
"Oteldeki odasında şafaktan az önce uyandı. Durup dururken çevresindeki her şey bir çırpıda katlanılmaz oluvermişti. Düşündü: Belli bir anda, şimdi, şafaktan az önce her şeyin bir çırpıda katlanılmaz olması mıydı uyanmasının asıl sebebi? Üzerinde yattığı şilte içine çökmüştü, dolaplar, şifonyer çok uzağındaki duvarların berisinde duruyordu, üzerindeki tavan katlanılmaz bir yükseklikteydi. Loş oda, dışarıda koridor ve hepsinden önce dışarısı, sokak o kadar sessizdi ki, dayanılır gibi değildi. Şiddetli bir bulantı kapladı içini. Hemen lavaboya kustu. Bir süre sürdü kusması, rahatlama getirmeden. Gene yatağına uzandı. Başı dönmüş değildi, tersine, her şeyi katlanılmaz bir denge içinde görüyordu. Pencereden eğilip caddenin ucuna kadar bakması işe yaramadı. Bir branda bezi sakin sakin duruyordu park edilmiş bir arabanın üstünde. İçeride odanın duvarındaki iki su borusunu gördü, paralel gidiyorlardı, yukarıda duvarla aşağıda döşemeyle kesiliyorlardı. Gördüğü her şey en katlanılmaz bir biçimde kesilmiş, sınırlanmıştı. Kusmak içini ferahlatmamış tersine daha da sıkıştırmıştı. Sanki bir levye kendisini gördüğü her şeyden kanırta kanırta ayırıyordu, daha doğrusu çevresindeki nesneler kendisinden ayrılmış havaya kaldırılmış gibiydi. Dolap, lavabo, seyahat çantası, kapı: Ancak şimdi farkına varıyordu ki, gördüğü her nesneye uyan kelimeyi çılgınca bir zora uğramışcasına aklından geçirmeden edemiyordu. Her nesnenin görüntüsünü hemen nesnenin adı izliyordu. Sandalye, elbise askısı, anahtar. Ortalığa erkenden böyle bir sessizliğin çökmesi, gürültüler dikkatini artık dağıtamasın diyeydi; her yer bir yandan böyle çevresindeki nesneleri görebileceği kadar aydınlık, öte yandan böyle hiçbir gürültünün dikkatini dağıtamayacağı kadar sessiz olduğundan, nesneleri kendi reklamlarıymış gibi görüyordu. Gerçekten bulantısı kimi zaman uyuyana kadar tekrarlamadan ya da mırıldanmadan edemediği belli reklam spotlarından, moda melodilerden ya da milli marşlardan duyduğu iğrentiye benzer bir iğrentiydi. Hıçkırık tutmuş gibi nefesini tuttu. Sonra nefes alınca her şey gene başladı. Yeniden tuttu nefesini. Bir süre sonra işe yaradı bu. Uykuya daldı."
Die Angst des Tormanns beim Elfmeter, Peter Handke
Türkçe Çeviri: Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi, Ayrıntı Yayınları, Tevfik Turan, 1988
Teşekkürler var... Yarın akşam da Lorna...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder