8 Ağustos 2008 Cuma

Bundesliga Top-Transfers #2: Ümit KORKMAZ


Ümit Korkmaz (SK Rapid Wien zu Eintracht Frankfurt)

Listenin numaraikisi Türk asıllı bir Avusturyalı: Ümit Korkmaz... Ümit konusunda insanların şüpheleri de yok değil hani, ama Euro 2008'de de bir kez daha teyit etti ki, kendisi saf bir yetenek. Bunun dışında saçından giyimine kadar Almancı olduğunu bas bas bağırarak gösteren bu adamın davranışları da ülkemizde de gördüğümüz gurbetçi futbolcu davranışlarından çok farklı değil. 23 yaşındaki Ümit'in, onu keşfeden ve bugünlere getiren kulüp olan Rapid Wien'den ayrılışı da çok hoş bir şekilde cereyan etmedi. Hatta Avusturya'da Hırvatistan maçının ikinci yarısında 23 yaşındaki oyuncu sahaya adımını attığı gibi büyük bir ıslıkla karşılandı Rapid taraftarlarınca.

Ümit'in yükselişi çok çabuk gerçekleşti. Alt yaş kategorilerinde A milli takımlar seviyesine nispetle daha başarılı sonuçlar alıyor Avusturya son yıllarda. Bunda da Andreas Ivanschitz ve Martin Harnik gibi oyuncularla birlikte en büyük pay Ümit'e ait. Mayıs ayında ilk kez A milli formayla tanışan Ümit, eline geçen ilk Bundesliga fırsatını da değerlendirdi bu yaz, Rapid'e hiçbir şey kazandırmadan. Ancak Rapid taraftarının bedduaları mı desek ne desek bilmiyorum ama Ümit ilk antrenmanında ayağını kırdı. Bu sakatlık uzun süreli bir sakatlık olacak, en optimist tahmine göre Ekim ayında sahada olabilecek Viyana doğumlu oyuncu. Bu sakatlığı atlatabilirse yeteneği onu çok yukarılara taşıyabilir, tabi o bu yeteneğe sırtını dönmezse. Bugün itibarıyla tek çekince yaşayabileceği mental sorunlar dediğim gibi. Çok hızlı bir yükseliş Ümit'inki, bir kez daha yeniliyorum. 18 yaşındayken halen SK Slovan Wien forması giyiyordu Ümit... Tarihinde birçok başarı bulundursa da, Antonin Panenka'nın eski takımı olsa da Slovan, beşinci kategoride mücadele eden bir takımdı Ümit kadrodayken. O ise Viyana'da daha çok Käfig Fussball organizasyonunun yıldızı olarak ün yapmıştı. Kafes futbolu yani bildiğimiz. Hatta şimdi aklıma geldi de YouTube'dan Eric Cantona'nın ve birçok aktif yıldızın rol aldığı Nike reklamını izledim hemen. Hani şu "A Little Less Conversation" eşliğindeki reklam. O Roberto Carlos'un golünü az mı atmaya çalıştık minyatür kalede, ya da Kaka'nın ayakkabı bağlama hareketi... Neyse, izleyin kısacası... Ümit de Avusturya'da bu sahada yıldızlaşmışken, bir gün bir Rapid Wien yöneticisiyle tanışıyor, ardından da kariyeri öyle bir yükselişe geçiyor ki, 2008 yazında en çok parlayan yetenekler arasında gösteriliyor. Dediğim gibi, önemli nokta bu yeteneğin hakkını verecek mental olgunluğu gösterip gösteremeyeceği. Benim ümidim var. Fotomaç okuruyum zaten ben.

Bundesliga Top-Transfers #3: Jefferson FARFAN


Jefferson Farfan (PSV Eindhoven zu Schalke 04)

Listenin pek bir güncelliği kalmamış olsa da, 3 numara ile devam edelim... Uzun yıllar PSV Eindhoven formasıyla izlediğimiz, hatta dört yıllık PSV kariyeri boyunca bizim kulüplerimize de zaman zaman zorluklar yaratmış Jefferson Farfan artık Bundesliga'da. Twente'yi sürpriz başarılara götüren Fred Rutten, Mirko Slomka'nın yerini aldı Gelsenkirchen'de. Bu değişiklik sonrası takımda bir Flaman havası esmeye başladı iyiden iyiye... Rutten'in çok şey borçlu olduğu isimlerden Orlando Engelaar da antrenörüyle birlikte Schalke yolunu tuttu. Aslında o da bu listede yer alırdı da, Temmuz transferleri bu listeye dahil değil dediğim gibi.


Rutten'in takımının da sahaya 4-3-3 şeklinde dizilmesi bekleniyor. Ama tabi Slomka'nın 4-3-3 anlayışı ile çok da benzer değil. Çok daha hücuma yönelik bir 4-3-3 bu. Engelaar, önceliği savunma olan tek orta saha oyuncusu. Takımın bek bölgesi bile "Önce hücum" diyen bir ikiliye emanet: Rafinha ve Christian Pander... Böyle bir takımda Farfan çok daha sivrilebilir tabi, kanattan gelen bindirmeler en çok onun işine yarayacak. Aslında Schalke'nin, Werder Bremen'in yıllardır üstlenmiş olduğu misyonu devralması çok olası. Nedir bu misyon? Johan Micoud-Ailton ile başlayıp Diego-Miro Klose ikilisine kadar süregelen ölümüne hücum anlayışı. Ve hiç kuşkusuz Rutten de en az Thomas Schaaf kadar cesur bir antrenör. Tabi bu noktada başlangıç çok önemli, işler iyi giderse bu takım bol miktarda seyir zevki anlamına gelecek biz futbolseverler için. Ama kötü giderse Schalke'nin son yıllarda antrenör harcamakta üstüne olmadığını hatırlatmaya gerek yok sanırım. Yine de ben Rutten'in takımının Slomka döneminin üstüne koyabileceğini düşünüyorum. Aşağıdaki muhtemel formasyonda da en büyük pay Ivan Rakitic ve Albert Streit'a düşecek gibi. 90 dakika boyunca koşmaları gerekecek, zira Rutten Twente'yi aynı sistemle başarıya götürürken bu bölgede oynayan oyuncular büyük efor sarfediyorlardı. Bir de Manuel Neuer'in sakatlığında kale için nasıl bir çözüm bulacaklar, merak ediyorum...


Biraz sezon öncesi değerlendirmesine döndü yazı, ama Farfan çok beğendiğim bir isimdir. Bu sistemde de başarılı olacağı yönündeki inancım çok kuvvetli. Geçen sene Slomka'nın formasyonunda Kuranyi'nin solunda bazen Peter Lovenkrands, bazen Vicente Sanchez forma buluyordu. Sanchez topla çok yetenekli bir isim, ancak bazen topla gereğinden fazla meşk edip herkesi çileden çıkarabiliyordu. Savunma arkasına da iyi koşular yapan bir isim, ama bunu sonuca yansıttığı da hiç görülmedi. Lovenkrands'ın Schalke kariyeri hakkında ise yorum yapmayacağım, hala takımda olmasının nedeni Ebbe Sand nostaljisi yaşatması falan heralde. Perulu'nun bu noktaya ilaç gibi geleceğini düşünebiliriz. Zaten hiç kimse 10 milyon euroyu sıradan bir oyuncuya vermek istemez. Ama Farfan bu parayı hak edecektir, sakatlık falan yaşamazsa. Rutten'in her birimiyle hücumu düşünen bu onbiri, Farfan'la çok daha güzel olacak.

4 Ağustos 2008 Pazartesi

U18 European Championship 2008


Yunanistan'ın ev sahipliği yaptığı Avrupa Gençler Şampiyonası dün akşam oynanan final karşılaşması ile sona erdi. Finalde Litvanya'yı 57-50 ile geçen ev sahibi Yunanistan tarihinde ilk defa şampiyonluğa ulaştı. Bu yaş kategorilerinde şampiyonluktan daha önemli olan A takıma oyuncu vermek tabi ki de. Onun için takımları ve aldıkları dereceleri değil dikkat çeken oyuncuları sizlere kısaca anlatmaya çalışacağım...


Turnuvanın MVPsi Litvanya'dan Donatas Motiejunas oldu. Oyuncunun istatistikleri 18.2 sayı, 10.2 ribaund, 1.7 asist, 1.3 top çalma ve 1.8 blok. Turnuvanın en iyi beşi ise şöyle:

G: Nikos Pappas - Yunanistan, Kostas Sloukas -Yunanistan
F: Mario Delas - Hırvatistan, Donatas Motiejunas - Litvanya
C: Enes Kanter - Türkiye

Toni Prostran

Öncelikle en iyi beşe giremeyip benim dikkatimi çeken oyuncudan başlayayım. Hırvatistan'ın point guardı Toni Prostran, geçen yıl yıldızlar turnuvasında mücadele etmiş ve sayı kralı olmuştu. Hırvatistan geçen yılki turnuvada Türkiye'ye toslayıp elenmişti, o maçta da Can Mutaf Prostran'ı denize dökmüştü. Bu yıl tersi oldu gerçi, Hırvatistan'ın Türkiye'yi yendiği maçta Prostran Can Mutaf'ı denize döktü. Oyuncu 17 yaşında olmasına rağmen 16.3 sayı, 3.4 ribaund ve 5.0 asist gibi oldukça iyi istatistikler yaptı. Tabi ki her şey o kadar parlak değil, maç başına 4.6 top kaybı ve 1.83'lük boyu en önemli dezavantajları. Birine benzetmek gerekirse, bir dönem Efes Pilsen'de de oynamış vatandaşı Marko Popovic'e benzetebilirim.

Mario Delas

Hırvatistan takımından devam edelim, sıradaki oyuncumuz Mario Delas... Boyu 2.07 olmasına rağmen SF da oynayabilen oyuncunun oldukça iyi bir orta mesafe şutu ve fena olmayan üç sayısı var. Takımının aldığı üçüncülükte Prostran ile birlikte önemli katkı sağladı. İstatistikleri 18.6 sayı, 9.1 ribaund.

Donatas Motiejunas

Sıradaki oyuncumuz turnuvanın da MVPsi olan Donatas Motiejunas. 2.12'lik boyuna rağmen üç sayı tehdidi de olan bir oyuncu. Blok ve ribaund özelliği de oldukça gelişmiş vaziyette. Pas özelliği de fena olmayan, klasik Litvanya uzunlarından biri. Yaşı da 17, yani seneye de bu yaş grubunda oynayabilecek. NBA potansiyeli olan bir oyuncu olarak gösteriliyor. Yaşının 17 olduğunu düşünürsek 3-4 cm daha uzayabilir. 2.16 boyunda üçlük tehdidi olan, savunması kuvvetli bir uzun... Kulağa hiç de fena gelmiyor hani.

Enes Kanter

Gelelim bizim için en önemli ve tüm otoritelerin de dikkatini çeken oyuncuya. Evet, milli takımımızdan Enes Kanter. 1992 doğumlu oyuncu turnuva boyunca hep kendinden yaş olarak büyük oyuncularla mücadele etti. Ama yaşına rağmen 19.1 sayıyla genelde ikinci, 14.6 ribaund ortalamasıyla da açık ara ribaund kralı oldu. 26 sayı-22 ribaundluk Rusya, 11 sayı-22 ribaundluk İtalya ve 22 sayı-25 ribaund-3 blokluk İsrail maçlarıyla bütün istatistikleri alt üst etti. Çok komple bir oyuncu Enes. Orta mesafe şutu var, ribaund özelliği abartı derecesinde iyi ve pota altında inanılmaz bitirici. 3 sayı da atabiliyor hatta. Turnuvada sadece iki kez üçlük denedi birinde isabet buldu. Dış şuta gerek duymamış anlaşılan, nitekim ben de okul bahçesinde çoluk çocukla oynarken dışarıdan şut atmaktansa üstlerinden vurmayı tercih ediyorum. Aslında sergilediği performansla MVP olması kesin gibiydi. Ama ödül verilirken takım başarısına da bakıldığı için alamadı. Malumunuz dokuzuncu olduk. İşin garibi 2 yaş büyüklerine karşı insanüstü istatistikler sergileyen bu çocuk 10 gün sonra Avrupa Yıldızlar Şampiyonası'nda da mücadele edecek. Rubio'dan sonraki en dominant oyuncu performanslarından birini görmemiz neredeyse kesin gibi. Bu tip turnuvalarda alınan derece hiç önemli değil aslında. 2005 yılında yıldızlarda şampiyon olan takımdan hiçbir oyuncu A milli takım seviyesine gelemeyecek gibi görünüyor. Burada dokuzuncu olmuş olabiliriz ama belki de ileriki yıllarda dünya basketboluna damga vuracak yeni yıldız adayımızı kazandık...

3 Ağustos 2008 Pazar

Arroyo Maccabi'de


Childress'ın ve Nachbar'ın Avrupa'ya gelmesinin ardından, peşinden birçok oyuncu da Avrupa'nın yolunu tuttu. Navarro, Krstic, Delfino, Brezec... Bunlara son katılan isim de Carlos Arroyo oldu. Avrupa'nın üst düzey takımlarından biri olan Maccabi Tel Aviv ile anlaşan 29 yaşındaki oyuncuyu bu sene Euroleague'de izleyeceğiz.

Utah Jazz'in mucize sezonunda önemli katkı yapması sonrası, herkes ondan çok iyi bir oyuncu olmasını bekliyordu aslında. Ama sırasıyla yaşadığı Utah, Detroit ve Orlando başarısızlıkları ile Avrupa'da şansını denemeye karar vermiş Porto Rikolu guard. Normalde gelmesi düşük olasılıkta olan oyuncunun kararında NBA'den birçok oyuncunun Avrupa'ya gelmesi de oldukça etkili olmuş anlaşılan. Oyuncu İsrail ekibinden yıllık 2.5 milyon dolar alacak. Bu sene Euroleague süper geçeceğe benziyor, başlaması için sabırsızlanıyorum...

Gonzalo Colsa


Fenerbahçe yıllardır en istikrarlı oyunculardan biri olan Aurelio'yu Real Betis'e kaptırınca defansif orta saha arayışlarına girdi şu günlerde. Şu an konuşulan Xabi Alonso, Senna gibi isimler. 15-20 milyon euro gibi rakamlar var. Senna transferinin yatmasından sonra taraftarın gözü Alonso'ya çevrildi, hatta paranoya seviyesinde. Forumlarda "Liverpool Keane'e 25 milyon euro verdi, paraya ihtiyaçları var, Alonso'yu bize satarlar" gibi abuk yorumlar gelmeye başladı.

Herkes ne olacak bu transfer işi diye düşünürken ortaya yeni bir isim atıldı, Gonzalo Colsa. Birçok yayın organında oyuncuyla anlaşıldığını ifade eden yazılar yayınlandı. Transfer haberi yalanlamaktan başka bir işlevi yokmuş gibi çalışan resmi sitede de yalanlanmayınca oyuncuyu biraz araştırmaya başladım. Genç bir oyuncu değil. 1979 doğumlu ve Racing forması giyiyor, geçen yıl da 35 maçta forma giymiş, istikrarlı bir oyuncu kesinlikle. Atletico Madrid forması giyerken de Aragones ile birlikte çalışmış kendisi. Bana göre Selçuk'tan çok da fazla bir oyuncu değil. Hele Alonso, Senna gibi isimler bir ay gündemde kaldıktan sonra gelirse taraftarın tatmin olmayacağı kesin. Yaptığım araştırmada Colsa'nın en çok dikkatimi çeken noktası Tecavüzcü Coşkun formatındaki yüzü oldu. Fenerbahçe'ye geldiği takdirde, bir çok yönetmenin dikkatini çekebilir. Bakalım ileriki günlerde transfer piyasasında ne gibi gelişmeler olacak...

2 Ağustos 2008 Cumartesi

Olympiakos'un Transfer Fırtınası


Avrupa'nın üst düzey takımlarından Olympiakos son yıllarda Euroleague'de başarısız, Yunan Ligi'nde ise zirveyi Panathinaikos'a kaptırmış vaziyette. Ama bu yıl iki kulvarda da zirveye çıkmak için çok istekliler anlaşılan. Tüm dünyada yankı yaratan Childress transferi bunun en büyük örneklerinden biri.

Hadi Childress tamam da, ünlü Sports IIIustrated dergisinde yer alan bir haberle "Yok artık LeBron" dedirtmeyi başardı Olympiakos. Ülkemizde dönen reklam filminden sonra dilimize yerleşen bu söz aslında olayla da ilintili. Çünkü dergiye göre Olympiakos LeBron'a 1 yıl için 40-50 milyon dolar civarı bir sözleşme teklif etmiş. Yazdığım bazı yazılarda NBA ve Avrupa basketbolu arasında farkın kapandığını ve 10-15 yıl içinde bazı Euroleague takımlarının NBA'e katılabileceğini belirtmiştim. Her ne kadar gerçekleşme olasılığı düşük olsa da Euroleague takımları böyle transferler yaparsa bu süre kısalabilir. Yalnız bu ütopik olay gerçekleşirse misilleme olarak Ruslar Kobe'yi alır herhalde. Yazdığım satırlara bak yahu, 2-3 yıl önce biri böyle bir transfer dedikodusu yazsa "Kesin kafası güzel" derdim...

Lakers Retro



Yeni Yazıhane Diyorsak...

Bir yılı geride bıraktığımız gibi soluğu yeni tasarımda aldık. Kubilay Kahveci'nin yeni oyuncakları için buradan yakın. Yazıhan...