10 Nisan 2010 Cumartesi

Kalbim Ronde'de Kaldı


De Ronde bitti, Paris - Roubaix'ye geldik, hala kendime söz verdiğim gibi bir yazı yazamadım. İş güç yok ama bütün spor etkinlikleri üst üste binince çaresizce oturup izlemekten başka seçeneğiniz kalmıyor. Geç kalmak belki de daha iyi, Roubaix'ye şunun şurasında bir gün kalmışken heyecanı biraz daha körükleriz.

Nisan ayında arka arkaya koşulan Bahar Klasikleri içerisinde hangisinin en büyük öneme haiz olduğu senelerdir tartışılan bir konu. Paris - Roubaix ve Ronde van Vlaanderen (De Ronde) en büyük iki aday.

Ben De Ronde'yi seçerim. Çoğunluk Paris - Roubaix der. Tom Boonen de bu çoğunluğun içinde. Ama bakış açısı biraz daha farklı. Verdiği bir röportajda ''Roubaix en önemlisi. Çünkü De Ronde'yi kaybedersen önünde hala kazanılacak bir Roubaix vardır. Eğer Roubaix'yi kazanırsan, aylar boyunca kafan rahat olur'' demişti. Roubaix'yi de kazanamazsa ne olabileceği üzerine kafa yormasına pek de gerek yok zira kendisi son 5 senedir ikisinden birini kesinlikle alıyor, 2007'yi boş geçmiş bir tek. Bu sene sürekli Fabian Cancellara'nın arkasında kalmaktan dolayı biraz üzgündü, yarın her zamankinden daha da aç olacaktır.

Evet, De Ronde'yi çok seviyorum. Ronde van Vlaanderen gibi orijinal, telaffuzu güzel, uzun mu uzun bir Flamanca isme sahip bir kere.

Başka neler var? Bir kere rota mükemmel. Arnavut kaldırımlı yollar enfes. Koppenberg tepesi şahane. Sokaklara dökülen yaklaşık 1 buçuk milyon Flaman'ın bisiklet sevgisi göz yaşartıcı. Spor sevgisi üzerine çok atıp tutuyoruz ama bunun elle tutulur örneği olarak Flaman halkının De Ronde sevgisini göstereceğim. "Road to Roubaix" belgeselinde yarım yamalak İngilizcesi ile bize derdini anlatmaya çalışan yaşlı teyzenin her iki kelimede bir Boonen demesini ve karavanının her yerini Boonen'in posterleriyle kaplatmak istemesini gördükten sonra buna inancım pekişti.


Haksızlık etmeyelim, sporu seven, bize de sevdiren o adamlardan bazıları da İstanbul'da ikamet ediyor. Bunlardan Caner Eler, Sarper Günsal, Aydan Çelik ve Dirk Vermeiren geçen cumartesi Fransız Kültür Merkezi'nde Bahar Klasikleri üzerine bir panel düzenlediler, Dağ Filmleri Festivali kapsamında. Arkasından da oturduk, "Road to Roubaix"yi izledik. Katılımla ilgili Jorge Luis Borges'in yakın dostu Macedonio Fernandez'in ünlü sözünü hatırlayıp ''O kadar çok insan yoktu ki, bir kişi daha gelmeseydi içeri giremezdi'' diyebiliriz belki ama bu da fazla acımasızca olur. Yine de bu dört Rönesans adamının sohbetinden faydalanan o az sayıdaki insan mutlu ayrılmıştır salondan, 80 yaşında olduğunu ve 49'dan beri bisiklete bindiğini söyleyen Gino Bartali sevdalı amca da dahil. Kısacası her şey şahaneydi, bana bu kadar şahane bir gün yaşattıkları için hepsine teşekkür ediyorum.

Orada Caner Eler, Bahar Klasikleri'nin önemine atfen konuşurken biraz da bu yarışların bisikletle her anlamda kafayı bozmuş kitleye hitap eden etkinlikler olduğunu söylemişti. Evet büyük turlar çok ama çok güzeldir, Tour de France için gerekirse çocuğumuzu keseriz ama yapısı gereği içinde daha fazla sürpriz barındıran, sözgelimi Stijn Devolder gibi bir adamın çıkıp da iki sene üst üste kazanabildiği bu yarışları seyretmenin keyfi bambaşka.

Geçen hafta da bu hislerle, günlerce ders çalışır gibi çalıştıktan sonra, De Ronde'nin başına geçtik. Favoriler belliydi, her zaman olduğu gibi bu işin uzmanları sayabileceğimiz Boonen, Cancellara, Hincapie, Gilbert gibi bisikletçilerin ismi fazlasıyla zikrediliyordu. Cancellara uzun zamandır gördüğümüz en muhteşem atakla yarışı koparıp gittiğinde nefis bir yarışı izlemenin rahatlığı vardı üzerimizde. Buraları kısa kesmek en iyisi zira hem kalem oynatmakta beceriksiz olduğum bir alan, hem de halihazırda Erhan'ın güzel analizi varken aynı şeyleri bir daha yazmak mantıklı olmaz.

Patron'dan bahsedebiliriz biraz. RadioShack'in kodamanlarının da söylediği üzere yarışı üçüncü grupta, 27. sırada bitiren Lance Armstrong bu sene ilk defa formda gözüktü. Dirk Demol'e göre bu her şeyden önce Lance'in kendine olan inancını arttıran bir dereceymiş, biz de sevindik haliyle.

Kazanan Saxo Bank'tan Matti Breschel'i ise yarışın talihsizi saymak mümkün, zira Cancellara'yı tepelerde desteklemekle yükümlü Matti mekanik bir problemden ötürü bisikletini değiştirmek üzere Saxo Bank arabasının yanına geldiğinde teknik ekip yüzyılın mallığını göstererek önce bisikleti bulamadı, ardından Stuart O'Grady'nin bisikletini vermeye kalkıştı, onu da arabanın üzerinden alırken türlü çeşit beceriksizlikle Matti'ye zaman kaybettirdi. Yarış sonrası epey atarlı demeçler verdi basına kendisi, son derece haklı ve mağdur olduğu bu konuda. Ayrıca Rabobank'ın Matti'nin peşinde olduğunun da altını çizelim, son günlerin flaş gelişmesi de bu. Paris - Roubaix'de dikkatle izleyin kendisini, müthiş bir klasikçi. Cancellara'nın hemen yanında olacaktır tüm yarış boyunca.

George Hincapie ise De Ronde'de biraz hayal kırıklığı yaşattı açıkçası, yarış öncesi en büyük adayımdı. Zira adam Bahar Klasikleri'nin en büyük ustalarından ama son 10 senede alabildiği bir Gent Wewelgem bir de Kuurne-Brussels-Kuurne var ki en büyük yarışlardan da sayılmaz bu ikisi. Yarınki Paris - Roubaix öncesi kendisini sıklıkla anmamızın bir sebebi de gerçek bir Paris - Roubaix sevdalısı olması. Eski Tour de France direktörü Jean-Marie Leblanc belgeselde George Hincapie'den bahsederken ''O gerçek bir Paris - Roubaix şampiyonu. Daha kazanamadı ama bir gün, bir şekilde kazanacağına şüphe yok'' diyordu. Hincapie'nin ''Her sabah uyandığımda kendimi Paris - Roubaix'yi kazanırken hayal ediyorum'' sözü bunun üstüne gelince insan duygulanmadan edemiyor. Burada hazır lafı geçmişken bisiklet tarihine geçen o özel fotoğraftan bahsetmezsek olmaz sanırım.


O kadar gevezeliği boşuna ettik zaten. Şu fotoğrafta Hincapie'nin halini gördükten sonra burada harcanan emeğin her zerresine saygı duymamak mümkün değil. Yarın sırf bu yüzden Hincapie alsın istiyorum. Boonen'i de severim, Cancellara'yı da ama senelerdir şu fotoğraftaki mücadeleyi veren adam rakiplerinin yarısı kadar yarış kazanamadı, hep başarmanın ucundan geçti ve yarın yeni takımıyla bu şanssızlığı kırarsa herkes için güzel bir gün olacaktır. Yani yürü be Hincapie!

Hiç yorum yok:

Yeni Yazıhane Diyorsak...

Bir yılı geride bıraktığımız gibi soluğu yeni tasarımda aldık. Kubilay Kahveci'nin yeni oyuncakları için buradan yakın. Yazıhan...