
Geçen sezon büyük turnuvaya sadece iki takımla iştirak edebilen ve özellikle elinde bulundurduğu yetenek portföyü açısından tarihinin en kötü görüntülerinden birini veren Pac-10 bu sezon silkinmenin yollarını arıyor. Bahsettiğimiz iki biletten birinin sahibi olan Washington, bu yaz Quincy Pondexter'ı kaybetmiş olsa da konferansın en büyük güç merkezi görünümünü koruyor. Geçen sezon konferans turnuvası finalinde Washington'a kaybetmiş olmasına rağmen, komitenin davetiyle NCAA turnuvasına katılma şansı bulan Mike Montgomery yönetimindeki California ise onları konferans şampiyonluğu başarısına taşıyan iskeletin büyük bölümünü
(Jerome Randle, Theo Robertson, Patrick Christopher) yaş haddinden emekli ettikten sonra epey irtifa kaybetmişe benziyor. Kolej seviyesindeki 28 sezonunda çalıştırdığı takımları tam 27 defa 50% üstü derecelere taşıyan Montgomery, Notre Dame karşısında bir devrede yalnızca 5 sayı üretebilen takımını izlerken o istisnai sezonlardan birine adım attıklarını düşünmüş olsa gerek... Bir diğer zorunlu inişe ise Stanford taraflarında rastlıyoruz. Bunun nedenini ise bu sezon herhangi bir New York Knicks maçına denk gelmiş olanlarınız çabucak fark edeceksiniz: Landry Fields!
Biz pusulayı esas odak noktamız olan UCLA'e çevirelim yavaş yavaş. Pac-10 bu sezon da şu anda ülke çapındaki mevcut Top 25 sıralamasında bir takım bulundurmuyor olmasına karşın, geçen sezonki o berbat görüntüyü biraz olsun aşmışa benziyor ve bunu sağlayan yükselişteki takımlardan biri de gerek saha üzerindeki vasat altı performansla, gerekse de sadece okulun değil kolej basketbolunun en büyük efsanesi John Wooden'ın vefatıyla unutmak istediği bir seneyi geride bırakmaya hazırlanan UCLA. O sezonla ilgili cesur kalemimden çıkmış son yazıyı hatırlayacaksınız.
Tık! Orada da geride bırakılan sezonun beraberinde getirdiği buruk tada rağmen yeni sezondan daha büyük beklentiler içine girilebileceğinden bahsetmiştim. Zira kaybedilen oyuncuların hiçbiri -o günkü ifademe sadık kalarak- 'arkasından ağıtlar yakılacak' isimler değillerdi. Şu anda -eğer hala kovulmadıysa- eylemlerine Rusya'da Spartak St. Petersburg formasıyla devam eden Nikola Dragovic'ten kurtulduğuna sevinmeyen bir Westwood sakini olacağını sanmıyorum. Michael Roll son senesinde gösterdiği karakterle, son mağlubiyet sonrası duruşuyla falan beni kazanmıştı ama UCLA gibi bir takımın 1 numaralı silahı olmak için gerekli spesifikasyonları göstermediği de ortadaydı. Jason Keefe ise sadece bir isimdi zaten, hayatının geri kalanında başarılar.

Bu yeni takım eğer ortaya geçen senenin her türlü kalıntısını unutturacak şeyler koyacaksa, bunun iki
sophomore Tyler Honeycutt ve Reeves Nelson'ın gösterecekleri gelişimle mümkün olabileceği ortadaydı. Konferans dışı fikstür geride kalırken, bu yaz lotaryadan seçilmesi sürpriz olmayacak Honeycutt takımın en iyisi görünümünde. Geçen sezon bana mental olarak çok kuvvetli gözüken Nelson'da ise oyun kimliğini oluşturması adına çok kritik olan bu sezonda bir kaybolmuşluk hakim. İki kez çok ciddi sakatlıklardan dönerek, hiçbir gelecek vadetmeyen sezonda büyük bir özveri göstererek genç kariyerini belki de riske atan Nelson portresine uygun olarak tekrar vites yükseltmesini ve konferans fikstüründe kendini bulmasını bekleyebiliriz. Bu paralelde ilk konferans maçında Washington State'e karşı oynadığı ikinci devre olumlu bir işaret.
Fakat eğer WSU maçından bahsetmeye başlayacaksak, Honeycutt-Nelson ikilisi kadar vurguyu hak eden iki oyuncu var. Bunlardan biri eski bir yüz. Ve açıkçası içimde Dragovic ölçüsünde nefret tohumlarına sebep olmasa da, geçen sezon Jerime Anderson'la birlikte her fırsatta bu formayı hak etmediğini söylediğim iki isimden biri: Malcolm Lee. Westwood'a Anderson'la kıyaslanmayacak bir beklentiyle adım atan Lee, iki hayal kırıklığı sezonun ardından NBA hayalleri için bu sene bir iddia göstermek zorundaydı. Sezona başlangıcı da bu paralelde kendisini motive ettiğinin göstergesi. Fakat dün 3/7 üçlükle 21 sayı attığı ve özellikle de rakibin hücumunun sürükleyicisi Klay Thompson üzerindeki savunmasıyla manşetleri süslediği bir karşılaşmada bile hayli tartışılır bazı tercihleri oldu. Üzerine fazla kafa yorulmadan yapılmış bu tercihler, muhtemelen oyun kimliğinin bir parçası olarak onu kariyerinin sonuna kadar takip edecek. Fakat sezon sonunda kritik konferans turnuvası maçları oynanırken, takımın kilit skorerlerinden birinin böyle bir özellikle bezenmiş olmasını yeğlemezsiniz. Bu beni Lee konusunda endişeye sevk eden hususlardan en önemlisi. Fakat özellikle Ben Howland, bu sezonki savunma prensiplerinde
zone yerine adam adama merkezli bir savunma şablonuna geçiş yapmışken Lee'nin savunma yetenekleri de çok kritik olacak. Özellikle konferanstaki birçok takım hücumlarını 2-3 numaralı pozisyonlarındaki oyuncular üzerinden şekillendirirken, büyük bir savunma içgüdüsüne sahip olmayan fakat uzun kollarıyla doğal bir savunma tehdidi olan Honeycutt ile birlikte güzel bir ikili oluşturacakları kesin. Bitirim ikilinin diğer parçası Anderson ise her ne kadar Arsenal maçında çok büyük övgü almış olsa da... Pardon, bitirim ikililer karıştı. Buradaki Anderson da geçen sezon Jrue Holiday'in beklenenden erken ayrılma kararı üzerine, yeteneklerinin üzerinde bir yükü üstlenmek zorunda kalmıştı. O yükün altında kaldığı için onu da suçlamamak gerek, bu sezon yedek oyun kurucu olarak sınırlı da olsa katkılar verebileceğini Cougars'a karşı da gösterdi.

Adını anmamız gereken ikinci oyuncu ise, yazın yapılan iki şaşaalı
recruitment hamlesinin gölgesinde kalan fakat ilk günden bu yana en sorunlu bölgeye zamanında bir takviye görüntüsü vermiş Lazeric Jones. Ona sezon boyunca "Laz" diye hitap edeceğim, yanlış anlaşılmalara mahal vermesin. Chicago doğumlu olan ve o civarda John A. Logan College'da geçirdiği iki yılın ardından takıma kazandırılan Laz, uzun süredir bir UCLA guardında göremediğimiz bir oyun zekasına haiz.
(Darren Collison için ciddi argümanlar sunanlarınız olabilir. Fakat ne Jordan Farmar'ın, ne de The Jruth'un pür birer oyun kurucu gibi gözükmedikleri noktasında bana hak vereceksiniz.) Dün de 11 asist -ve yalnızca 1 top kaybıyla- oynayarak, ilk Pac-10 maçında müthiş bir 'merhaba' demiş oldu. Kerata çok da sevimli bir şey maşaallah. Yetenekleri parantez içinde saydığım oyuncular kadar gelişkin olmayabilir. Zor zamanlarda başvurduğu bir
floater dışında güvenilir bir hücum silahından bahsetmemiz kolay değil örneğin. Fakat bu sezonun kanatlarda Lee, Honeycutt gibi zor oyuncuları, pota altında da uzun süre top almayınca soğuyan ve kontrolü kaybeden isimleri barındıran UCLA kadrosu için en uygun oyuncu prototipini alıp getirenlerin alnından öpüyorum.

O şaşaalı
recruitment hamleleri ise geçen sezonki yazıda da bahsettiğim gibi Joshua Smith ve Tyler Lamb. Memeli çaylağımız Smith, dünkü WSU maçında da sezonun ilk bölümünü göz önüne alacak olursak olağan bir şekilde faul problemine girdi ve yalnızca 17 dakika sahada kalabildi. Bu sıkıntıya rağmen 3/3 ile bulduğu 8 sayı, 6 rebound, 2 top çalma ve 1 blok neden bu sezon Pac-10'deki en yetenekli
freshman tartışmalarında hep uzak ara önde olduğunun göstergesi. Dragovic'in yerine geldiğini de hesaba katarsak 10.1 sayı, 6.8 rebound ve 1 top çalma ortalamalarıyla sezonun bu bölümüne kadar en az Laz'ın oyun kurucu bölgesinde sağladığı kadar büyük bir
upgrade anlamına geldiği söylenebilir.
4 numaralı Kansas ve 7 numaralı Villanova'ya karşı dirense de kaybeden, All-American adayı Jimmer Fredette'in takımı BYU önünde önemli bir galibiyet alarak genel olarak başarılı bir konferans dışı fikstürü geride bırakan UCLA, Washington State sonrasında bu öğleden sonra da Washington'ı konuk edecek Pauley Pavilion'da.
(Türkiye saatiyle 23:00 elbette onların öğleden sonrası, Digiturk sahipleri 70. kanaldan yani Fox Sports'dan canlı izleyebilir. Size mükemmel bir yılbaşı planı sunmadığımın farkındayım, fakat 2010'a nasıl girdiğimin anıları tazeyken bu hasta halimle benim için güzel bir plan.) Top 25 listesinde kendisine yer bulamasa da konferansın bu en büyük güç merkezine karşı verilecek sınav, sezonun geri kalanına da önemli derecede ışık tutacak. WSU önünde ilk yarıdaki 11 sayılık dezavantajı kapatacak müthiş bir hücum performansı ile geri döndü UCLA. Jones bulduğu üçlük sonrası, hızlı gelerek Lee ve Honeycutt'a yarattığı iki üçlük pozisyonuyla bu geri dönüşün baş tetikleyicisi olmuştu. Yani ikinci yarıdaki 4/7 üç sayı isabetini dışarıdan bakıp şans olarak yorumlamak yanlış olacaktır. Direkt olarak Laz'ın doğru oyun kuruculuğunun meyvesiydi o dört isabetin üçü.

Bugün de eğer kısa savunmasında bu düzey korunabilirse ve geçen sezon pek durdurulamayan Isaiah Thomas'ın hayatı zorlaştırılabilirse 'neden olmasın' diyorum. Bu anlamda da WSU maçının ikinci yarısında yine Laz merkezli başlayan yoğun perimetre savunması ve oyun kurucu Reggie Moore üzerinden oynanan
transition hücumlarından gelen sayıların neredeyse sıfıra çekilmesi ümit verici. Zaten arka alan savunması Howland takımlarının hep en güçlü yanlarından biri olmuştur. Öte yandan konferansın en sert takımlarından bir diğeri olan ezeli rakibimiz U$C de, Washington için kolay bir fikstür başlangıcı olmadı. Vidaların sıkıldığı maçı Huskies ancak uzatmada 73-67 kazanabildi. Washington'ın en büyük sıkıntısı halen 5 numarayı doldurabilecek bir kütle yoksunluğu. Bunun için rotasyona dahil ettikleri Senegal boğası Aziz N'Diaye de çok ham bir oyuncu ve orayı dolduracak bir kütle olmaktan başka çok az şey yapıyor hakikaten. Yani Smith'in faullerden olabildiğince uzak durup sahada kalmaya çalışması ve Huskies'i içeriden işlemesi şart. Onlar adına ilk maçın yıldızı Matthew Bryan-Amaning ile de Nelson-Smith ikilisinin iyi derecede boğuşması gerekiyor.
Pac-10 bu sezon John Wooden'ın anısını yüceltmek adına oynanıyor ve bu sezonun konferans adına geçen sezonki kadar vasat geçmesi o anının koruyucusu olarak en çok UCLA'i üzer. O yüzden... Go Bruins!