağını öngörmek çok zor değil. Bir Big Ten efsanesi olarak ilk sıradan adım attığı NBA'de hiçbir zaman beklentileri karşılayamayan, ancak Kareem Abdul-Jabbar'ın yedeği olduğu 1987 ve 1988 takımlarına önemli savunma katkıları vererek şampiyonluklarda pay sahibi olan Baba Thompson da Klay'e şimdilik kolej tecrübesinin tadını çıkarmasını, burada bırakabildiği izi bırakmasını öğütlüyor. Kendisi şu anda yerel radyo için Los Angeles Lakers maçlarını yorumluyor ve NBA kitaplarında ancak kötü bir ilk sıra seçimi olarak yer bulurken, Minnesota'da hala krallar gibi karşılanması da bu öğütlerinin başlıca motivasyonu olsa gerek. Yine de böyle ağır bir sporcu aileden gelmek, özgeçmişte altı çizilecek detaylardan biri olacaktır mutlaka. (Klay'in büyük kardeşi halen Pepperdine'da basketbol oynarken, küçük kardeşiyse UCLA tarafından burs önerilmesine rağmen erken draft kararı alan ama henüz MLB'de sağlam bir yer edinememiş bir beyzbol oyuncusu.)

Biraz da oyuncu özelliklerine geçelim. Bu noktada iyi bir comparison vermek, çoğu zaman onlarca cümleden daha değerli olabilir. Bu alanda her zaman çok başarılı olduğum söylenemez, ancak en ilkel Google aramalarım gösterdi ki Kevin Martin benzetmesini yapan tek insan değilmişim. Onun sahip olduğu katil içgüdülerine sahip değil, o denli yetenekli bir skorer değil ve ayakları çok yavaş. Bu son söylediğimin NBA'e entegrasyon sürecinde birçok oyuncunun canını sıktığını, hatta bir dolusunu da yeteneklerini eski kıtaya taşımaya zorladığını biliyoruz. Bu sıkıntıyı büyük ölçüde yaşayan isimlere yakın geçmişten, 2010 sınıfından bir örnek verecek olursak ilk akla gelen isimlerden biri Greivis Vasquez. Vasquez'in lateral hızının özellikle pozisyonundaki hareketli kısaları savunmasını namümkün kılacağını ve orta vadede başarısız bir deneme olarak kalacağını düşünüyordum. Yeteneğiyle NBA'in en sığ benchinde şans bulmaması mümkün değildi. Ancak günün sonunda Memphis, onun pozisyonunda kendisini Jason Williams'a sarılacak kadar çaresiz hissetti. Vasquez'e göre pozisyon itibarıyla daha şanslı gibi Thompson. Konferansının en skorer oyuncusu olması kesinlikle sürpriz değil, ilk iki senesinin ardından bu günlerin geleceğini göremediyseniz bir değerleme sıkıntısı yaşıyorsunuzdur. Ancak oyununa kattığı çeşitliliğin en büyük izdüşümü asist departmanında görülüyor. Konferansının asist krallığında üçüncü sırada ve oyununun üç sene içindeki evrimi eski bir Pac-10 oyuncusu olan Brandon Roy'u anımsatıyor. Ancak Thompson'ı salt bu veriler üzerinden Roy'a benzetmek, son tahlilde kolaycılıktan öteye gitmeyecektir. Zira okulda üç veya dört sene kalan, fiziksel olgunluğa erişmenin yanında oyun gelişiminde de belli bir yol kat etmiş oyuncuların böyle bir dönüşümü yapması çok büyük bir yetenek göstergesi olmak zorunda değil. Bu rolü NBA'e taşıyabilmek de tamamen farklı bir kalite düzeyi getiriyor. Örneğin Landry Fields başarılı bir çaylak sezonu geçirmesine rağmen, Madison Square Garden sakinlerine gösterdiği oyun Stanford kampüsündekilere gösterdiklerine tamamen aykırı bir çizgi izliyor. NBA'de yarattığı değeri ise belli konularda özelleşme göstererek yaptığını görüyoruz. Fields örneğinde bu spesifikasyon alanları rebound yeteneği ve doğru karar mekanizmasını her zaman işletebildiğine dair verdiği güven olurken, Thompson'ın oyununda gerçekten böyle alanlar var mı? Şut stili fazla defekt barındırmıyor ve NBA'de de doğru takımda pekala 8-10 sayılık katkı verebilir. Fakat bunları Morris Almond için de söyleyemez miydik? Asist, top çalma ve blok hanelerine verdiği katkı ise (şu anda 4 asist, 1.8 top çalma ve 1 blok civarında) NBA'e taşınabileceğinden emin olmadığımız temel yetiler... Özellikle artan asist rakamlarını ön plana çıkarırken ortalama 4 top kaybına neden olan savrukluktan bahsetmemek, üretim kapasitesi kuşa dönmüşken ve cari açık boyut tanımazken "Bakın enflasyonu nasıl da düşürdük" demekten çok farklı değil.

Thompson'ın oyununda bu sene gözlemlediğimiz bir diğer yetersizlikse, özel savunma tedbirlerine karşı doğru cevabı verebilmekten uzak oluşu. İyi bir şutör olarak ün yapmış olsa da, tam anlamıyla bir streak shooter görünümünde ve sezon içinde şutu çok fazla dalgalanma gösteriyor. Geçen sezona çok iyi başlayıp, mock draftlerde tırmandıktan sonra baharla birlikte yere çakılması da temelde kötüye giden dış şut yüzdesiyle alakalıydı. Bu sene de iyi başladığı dış şutlarda, son iki haftada ancak 7/22 gibi bir isabet tutturabildi ve konferansının açık ara en iyi dış şutörü kabul edilirken bugün yüzdesiyle ancak sekizinci sırada kendisine yer bulabiliyor. Cougars'ın son altı maçta aldığı dört mağlubiyetin arkasında da, Mike Montgomery ve Johnny Dawkins gibi 'kurt hoca' statüsündeki koçların Thompson'ın şutunu biraz olsun riske ettikleri alan savunmaları uygulamaları ve Thompson'ın bunu yeteri kadar cezalandıramaması yatıyor.
İlk iki senesinde de çok fazla Washington State maçı izlememe rağmen, Thompson'ın sıradışı bir yetenek olduğuna dair izlenimler edinmemiştim. Mesela Tyler Honeycutt'ın sahaya koyduklarını görünce, karşıda büyük bir haber durduğunu fark ediyorsunuz. Hiç olduramasa bile "Honeycutt diye bir oyuncu vardı, niye olmadı ki o adam" diye rakı masalarına girebilecek bir adam var diğer tarafta. Thompson ise iyi bir kolej skoreri görünümünde. Gerçekten de o şut mekaniğiyle NBA'de iş bulamayacağına inanmak istemiyorsunuz. Ama atletik handikapları ve skorer yönü dışında diğer alanlarda hiçbir şekilde özel olmaması, bugüne kadar vermediği kazanan görüntüsüyle birleşince çok da yukarıdan uçmaya gerek yok. "Böyle diyorsun ama Martin neredeyse All-Star seviyesini zorluyor" diyenleriniz olabilir, onlar için hatırlatıyorum: "Klay Thompson is homeless man's Kevin Martin." (Google Ödevi: "poor man's kevin martin" yazın, sonuçlara inanamayacaksınız.)
Kimseyi tanımadım ben senden daha güzel: Kevin Martin, Anthony Parker, Morris Almond
Tepegöz: 31-40