
Şaka gibi bir grup babalar bu G Grubu, dün de bu olay canımı sıktığı için yazıyı ortada kesmiş ve dünün yarınına bırakmıştım. Onu bıraktıktan sonra site için bir Efes Pilsen yazısına oturdum, yine beni hafakanlar bastı ve ilk paragraftan sonra sağlığımı ön planda tutmaya karar verdim, özellikle de kafa sağlığımı. CSKA Moskva grubun ağababası, fakat onlar da eski havalarında değiller açık biçimde... Onlar da tıpkı grubun ikinci torba takımı gibi güzel bir sezon ortası eklemesi yaptılar. Sasha Kaun ve Eurobasket 2009'un balonlarından Dmitri Sokolov ile yürümeyeceği belliydi. Bir diğer şişirilmekte olan arkadaş Ivan Radenovic de ilk fırsatta geri gönderildi zaten. Böyle bir pota altına Matjaz Smodis'ten yana beklentiler içerisine girmektense, Pops Mensah-Bonsu gibi güzel bir ismi eklemek aklıselim gerektiriyordu. Bu yüzden ayakları çabuk tek bir uzun bulundurmayan Efes Pilsen James Gist'le falan uğraşırken Ruslar oldu bu transferi bitiren. Mensah-Bonsu sezon öncesinde baş altı takımlardan biri olarak göreceğimizi tahmin ettiğim CSKA'yı kura şansının da yardımıyla Paris'e götürecek tamamlayıcı parça olabilir. Holden-Planinic guard ikilisi pek istikrarlı performans vermiyorlar son iki yılda, fakat yine de büyük maçlarda ikisinden averaj bir katkı geleceği aşikar. Ramunas Siskauskas, Trajan Langdon ve bugünkü maç da gösterdi ki Viktor Khryapa yine takımı sırtına alacak isimler olmaya namzet. Fakat Pops hakikaten güzel ekleme...

Unicaja Malaga'da Juan Dixon'ı gayet iyi bulduk. Maçı birlikte takip ettiğim sevgili Kubilay Kahveci son çeyrekteki birkaç sakarlığı sonrasında geçmişin 17 numaralı seçiminin o ana kadar yaptığı her şeyi sıfırladığını düşünse de cefakar Malaga halkının (Dario Silva unutulmamalı) o bölgede normal sezon boyu Taquan Dean'e sabrettiğini bilen bendeniz için gayet tatminkar bir performanstı NBA eskisinin dün ortaya koyduğu. Pooh Jeter ve Shammond Williams ile kaybedilen zamanlardan sonra Omar Cook'un arkasına getirilen Zabian Dowdell da doğru seçim gibi gözüküyor... En azından Shamu'nun aksine Avrupa basketbolundaki rolünün farkında olan ve bunu kabul etmiş, haddini bilerek takımı yönlendiren bir oyun kurucu. Yetenekleri sizi ilk görüşte çarpmıyor ama bir Jeter'ın savunma konsantrasyonuna bakıyorum, bir de bugün Dowdell'ın sahaya koyduğuna. Her zaman Dowdell olur benim tercihim... Jeter-Williams ikilisinin sunacağı hız, penetre kabiliyeti, skora gidebilme gibi spesifikasyonlar da yakın zamanda sakatlığı atlatması beklenen Joseph Gomis'de bulunabilir gayet... Yarın bir Asseco Prokom-Zalgiris maçı izleyeceğiz, adeta gruplardan kalma bir akşam olacak Polonya'da. Zalgiris'in kadro kalitesi ve derinliği, Prokom'un da genel olarak sahaya koyduğu şey Top 16 kalibresinden uzak geliyor bana... Prokom gibi her şeyini birkaç Amerikalı'nın performansına bağlayan takımlar olmuştu geçmişte de, hatta Prokom daha önce de bu formülle başarıya gitmeyi defaatle denedi. Daniel Ewing, Ronnie Burrell, Junior Harrington gibi Amerikan basketbolunu belli bir süredir takip eden sıradan insanlara tanıdık gelecek isimler barındırıyor Prokom kadrosu. Bu isimlerin kendilerini Euroleague seviyesinde test ettikleri ilk adresleri ise Gdynia oluyor. Fakat günün sonunda iş yine David Logan ve Qyntel Woods ikilisinin sahaya koyduklarına kalıyor. Az önce bahsettiğim Amerikan basketbolu takipçilerine sorduğunuzda teyit alacağınız bir şey varsa, o da bu iki oyuncunun eline bakmanın o taraflarda iyi bir şey olarak kabul görmeyeceğidir. Martynas Pocius, Dainius Salenga ve Tadas Klimavicius hep yörenin yetenekli çocukları, 6 maç daha izlemek güzel olacaktır kendilerini. Mario Delas'ı bir gün bir yerde izlemeye başlayacağız, Oktay da hakkında birçok yazı yazmıştı altyapı etiketi altında ki gerçekten beklentilerin üzerinde çok yoğunlaştığı bir velet. Marcus Brown geldiği zaman hava çok soğuk falan değilse, her zaman özel seyircisi olarak Abdi İpekçi'de olurum. Yani Zalgiris'in burada olmasından şikayetçi olacak son insanlardan biriyim belki de. Ama hepsi de birarada olmasın birader. Birader-Meinhof...
Kötü grup ama bayağı da malzeme çıktı. Hatta CSKA-Unicaja maçı sırasında 2003 draftini eşelemiştik biraz, oraya da girsem hiç çıkamayacakmışım... Birinci turdan seçilip şu anda Avrupa'da para kazanan elemanların sayısı, ikinci tura düşüp NBA'de basbayağı rol oyuncusu olabilen elemanlardan daha fazla gibi gözüküyor.

H Grubu desen, burada da Caja Laboral'in takım kimyasını ne derece oturtabileceği önemli. Bunu yaparken çok süre kaybetmemeleri de gerekiyor. Taquan Dean iyi bir başlangıç noktası değil, yapbozda birçok eksik veya doğruluğu sorgulanabilir parça varken daha iyi ince ayarlar yapılabilirdi bu geçiş döneminde... Walter Herrmann'ın rolü ne olacak? Eliyahu-Teletovic ikilisi hücumda tamamen dışa dönük oynarken, içerideki Brezilyalı yeterli hakimiyeti kurabilecek mi? Onun yokluğunda kalan süreleri Stanko Barac'ın uzun süreli sakatlığında kim işler hale getirecek? Carl English gibi istikrarsız bir dış skorerin varken en az onun kadar istikrarsız ve kesinlikle daha başına buyruk yeni bir Amerikalı getirmek neden? (Bu arada kendisi Olympiakos maçı öncesinde gayet kendini bilen açıklamalar yapıp bir ters köşe durumu yaratmış, takıma savunma özellikleri için alındığından dem vuruyor resmi sitede.) Huertas-Ribas-Singletary üçlüsü tek tek bakıldığında ifade ettikleri anlamı, takım o pozisyonda bir lidere ihtiyaç duyduğunda yine karşılayabilecekler mi? Vitoria temsilcisi için kritik sorular bence bunlar ve bu soruların cevabı sadece Caja Laboral'in değil grubun da haritasını çizecektir. Cibona'nın 1 galibiyetin üzerini görmesi gruptaki diğer takımların ayıbı olur benim nazarımda. Caja Laboral sorulara doğru cevaplar verirse istikrarsız ve takım olmaktan uzak görünen Olympiakos'u altına alabilir. Ancak dediğim gibi bu kısa transfer döneminde yararlı parçalar alamayıp sınavdan önceki son geceye bıraktılar her şeyi. Büyük oranda sınav günü psikolojisine kaldı iş ve soruların altı "optimizasyon", "sürdürülebilir gelişim", "misyon-vizyon" gibi kelimelerle doldurulursa BC Khimki'nin affı olmaz. Çok seviyorum o takımın yapısını da, iyi yatırım yaptılar tabi. Bununla birlikte coachları sevdiğim bir herif oldu her zaman. Keith Langford gibi kontrol edilmesi çok kolay olmayan bir Amerikalı guarddan alabileceği verimin maksimumunu alıyor. Raul-Cabezas ikilisini guarda yazdıysan sezon boyu rahat edeceğin çok belli de Javtokas-Mozgov ikilisinin günleri birbirini tutmuyor pek... Kelly McCarty her geçen gün takdirimi kazanıyor, bu zamana kadar nerelerdeydin sen?
Bir yazı da bu cümleyle bitmemeli ama hayatta böyle şeyler oluyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder