15 Haziran 2011 Çarşamba

Young Folks 2011: Homeless Man's Kobe


Providence, Sr.
6' 5", SG
Stone Mountain, Georgia (1989)

Takımın isminden de anlaşılacağı üzere (Friars) Providence College, imam hatip lisesi tadında ufak bir Katolik koleji. Hayır, bu girişi ilerleyen satırlarda 'unorthodox' esprisini sağlam temellere oturtabilmek için yapmadım. Böyle ufak bir üniversitede oynamasına rağmen ismini ancak son yılındaki birkaç bireysel patlamayla duyurabilmiş bir oyuncu Marshon Brooks. Burada "rağmen" kelimesi yanlış seçim gibi duruyor, küçük okullarda, seni takip eden onlarca gözlemci/gazeteci yokken gündeme gelmenin zorluğunu düşünürsek. Fakat değinmek istediğim nokta, vasat oyuncuları olan bir takımda öne çıkmak için üç sene beklemesinin gerekmesi.

2011'in ilk aylarında ismi ikinci tura bile yazılmıyorken nereden ve nasıl çıktı peki bu çocuk? İlk sinyaller aralık ayı içinde art arda gelen 30+ performanslardı. İlk patlama ise G'Town deplasmanında geldi. Verizon Center'da -ki önümüzdeki sezon o salonu çok sık ziyaret etme ihtimali var- 17/28 şut isabetiyle 43-10 yaptı. Fakat skor 81-83 ve maç saatinde 2 saniye kalmış iken yaptığı top kaybı maça mal oldu, Frerler kaybetti. Aynı ay içinde Big East'te tepeye oynayan Notre Dame'e karşı tekrar patladı Marsh. 20/28 ile attığı 52 sayı Big East tarihinin en yükseği. Michael Wilbon'ın da dediği gibi: Pistolesque!

Mock draftlerdeki yükselişine daha sonra değiniriz, geçelim teknik özelliklere...


Draft Combine'da boyu 1.96 ölçülmüş. Daha da ilginç olanı ise en kibar tabirle hayvani boyuttaki wingspani (2.16). Boyu üç numaralarla, wingspani dört numaralarla kapışsa da oyunu şutör guard pozisyonu için ideal duruyor. Çok kuvvetli bir fiziği olmamasına rağmen, iki numarada görev aldığı sürece bu iki nokta büyük bir fiziksel avantaja dönüşecektir. Son yıllarda lige daha sık gelen, kısıtlı oyun kurucu yetenekleri dolayısıyla şutör guarda evrilmiş undersized combo guardların aksine pozisyonu için iyi bir fiziği var kısacası.

Pozisyonu için aranan en elzem özellik olan kendi şutunu yaratabilme, Brooks'un en kuvvetli silahı aynı zamanda. Notre Dame performansı da bu konudaki yeteneklerinin çeşitliliğini gösteren bir showcase. Bire birde bir iki ayak oyunuyla şut pozisyonunu yaratabiliyor, çok hızlı ilk adımı sayesinde adamını rahat geçebiliyor, yayın gerisinden riske edilmeyecek kadar atıyor... Potaya rahat gidebiliyor, ama yakın mesafede daha iyi bir bitirici olması şart. Yine de buradan çıkardığı faulleri iyi kullanıyor (%80 civarında).

Lise kariyeri boyunca ve kolejin ilk yıllarında point guard oynamasının getirdiği avantaj top hakimiyeti, penetre yeteneği ve ayak oyunlarındaki rahatlığı. Fakat o pozisyonda sık oynamasına rağmen saha görüşü ve oyun kurma yetenekleri oyununun en zayıf noktası. Zayıf hafif kalıyor açıkçası, kolej kariyeri boyunca hiçbir sezon yaptığı top kaybından fazla asist yapamamış bir adam. Top eline yapışsa da top elindeyken saniyeleri boşa harcayan bir eleman değil. Oyalanmadan çabuk oynuyor, ama pas verdikten sonra ribaunda koşsanız iyi edersiniz. Hızlı karar vermesinde Providence'ın ligin en hızlı oynayan takımlarından biri olmasının da payı çok tabii ki. NCAA-NBA geçişinde hücum süresi adaptasyonunda bir avantaj olabilir.

Yatay hızı ve sizeı gayet iyi olduğundan pozisyonundaki oyuncuları savunmak konusunda sıkıntı çekmiyor. Üst düzey bir savunmacı değil belki, ama savunmada defekt yaratacak bir oyuncu kesinlikle değil. Son yıldaki 1.5 top çalma ve 1.2 blok ortalamaları da hiç fena değil. Pozisyonuna göre çok iyi bir ribaundcu, son sezonda 7 ribaund ortalaması tutturdu. 2.16’lık wingspanin üzerine 90 santimetrelik dikey sıçramayı koyarsak (maksimum dikey sıçraması sınıfının en iyilerinden) daha mantıklı geliyor bu ribaund ortalaması.


Ocak ayında adı geçmezken sadece iki performansla ilk turun ortalarına kadar yükselmedi tabii ki Brooks. Draft öncesi ölçümlerde hemen hemen her kategoride kendi grubunun en iyilerindendi. Sahayı en iyi koşan, en çok zıplayan, en geniş kanat açıklığına sahip olan... Özel workoutlarda da çok iyi iş yaptı. Üst sıralardan gitmesi öngörülen birçok oyuncu draftten çekilirken sezon boyu pek göz önünde olmayan bir oyuncu için en kritik ayları çok iyi değerlendiriyor Marsh, hakkında da çok olumlu şeyler yazılıyor.

Kendisi hakkındaki en büyük endişe vasat bir kolej takımından NBA'e geçerken yaşayacağı sıkıntılar ve şu ana kadar oyununu baskı altında hemen hemen hiç izleyememiş olmamız. Takımın tek silahıyken yaptığı şut seçimlerini yargılamak çok doğru değil, ama sahada istediği gibi hareket edemediğinde nasıl reaksiyon göstereceği merak konusu. Hangi takıma giderse gitsin haddini bilip iyi yaptığı işleri öncelikli olarak yapmaya devam ederek katkı vermesi gerektiğinin, amaçsız takımlardaki rahatlığı bulamayacağının farkında olması gerek. NCAA'de oynaması gereken bir üst seviye basketbolla NBA'de karşılaşmış gibi olacak.

Marshon Brooks'un 25. sıradan aşağı düşmeyeceğini tahmin ediyorum ben, 13-14'e kadar tırmanırsa da şaşırmam. Pek mantıklı bir seçim değil, ama 18. sıradan Washington doğuyor içime... 11. sıradan Golden State Brooks'u seçerse de şaşırmayın yalnız. Nitekim Brooks'un menajeri Seth Cohen. 24 saatini sevgili Summer Roberts'la geçirmek varken kendisinin bu işlerle uğraşmasına anlam veremesem de, baba parası yemeyi bırakması güzel.

***

Adettendir, bunu beğenen bunu da beğendi: Oyununu izlerken ben Kobe Bryant'ı sıkça hatırladım. Kalite olarak değil elbette; ama post oyunu, şut mekaniği, ayak oyunları onu fazlasıyla andırıyor. Poor man's Jamal Crawford, daha şutör bir Josh Howard, Nick Young'ın salak olmayanı...

Cem Pekdoğru'ya özendim, gerçi kendisi sistemi hunharca kullandıktan sonra bir süre bakıma almışlar, Nick Young-Marshon Brooks tablosu çıkardım. Neredeyse bire bir örtüştü; ama maalesef zeka seviyeleri yansımadı, olsun...

NCAA Basketball Stats

Hiç yorum yok:

Yeni Yazıhane Diyorsak...

Bir yılı geride bıraktığımız gibi soluğu yeni tasarımda aldık. Kubilay Kahveci'nin yeni oyuncakları için buradan yakın. Yazıhan...