4 Mart 2009 Çarşamba

Rashid Atkins, Emre Belözoğlu, Adam ve Çocuk

Öncelikle bir süredir pek ilgilenemiyorum blogla, kusura bakmayın... Heroes'a sardım, sonra doğum günüm girdi araya, All Star'dan sonra da NBA izleyesim pek yok açıkçası sezon sonuna kadar. Neyse, yazıya geçelim hemen. Bu arada başlık ne alaka demeyin hepsinden bahsedeceğim işte sırayla...


Taze olduğu için Rashid Atkins'ten başlayalım. Galatasaray bu gece Cüneyt Erden, Antonio Graves ve Hüseyin Beşok gibi üç çok önemli oyuncusundan yoksun çıktığı maçta Avrupa defterini kapadı. Eee, Rashid Atkins 30 mu atacaktı da demeyin, devamı geliyor. Rashid Atkins'in rakamlarına bakmadım ama 6-10 sayı atmış, 3-4 asist yapmıştır ancak ben alan savunmasına bu kadar kötü hücum ettiren bir guard görmedim. Alan savunmasını dağıtmak için önde hızlı pas yaparsın, bu herif 15 saniye top sürüyor. Saha görüşü iyi tamam, şutları da istikrarlı olmasa da kötü denemez ama Efes maçında da aynısını yaptı... 1 dakika kala takım gerideyken adam hala yavaş yavaş top getiriyor, topla oynamaya çalışıyor. Al eve götür! Son olarak, bu adam fast break sırasında nereye gideceğini bilmiyor, birinin bu adama "Sen guardsın arkadaş, ortaya penetre etmen lazım ki koşan adamlara koridor kalsın ki sen de onlara pas atabilesin" demesi lazım... Lisedeki oyuncular bilir bunu be!


Galatasaray demişken, hemen Emre Belözoğlu'na geçelim... Yıl 1998. 6 yaşında ufacık veletim. Galatasaray aşkım yeni yeni kabarıyor, o zaman da maçları Cine 5 veriyor yanılmıyorsam, evde izliyoruz babamla. Ancak bir sorun var. 38 dereceye yakın ateşim var, yatarak alnımdaki bezle izliyorum. Four-peatin temelleri yeni yeni atılmışken, Ali Sami Yen'de Beşiktaş'ı ağırlıyoruz. İlk golü Hagi atıyor sanırım... O taç çizgisinin oralardan gelen frikik golü olmalı, tam hatırlamamakla beraber. Ardından Şifo'nun attığı golleri hatırlıyorum, biri rövetaşa tarzı... Maçın bitmesine yakın Emre Belözoğlu yazıveriyor golü, bende ne ateş kalıyor ne hastalık. İyileşiveriyorum resmen. O zamandan sonra Fenerbahçe'ye gelene kadar hep çok sevdim Emre'yi. "Bu adam yetenekli, fazla kilolarından kurtulsun Avrupa'da rahat oynar" dedim ama Fenerbahçe'ye geldikten sonraki söylemleri ile Emre Belözoğlu benim için bitmiştir! Sivasspor maçında iyi oynayınca, aklıma İspanya maçları kadrosuna girmek için yavaş yavaş form tutuyor olabileceği geldi. Olur olur. Son notlar, Aziz Yıldırım'la 'baba oğul' ilişkisine girmesi ve sonunda milli takım kaptanlığından alınması yönünde.


Yeri gelmişken, "Adam ve Çocuk" diye bir kitap okudum 1-2 hafta önce. Pek niyetli değildim aslında, klasik aşk romanlarından sandım... Uşak bahçıvanı sevmiş, bahçıvan hizmetçiyi, hizmetçi şoförü sonra hepsi şoförü... Bir dakika ya bu sevmek değildi sanki? Ne diyorduk, bir evliliği anlatıyor kitap Harry adında bir adamın, ilk defa yaptığı tek gecelik bir iş(!) yüzünden başına gelenler, karısını kaybedişi, oğluyla yaşantısı falan. Zaman zaman güldüm, zaman zaman da gözlerim doldu. Erkek adam ağlamaz demeyin, ağlamadım çünkü ama esprili yerler olduğu kadar hüzünlü yerler de var. Tabi bir de devamı olan" Adam ve Karısı" var, arkasından da onu okursanız pişman olmazsınız diyorum. Tony Parsons yazarı.

Hiç yorum yok:

Yeni Yazıhane Diyorsak...

Bir yılı geride bıraktığımız gibi soluğu yeni tasarımda aldık. Kubilay Kahveci'nin yeni oyuncakları için buradan yakın. Yazıhan...