* * *
Haftalardır içim kıpır kıpır. Ama birkaç gündür hiç yerimde duramaz oldum. Son olarak Kafkaslar'ın ele alındığı bir toplantıda herkesler akademik üslubuyla Gürcistan ve Rusya üzerinden sıcak gelişmeleri tartışırken dayanamayıp bağırdım: 'Hadi kimler geliyor maça?' Ciddi hava darmaduman oldu tabii bir anda.Sizi bilmem ama ben şu meşhur pasaportumu cebime attığım gibi Yerevan'a uçacağım günler öncesinden. Çoluğumu çocuğumu, eşimi dostumu da peşimden sürükleyeceğim. Nasılsa Ermenistan, 1-6 Eylül tarihleri arasında Türkiye vatandaşlarından vize almayacağını açıklamış. Kaçırır mıyım fırsatı. "Daha ne düşünüyorsun dayoğlu, ne mızmızlanıyorsun teyzekızı... Adamlar vize parası bile almıyor, mazeret istemem. Yürüyün gidiyoruz" dedim mi tamam.
* * *
Ben bu satırları yazarken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın davetine vereceği yanıt kesinlik kazanmamıştı. Bu jeste jestle karşılık verilmesi en büyük temennim. Ama aksi takdirde de keyfimi kaçıracak değilim. Ben bu anı bir ömür bekledim. Sovyetler Birliği adındaki Pandora'nın kutusu açılınca Türkiye'nin payına komşu devlet niyetine bağımsız Ermenistan düştü. Türkiye bu beklenmedik komşu ile ne edeceğini düşünürken patlak veren Karabağ Savaşı, kestirme yolu gösterdi. Sınır kapanıverdi.O kapanış Ermenistan'ı da kendi içindeki travma uçurumundan tepetaklak yuvarladı. Her iki taraf da kendi önyargılarının yankılarını dinledi seneler boyu. Birbirini hiç doğru düzgün bilemedi.
Ama heyhat, kader bu iki milleti koyun koyuna yaşamaya şartlamıştı bir kere. Bak işte bugün iki ülkenin milli takımı müsabakaya çıkacak en doğalından. Hem daha stada girmeden yaşanacaklar var. Hele kurulsun ortak sofralar, hele bir anlatmaya başlasın herkes günlük derdini, sohbet koyulaştıkça da dedesinin, ninesinin hikayesini, ayırın bakalım kim Türk kim Ermeni, kim Ermenistanlı kim Türkiyeli.
* * *
O gece yaşanacak olan sadece bir futbol karşılaşması değil, ruhumun meydan muharebesi. Ben ki her iki halkın, her iki ülkenin birbirini aracısız yaşaması, doğrusundan anlaması için çırpınmışım, bir gecelik sarhoşluğu bana çok görmeyin.
O gece kulağımda çocukluğumun tezahüratları... Hani şu Kınalıada'da bizim Ermeni Çocuk Kampı ile Rumlar'ın Manastır'ı arasındaki kıyasıya maçlarda atılan, imrendiğimiz o unutulmaz slogan 'Haydi bastır Manastır...' Manastır'a tempo tutan çocuklar yok artık. Sahi bugün 6 Eylül ya... Kaderin cilvesi işte. Yağmalanan evleri, dükkanları ve kiliseleri ile birlikte vatandaşlık inançlarını da yitirip memleketinden çaresiz ve gönülsüz gidenleri de yadetmeli bu gece. Hepsinin ruhu huzur bulsun diye.
O gece kulağımda çocukluğumun tezahüratları... Hani şu Kınalıada'da bizim Ermeni Çocuk Kampı ile Rumlar'ın Manastır'ı arasındaki kıyasıya maçlarda atılan, imrendiğimiz o unutulmaz slogan 'Haydi bastır Manastır...' Manastır'a tempo tutan çocuklar yok artık. Sahi bugün 6 Eylül ya... Kaderin cilvesi işte. Yağmalanan evleri, dükkanları ve kiliseleri ile birlikte vatandaşlık inançlarını da yitirip memleketinden çaresiz ve gönülsüz gidenleri de yadetmeli bu gece. Hepsinin ruhu huzur bulsun diye.
* * *
Sanki geçmişe de, geleceğe de hükmeden ilahi bir şimdiki zamandayım. Türkiye Ermenisi olmak bu kadar mı müthiş bir şeymiş Yarabbi... Düşünsenize kim gol atsa haykırabilirim avazım çıktığı kadar. Kim öne geçse sevinen yine ben.
Esas golü ilişkisizliğin kalesine atmışız dostlar. Hamasi söylemlerin, sığ siyasetin ağlarını delmiş şu bizim umut topu. Bu maçın mutlak galibi benim anlayacağınız. Kim gol atsa değişmiyor yürek skoru.
Güzel bir deyiş vardır, benimki de o hesap: Bugünü gördüm ya, ölsem gam yemem.
Karin KARAKAŞLI
Agos, 29 Ağustos 2008
Not: Bu konu hakkında bir yazı yazmak istiyordum, Sayın Karakaşlı'nın bu makalesini okuduktan sonra, ne yazsam bunun yanında sönük kalacaktı, onu fark ettim. Durum budur.
Esas golü ilişkisizliğin kalesine atmışız dostlar. Hamasi söylemlerin, sığ siyasetin ağlarını delmiş şu bizim umut topu. Bu maçın mutlak galibi benim anlayacağınız. Kim gol atsa değişmiyor yürek skoru.
Güzel bir deyiş vardır, benimki de o hesap: Bugünü gördüm ya, ölsem gam yemem.
Karin KARAKAŞLI
Agos, 29 Ağustos 2008
Not: Bu konu hakkında bir yazı yazmak istiyordum, Sayın Karakaşlı'nın bu makalesini okuduktan sonra, ne yazsam bunun yanında sönük kalacaktı, onu fark ettim. Durum budur.