31 Ekim 2011 Pazartesi

Wooden Award 2012 - Forvet Adayları

Uzun bekleyişin ardından bu hafta ABD sınırları içerisinde basketbol topu sekmeye başlayacak. Bazı NBA hayranları bu cümleyi dudak bükerek okumuş olabilir ama herkes için güzel bir haber olmalı. Sezon öncesi yapılan sıralamalarda büyük çaplı yeniden gözden geçirmelere yol açacak sonuçlar da izleyeceğiz muhtemelen. Ama Harrison Barnes ve arkadaşlarının pole-positiondaki yerini tehdit edecek bir takım ortaya çıkmayabilir. Geçen seneki hayal kırıklığı yaratan başlangıcının ardından, turnuva zamanı toparlanan Barnes bu sene de All-American olmaya en yakın gördüğüm iki forvet arasında yerini alıyor. Farklı olarak, bu sefer tahminimi üzerine inşa edebileceğim birkaç veri de var.



Harrison BARNES (North Carolina)
6-8, Sophomore

"İnşallah lokavt olur, biz de bu yıldızları doyasıya izleriz."

Geçen sene genç nüvesiyle beklentileri aşıp Elite Eight oynayan UNC'de kampüsteki bu yakarışlar karşılığını buldu ve lokavt ihtimalinin ciddiyeti anlaşılmadan önce 2011-12 sezonunda bir NBA oyuncusu olmasına kesin gözüyle bakılan Barnes ve pota altı ikilisi (John Henson, Tyler Zeller) okula geri dönmeye karar verdi. Geçen sezonun ortasında direksiyonu Larry Drew II dengesizinden devralan Kendall Marshall ve ilk beşi tamamlayan Reggie Bullock da Chapel Hill'i terk etmek için doğru zamanı bekliyor. 2009 takımı gibi eksiksiz bir kadro yok belki önümüzde, fakat kesinlikle en büyük yetenek yığınlarından biri. Lisede iyi bir şutör olarak etiketlenen Bullock'un geçen sene çizgi gerisinde arıza yapmasından sonra, P.J. Hairston'ı ezeli rakip Duke'un elinden kaparak buradaki açığı kapatmayı planladılar. Bunun yanında Zeller-Henson ön alanı yeteri kadar korkutucu değilmiş gibi, Lakers ile iki şampiyonluk sahibi Bob McAdoo'nun blok ve rebound yeteneklerini irsi olarak almış yeğeni Michael McAdoo da takıma eklendi. Roy Williams hanedanlığını iki farklı takımla kurduğundan ve UNC'de Dean Smith'in halefi olmak gibi zor bir göreve kalkıştığından olsa gerek modern zamanın en iyi koçları sayılırken yeteri kadar saygı görmüyor. Fakat bu sezon sonunda bir Williams takımı 10. kez büyük dansa 1 numaralı seribaşı olarak katılacaksa, onu bu tartışmalarda görmezden gelmek hayli zor olacaktır.

Drew II sırra kadem bastıktan sonra sayı ortalaması istikrarlı olarak artan Barnes'ın, bu sezon şut seçerken de tecrübesinin getirisiyle daha özenli olması beklenebilir. Barnes sezon öncesi draft tahtalarında bu sezona da hemen herkesin ilk üçünde giriyor. Fakat geçen sezon da aynı yerde başladığı tahtalarda, hazırlık maçlarından itibaren nasıl düşüş gösterdiğini hepimiz biliyoruz. Hala o yeri hak ettiğini göstermek için bir şeyler yapması gerekiyor ve Clemson maçında doruk noktasına ulaşan form çizgisini kaldığı yerden devam ettirmek çok kolay bir iş değil.

College Basketball



Takımda onun skor liderliğini tehdit edecek birisi yok. Ancak bu Barnes için tahmin edildiğinin aksine, avantajlı bir durum oluşturmuyor. Geçen sezon takımdaki iç-dış dengesini sağlayabilmek için, dış şut merkezine oturttuğu hücum portföyünü biraz daha boyalı alan eksenine kaydırması şart. Burada Marshall-Bullock-Hairston üçlüsünün hücuma getireceği destek çok kritik olacak. Zira takımdaki rollerin öngördüğü şekilde Barnes, içeriden ana skor opsiyonu Zeller olan ve Henson'ın süpürücülüğüyle yeter pota altı üretimini sağlayan UNC'de takımın birincil dış opsiyonu. Bu da ona oyununun tamamlanmamış yönlerini geliştirmesi noktasında ket vurabiliyor. Bu sene içeriyi daha çok zorlayan, daha fazla fiziksel temasa giren ve faul çizgisini sık ziyaret eden bir Barnes görmek, tüm NBA gözlemcilerinin ortak beklentisi. Fakat bunun için Bullock'un tüm yazı bir savunma spesiyalistine dönüşmekle harcadığı bir ortamda, Marshall'ın yeni bir silkinme gösterip skorer kimliğini ortaya çıkarması gerekir. Bu gerçekleşirse Marshall'ın All-American unvanı hususundaki şansını da masaya yatırmamız gerekebilir elbette.

UNC beklendiği gibi ACC'de rakip tanımadan tepeye yerleşecekse, bunun Barnes'ın Wooden Award için şansıyla bir kaldıraç etkisi göstermesinin sonucunda olacağı aşikar. Sahada beklentilere cevap vermekte zorlandığı günlerde de dediğim gibi, Barnes büyük bir haber ve gelecek yaz adı Anthony Davis ile birlikte ilk iki sıradan okunmazsa çok şaşırırım. Fakat UNC sakinlerinin Harrison'ın NBA geleceğiyle çok ilgili olduklarını sanmıyorum.


Perry JONES III (Baylor)
6-11, Sophomore

Prospect yazarlarının kolları uzun, cılız ama iyi savunmacı her 3 numaraya Tayshaun Prince benzetmesi yapıştırmak kadar sevdiği bir şey varsa, son dönemde yetenekli gördükleri ama oyunu pek ipliyor gibi görünmeyen her kafası güzel adamı T-Mac klonu olarak takdim etmek. Bu Tracy McGrady'yi biraz hafife alır bir yaklaşım olmakla birlikte, henüz bu yaşta böyle çekinceleri önünüze getiren bir adamın T-Mac'in çıktığı yerlere çıkması da çok kolay gözükmüyor. İşte 'T-Mac's Lazy Eye' teşhisi konan son adam da bu ve geçen sezonun en kritik yerlerini oynarken gösterdiği halet-i ruhiye de bu teşhisi haklı çıkarır nitelikte.

Geçen sezon pota altındaki Jones ikilisinin yeteneğine fazla güvenen Baylor, sezon içerisinde kolej basketbolunda tecrübenin ne kadar önemli bir faktör olduğunu zor yoldan öğrenen son takım olacaktı. Sezona Tweety Carter ve Ekpe Udoh gibi -her şeyden önce gerçek olamayacak kadar güzel- iki ismi kaybederek giren Bears, özellikle bu ikiliden ilkinin yerini doldurma konusunda çok kötü iş çıkardı. Oyun kurucu pozisyonunu sophomore A.J. Walton'a emanet etmek kesinlikle güvenli bir hareket değildi. Onu freshman Stargell Love ile yedeklemekse bir adım daha ileri atmak anlamına geliyordu. Sonuç: 23.4% ile tüm Division I takımları içinde South Florida'dan sonra en kötü top kaybı oranıyla oynayan takım, son altı maçının beşini kaybederek turnuvayı evden izliyordu. Sezon öncesinde onları şampiyonluğa götürecek mesih ilan edilen Perry ise son iki maçta toplam iki saha içi isabeti buluyordu.


Bu sezona girilirken acil müdahale gereken yerin kısa rotasyonu olduğu açıktı ve Scott Drew da ilk iş olarak geçen sene daha düşük seviye bir basketbolun oynandığı NJCAA turnuvasında MVP ödülünü kazanan Pierre Jackson'ı ilk beş oyun kurucusu olması için transfer etti. Geçen sezon kurallar gereği kenarda oturan Brady Heslip de, takımın skor yükünü çekmenin dışında 1 numaradaki sancılara da yardımcı olan LaceDarius Dunn'ın ayrılışını unutturmalı. Eğer kısa rotasyonundaki bu transferler -California'dan alınan Gary Franklin de sezonun ikinci yarısıyla birlikte oynamaya başlayabilecek- yerine oturursa bu yeteneklerin 7-9'luk son konferans derecelerini aşacağı ve geçen sezon öncesinde hak etmeden oturdukları Top 10 listesinin gerçek bir mensubu haline geleceği öngörülebilir. Waco'da her şey yolunda gitse ve Baylor bunu başarabilse dahi, sınıfının 5 numaralı yeteneği olarak gösterilen Quincy Miller'ın doğrudan katkı vermesi Perry'nin başını ağrıtabilir. Perry karakter konusunda şimdiden kendi sahip olduğu malzemeden fazlasını gösteren Miller'ı bir rakip olarak görmediğini, takım başarısı için onun yardımına ihtiyaç duyduğunu vurgulasa da bu takımın lideri olduğunu henüz kanıtlamadı. Ve söz verdiği üzere dramatik bir mantalite değişimiyle geri dönmeyecekse, bu takımın sezon içinde Miller'ın takımına dönüşmesi bile sürpriz olmaz.

Hem Perry de Harrison gibi sophomore, hem de bundan bağımsız olarak kariyeri boyunca her alanda riskli bir seçim olacak gibi görünüyor. Ama maksat muhabbet olsun. Geçen sezon turnuva zamanında silinip giden ve beni de büyük hayal kırıklığına uğratan Terrence Jones, geçenlerde John Calipari'nin 'bu sezon ülkenin en iyi oyuncusu olabilir' açıklamasının ertesi gününde takım içi maçta 52 sayı-16 rebound ile oynamış. Calipari'nin kontrolde olduğu bir yerde, meşruiyetine inanmayacağım bir performans. Kansas'ta Marcus Morris, Markieff Morris ve Josh Selby'nin ayrılmasından sonra alpha dog haline gelecek ve hiç sekmeyen bir başarı geleneği olan takımda parlaması sürpriz kabul edilmeyecek Thomas Robinson ise benim listemde T-Jones'un üzerinde yer alıyor. Geçen sene Morris Biraderler'in gölgesinde kalırken bile en iyi NBA kumaşına sahip olduğunu düşünüyordum Robinson'ın. Johnson-Taylor guard ikilisi de bir boyalı alan silahı için ideale oldukça yakın bir ikili, onu beslemekte tereddüt etmeyeceklerdir. O da ciddi bir aday haline gelebilir yani. Kris Joseph'ı, Khris Middleton'ı ve yukarıda bahsettiğimiz parlak Calipari çaylaklarından Davis'i de yakından takip edeceğiz. Elias Harris, kızımız olacaktı.


Kazananların sıralı listesi aşağıda:

Tim ABROMAITIS (Notre Dame)
6-8, Senior

Michael GLOVER (Iona)
6-7, Senior

Drew GORDON (New Mexico)
6-9, Senior

Draymond GREEN (Michigan State)
6-7, Senior

JaMychal GREEN (Alabama)
6-8, Senior

Elias HARRIS (Gonzaga)
6-7, Junior

John HENSON (North Carolina)
6-11, Junior

Robbie HUMMEL (Purdue)
6-8, Senior

Kevin JONES (West Virginia)
6-8, Senior

Terrence JONES (Kentucky)
6-8, Sophomore

Kris JOSEPH (Syracuse)
6-7, Senior

Trevor MBAKWE (Minnesota)
6-8, Senior

Doug McDERMOTT (Creighton)
6-7, Senior

Khris MIDDLETON (Texas A&M)
6-7, Junior

Reeves NELSON (UCLA)
6-8, Junior

Andrew NICHOLSON (St. Bonaventure)
6-9, Senior

Thomas ROBINSON (Kansas)
6-9, Junior

John SHURNA (Northwestern)
6-9, Senior

Jeffery TAYLOR (Vanderbilt)
6-7, Senior

Keith WRIGHT (Harvard)
6-8, Senior

Tyler ZELLER (North Carolina)
7-0, Senior

Nekst: Pivot Adayları

25 Ekim 2011 Salı

Mydonose Kolejliler 2011-12



Afiyet olsun.

10 Ekim 2011 Pazartesi

Wooden Award 2012 - Guard Adayları

Wooden Award aday listesinin açıklanmasıyla, NCAA'in en temel sezon öncesi ritüellerinden birini arkamızda bıraktık. Aslında neredeyse bir hafta geçti üzerinden. Lokavt görüşmeleri günlük hayatın bir parçası halini aldı ve Billy Hunter'ın falan artık masadan 'hacılar yarın ne yapıyoruz' diye kalktığını düşünmeye başladım. Odağımızı biraz daha NCAA tarafına kaydırabiliriz...

Listedeki guardların tamamını aşağıda sıraladım. NCAA basketbolunun bir guard oyunu olduğu söylenegelir, bu sözün Murat Murathanoğlu'nun ağzından çıkışına da mutlaka en az bir kez rastlamışsınızdır. Bu bağlamda 50 kişilik listeye tam 22 guard adını yazdırmayı başarmış. Bu listelerin sezon boyunca birkaç kere güncelleneceğini ve örneğin daha sonra konferanslarının en iyi oyuncusu seçilecek Ben Hansbrough ve Tu Holloway gibi isimlerin geçen sezonki orijinal liste hazırlanırken görmezden gelindiğini hatırlatalım. Tam isabet yapmanın çok kolay bir iş olmadığını kabul etmekle birlikte, ilk bakışta dikkatimi çeken birkaç eksiği de dile getireyim. Isaiah Thomas (onu hepimiz çok iyi tanıyoruz), Matthew Bryan-Amaning (bu sene Hacettepe Üniversitesi'nde izleyeceğiz) ve Justin Holiday*'in (bu arkadaşımız da nedense Belçika ligini tercih etmiş) ayrıldığı Washington takımında rolünde esaslı bir yükseltgenme ile karşılaşacak Terrence Ross'u burada görmeyi bekliyordum. Washington'ın geçen senelerdeki derecesinden uzak kalması öngörülmüş olabilir fakat Lorenzo Romar'ın yine sihrini konuşturacağına inanıyorum. Kentucky'den Doron Lamb, Miami'den Malcolm Grant ve Saint Mary's'in çıkardığı yeni Patty Mills gibi gözüken Matthew Dellavedova da -bir ihtimal- komiteyi sezon sonunda mahcup edebilirler. John Calipari'ye kalsa o şimdiden Lamb'in bu ödülü alma ihtimalinden konuşacak gerçi...

Biz oyuncuları sıralamaya başlayalım.


Tu HOLLOWAY (Xavier)
6-0, Senior

Benim listemin tepesinde, bu sene nihayet komitenin radarına girebilmiş Holloway var. Fakat geçen sene de aynı listenin tepesine Jacob Pullen ve Kalin Lucas'ı oturttuğumu arşivlerimizde görebilirsiniz. Tık! Bu ikilinin sezon boyunca Kemba Walker ve Jimmer Fredette tarafından nasıl rencide edildiğini de hepiniz biliyorsunuz. Fakat Holloway'in yeteneklerine, en azından kolej seviyesinde fazlasıyla güveniyorum.

Zoraki bir 6-footer olarak geçen sene iki kere triple-double yaptığı gerçeğini öne sürelim her şeyden önce. Hocaların hocası Can Birand'la aynı masayı paylaştığımız gecenin ertesine düşen bu saatlerde, "yürek" parametresi konusunda özellikle hassas davranıyoruz ister istemez. Bu adamın da sezonu tüm fiziksel yetersizliklerini aşarak 5 rebound ortalamayla kapatması ve olayı Wake Forest'a karşı 10 rebound çekecek kadar ileri götürmesi tek başına o parametrede diğerlerini ekarte etmesi için yeterli veriyi sunuyor. Aslında geçen seneki Pullen seçimimle korkutucu bir benzerlik taşıyor gibi gözükmesine rağmen bu onun için kritik nokta olabilir hakikaten de. Yani ilk olarak söze buradan başlamış olmamı sadece dün geceki masaya bağlayamam.

Geçen sezon 20-5-5 çıtasının üzerine çıkan az sayıda oyun kurucudan biriydi Holloway. 20.2 sayı ortalamasını yakalarken bunu şut merkezli bir oyundan ziyade, deliciliğini kullanarak takımını canlandırdığı pozisyonların üzerine inşa etti. Ve bu enerjisinin ödülünü faul çizgisine yaptığı sık yolculuklarla alması da oyun akarken 15-16 civarında seyretmesini beklediğiniz skorunun, 4-5 birimlik bir kaldıraç etkisine uğramasını sağladı. Yine sezonun sonlarında ekrana gelen bu yönde bir istatistik olduğunu hatırlıyorum, kafamda çok net olmasa da... Çizgiye gitme alanında Rice'ın İranlı uzunu Arsalan Kazemi ve şu anda ismini hatırlamadığım bir diğer uzunla ilk üç sırayı oluşturuyordu. 87% ile faul atması hasebiyle üretimi de diğer ikilinin üzerindeydi. Özellikle sezon ilerledikçe savunmaların sertleştiği ve oyunun belli anlarda mutlaka tıkanma noktasına geldiği bir basketbol ikliminde, kesinlikle çok değerli bir şey bu özellik. Hele de topu kontrolünde bulunduran oyun kurucunuzdan böyle bir yardım alıyorsanız...


Elbette ödülü almak istiyorsanız takımınızı da bir noktaya çıkarmanız gerekiyor. Holloway'in rakamlarında geçen seneye göre bir gelişme olacağını beklerken, asıl çekincelerim de buradan kök alıyor. Zira zaten elit konferanslardan birinde bulunmayan Atlantic 10 temsilcisi Xavier'ın oyun kurucusu olan Holloway, geçen sene Marquette karşısındaki hayal kırıklığıyla biten sezonlarının ardından önemli yapı taşlarını kaybetmiş bir kadroyla yeni sezonu bekliyor. Konferanslarındaki Richmond ve Temple gibi rakiplerini yine aşağılarına alabileceklerini düşünsek de, şanssız bir konferans dışı fikstür çekmeleri panik havasını kampüse taşıdı. Memphis, Vanderbilt, Butler deplasmanlarına gidecekler, buradan üç mağlubiyetle dönseler pek fazla şaşıran çıkmaz. İçeride ise Purdue, Cincinnati, Gonzaga ve Georgia gibi turnuva adayı rakipler var... Buradan çıkaracakları derece hem büyük danstaki seri başı statülerini, hem de Holloway'in Wooden Award ve All-American Team gibi onurlar için şansını doğrudan etkileyebilecek kudrette. Arka alanda Mark Lyons gibi bir partnere sahip Holloway. Pota altında Kenny Frease gibi iyi bir bitirici de Chris Mack'in kolluk kuvvetlerinde olacak. Ancak Jamel McLean'in yokluğunda rebound konusunda yeni bir yardımcıya ihtiyaç var. Bunu sırasıyla Vandy'den ve isimsiz bir okuldan getirdikleri iki forvetten karşılamaya çalışacaklar: Andre Walker ve Travis Taylor. Bu oyuncuların katkısı Xavier'ın derecesinde ve dolayısıyla Holloway'in bu ödül için ciddi bir aday olma ihtimalinde belirleyici olabilir.

NBA'de varlığını sürdürmesini engelleyecek çok fazla defekt barındırıyor oyunu. Fakat bunları zamanı geldiğinde konuşuruz. Şimdilik -hala klasik bir oyun kurucu olmaktan çok uzak olsa da- yukarı çektiği organizasyon meziyetleri, 1.6 seviyesine getirdiği asist/top kaybı oranı ve maç başına 35% düzeyinde atmaya başladığı ve bir tehdit olarak oyununa kattığı üç sayılık atışlarıyla kolej basketbolu seviyesi için handikap olmayacak bir düzeye taşıdı tüm gediklerini. Enerjisi ve güçlü üst yapısının yardımıyla, kısa boyunun da sorun teşkil etmesine izin vermiyor.


Listenin geri kalanı şöyle:

Will BARTON (Memphis)
6-6, Sophomore

Dee BOST (Mississippi State)
6-2, Senior

William BUFORD (Ohio State)
6-5, Senior

Allen CRABBE (California)
6-6, Sophomore

Aaron CRAFT (Ohio State)
6-2, Sophomore

Marcus DENMON (Missouri)
6-3, Senior

Ashton GIBBS (Pittsburgh)
6-2, Senior

Jorge GUTIERREZ (California)
6-3, Senior

Tim HARDAWAY JR.** (Michigan)
6-5, Sophomore

Joe JACKSON (Memphis)
6-1, Sophomore

Scoop JARDINE (Syracuse)
6-2, Senior

John JENKINS (Vanderbilt)
6-3, Junior

Orlando JOHNSON (UC Santa Barbara)
6-5, Senior

Darius JOHNSON-ODOM (Marquette)
6-2, Senior

Jeremy LAMB (Connecticut)
6-5, Sophomore

Kendall MARSHALL (North Carolina)
6-4, Sophomore

Ray McCALLUM (Detroit)
6-1, Sophomore

Peyton SIVA (Louisville)
6-0, Junior

Jordan TAYLOR (Wisconsin)
6-1, Senior

Casper WARE (Long Beach State)
5-10, Senior

Maalik WAYNS (Villanova)
6-2, Junior

Bunlar içinden Hardaway Jr.'a olan sempatim zaten biliniyor. Onu gerçek bir aday olarak gördüğüm söylenemez ama Taylor, Lamb ve Jenkins'in All-American Team için ciddi birer aday haline gelmeleri beni şaşırtmaz. Bir de yeri gelmişken Jackson'ın olayını bir türlü anlamadığımı belirtmeliyim. Çok fazla süre almadığı geçen sezon bir şeyler kaçırmış olabilirim diye düşünüp, bu yaz ABD milli takımıyla da izledim ama...


İkinci guard pozisyonu için adayımsa, sezon öncesi listesinde kural gereği yer bulamayan çaylaklardan biri... Ve Austin Rivers*** değil... Bayağı bir dark horse seçimi olacağı açık, fakat Nike Hoop Summit'te vurulduğum yetenek Tony Wroten Jr.'a gidiyor benim diğer erken oyum. Onu da en azından listeye girdikten sonra konuşuruz, doğmamış çocuğa don biçmeyelim.

Her defasında bunlara harcamak istemiyorum elemanlar için kullanacağım kelimeleri ama merak eden çıkacaktır:
* Jrue Holiday'in kardeşi.
** Tim Hardaway'in oğlu.
*** Doc Rivers'ın oğlu.


Nekst: Forvet ve Pivot Adayları

4 Ekim 2011 Salı

Enke'yi Neden Özlüyoruz?


Futbolculuk döneminde, özellikle Barcelona deneyimi sonrasında, Robert Enke'nin her zaman en yakınındaki gazeteci olan Ronald Reng trajik ölümüyle hayatına teğet geçtiği her insanı biraz olsun silkelemiş kalecinin biyografisini geçen yaz içerisinde yayınladı. Carlos Tevez'in 'yaşanacak şehirler' listesindeki yeni güncellemeleri, Titus Bramble'ın sabıka kaydını ve şöhretin getirileriyle hesaplaşmayı becerememiş bir sürü başkasını dilimize doladığımız futbol dünyasında Enke gibileri özlemek çok yersiz değil. Aşağıda kitaptan bir bölümü alıntıladım. Wahrig sözlüğü çıkarmam gerektiyse bile, Enke için değer...


Nisan 2008. Avrupa Şampiyonası'ndan iki ay kadar önce Hannover'in Eintracht Frankfurt önünde 2-1 kazandığı hafta sonuydu. Robert Enke evinin salonunda maçın özetini izliyordu. Leverkusen-Stuttgart karşılaşmasına geçtiklerinde koltuğunda oturmaya devam etti. Önce yavaş gösterimde Stuttgart kalecisi Sven Ulreich'ın ceza sahası dışından gelen bir ortayı uzaklaştırmakta zorluk yaşayışını ve arka direkte Simon Rolfes'in topu ağlara yuvarlayışını seyretti. Birkaç dakika sonra Ulreich bu sefer uzaktan gelen bir şutu kontrol etmekte başarısız oluyor ve bu hatayı değerlendiren Stefan Kießling durumu 2-0 yapıyordu. Bu hataların arkasından ekrana Stuttgart teknik direktörü Armin Veh getirildi. "Futbol bazen çok basit bir oyundur. Bugün iki kaleci hatasıyla maçı kaybettik ve bunu herkes gördü. Bu durumda kaleciyi korumak, size hiçbir şey getirmez." Veh'in sözlerini duyan Enke, televizyonun karşısında küplere binmişti. Bir teknik direktör kalecisi hakkında nasıl olur da böyle konuşabilirdi! Her şeyden önce ilk gol büyük çapta bir kaleci hatası değildi. Yapması gerektiği üzere yumruğunu kullanarak tehlikeyi savuşturmaya çalışan Ulreich'ın şanssızlığı, topu gönderdiği yerde rakip oyuncunun bulunmasıydı. Televizyon muhabirlerinin bunu görememesine ve bu tip yorumlar yapmasına alışmıştı. Fakat bir teknik direktör? Enke televizyona doğru bağırdı: "Olacak iş değil!"

O sırada Ulreich eve dönmek üzereydi. 19 yaşındaydı ve hala annesiyle birlikte oturuyordu. Bundesliga'da henüz 10 maça çıkmıştı ve çökmüş bir halde, yakalayabileceği tek şansı berbat edip etmediğini düşünüyordu. Çalan telefonuna baktığında, tanımadığı bir numara gördü. Bir süreliğine duraksadı ve ardından telefonu açmaya karar verdi.


"Sesi duyduğumda dehşete düşmüştüm," diyor Ulreich. "Arayan Robert Enke idi."

Ulreich'la gerçek anlamda tanışmış sayılmazdı. İki hafta önce Stuttgart ile oynadıkları maçın sonunda 2-3 dakika konuşmuşlardı sadece. Telefon numarasını da Ulreich'ın eldivenlerini üreten firmadan istemişti. Ulreich'ın içinde bulunduğu duruma aşina olduğunu düşünüyordu.

Yaklaşık yarım saat boyunca konuştular. Enke, Ulreich'ın yediği golleri analiz etti önce. Ona önemli olanın verdiği kararlar olduğunu söyledi. İlk golde topu yumruklayarak doğru olanı yapmıştı. İkincisinde ise aslında topun üzerine doğru biçimde kapanmasına rağmen, devamında şansı terse dönüyordu. Bu noktada kendisinden şüphe duymamalıydı. Onu herkesin önünde eleştirdikten sonra, Veh'in sıradaki hamlesi Ulreich'ı takımdan kesmek olabilirdi. Yine de umutsuzluğa kapılmamalıydı. Benzer bir şey Barcelona'da da başına gelebilirdi ve saçma bir kupa maçından sonra kapı dışarı edilebilirdi. Bir maçın ardından kendisini yerin dibinde bulabilirdi -ama ona söyleyeceği ilk şey şuydu ki- bir gün oradan çıkacaktı. Gerçekten de böyle oldu ve Ulreich'ın yeteneği onu tekrar yüzeye çıkardı. Tıpkı daha önce Enke'nin başardığı gibi.

"Telefonu kapattığımda tüylerim diken diken olmuştu," diyor Ulreich.


Onu karşılayan annesine döndü. "Robert Enke..." Annesi bir açıklama bekledi, ama Ulreich'ın bir açıklaması yoktu: "Futbolda bunun başka bir örneği olduğunu zannetmiyorum. Bir milli takım kalecisi, kimsenin tanımadığı 19 yaşında bir meslektaşının telefonunu araştırıp buluyor ve ona yardım etmek için numarayı tuşluyor."

"Ein allzu kurzes Leben", Ronald RENG
"Ben, ben, ben çevireceğim."

Yeni Yazıhane Diyorsak...

Bir yılı geride bıraktığımız gibi soluğu yeni tasarımda aldık. Kubilay Kahveci'nin yeni oyuncakları için buradan yakın. Yazıhan...