4 Eylül 2008 Perşembe

Road to Poland


Bu tür başlıkları her yerde görüyorsunuz. Galatasaray Cihanlı, Inamotolu, Orhanlı kadrosuyla sezona ''Road to Athens'' sloganıyla başlamıştı, ben de böyle bir başlık atayım dedim. Neyse bu ayrıntıyı gereksiz bir şekilde açıkladıktan sonra konumuza geçebiliriz.

Avrupa Şampiyonası Elemeleri'ne dün oynadığımız Ukrayna maçı ile başladık. Oldukça eksik olmamız nedeniyle endişeli olan kişi sayısı hiç de az değildi. Ama maçta sanılanın aksine fazla zorlanmadan ilk galibiyetimizi aldık. Tanjevic'in gariplikleri devam ediyor. Ligde oynadığı dakika sayısı 10-15'i geçmeyen Barış Hersek ilk beş başlıyor mesela ne hikmetse. Ermal ve Hüseyin varken Fatih Solak niye çağrılır, onu da çözmüş değilim ayrıca. Çözen olduğunu da sanmıyorum. Neyse biraz da maçtan bahsedelim. Takım bir önceki turnuvaya nazaran daha istekli gibi göründü, tabi bunda karşıdaki rakibin zayıf olması etkili midir bilinmez. Neyse, Fransa maçında belli olur. Maça Hidayet'in enfes smacıyla birlikte oldukça sağlam bir başlangıç yapan milli takım kontrolü maçın başında eline aldı. Maç sonuna kadar da kontrolü bırakmadan devam edip maçı da kolay bir şekilde kazandık zaten.


Aslında bu kadro oldukça değişkenliğe açık ve çok yönlü bir kadro, her basketbolu oynayabiliriz. Ersan'ı 4 numaraya çekerek fast break basketboluna çok uygun bir takıma dönüşebiliyoruz. Ender-Sinan-Hidayet-Ersan ve Ömer'i iyileşmiş olarak kabul edersek hızlı hücum oynamaya oldukça müsait bir takım haline dönüşebiliriz. Kerem-Sinan-Hidayet-Kerem G. ve Fatih ile inanılmaz bir savunma takımı, Engin-Hidayet-Ersan-Kerem G. ve Oğuz ile de oldukça uzun bir takım haline dönüşebiliyoruz. Gelin görün ki kenarda bulunan değerli(!) coachumuz Tanjevic bunu hiçbir zaman yapmıyor. Rotasyon yaparken de maç durumunu hiç göz önünde bulundurmuyor. Bir periyotta 9-10 sayı atıp bir ritm sağlayan adam, bir bakıyoruz bir daha oyuna girmemiş. Milli takımımız Fransa'ya içeride dışarıda 40 vursa da Tanjevic hakkında görüşlerim değişmez. Rezil olduğumuz şampiyonaların haddi hesabı yok. Adam tam kovulacak, takım Japonya'da tarih yazıyor, yine kurtarıyor kendini.


Takım tarihin en iyi kadrolarından birine sahip ama bunu değerlendiremiyoruz. Olimpiyatlar'da oynamış olan Almanya, Rusya ve Hırvatistan'dan çok da bir eksiğimiz yok, orada olmalıydık mesela. Bir 2010 sevdasıdır gidiyor 5 yıldır. 2010 uğruna kaç turnuvayı feda ettik. 2010 turnuvası da hayal kırıklığı ile sonuçlanırsa basketbolumuz en iyi yıllarını heba etmiş olacak. Bak Tanjevic dedim sinirlerim oynadı yine...

3 yorum:

saLsa dedi ki...

:)

Tanjevic ile tanıştırayım mı Cem seni. Sinirlerin yatışır biraz. Bende öyle olmuştu. Acayip sıcak bir adam. He ama Türk basketbolu için yaptığı katliam tadındaki hareketleri mi? Baydı artık. :)

Aslında bir şey daha var. Tanjevic tek başına suçlu değil. Turgay Demirel ondan 10 kat daha suçlu. O istiyor çünkü bunu ve o yaratıyor. Hoşuna gidiyor, hoşunaaaa.:)

Sheed dedi ki...

yazı oktay'ın ;)

bu topa şimdilik girmiyorum.. ama haklısın, milli takımın bugünkü durumunun nedenlerini tek boyuta indirgeyen biri olmadım zaten hiç..

saLsa dedi ki...

Kusura kalmayın yav, Oktay yazmış farketmemişim..:) Tanjevic'i görünce dayanamıyorum dalıyorum muhabbete..:D

İyi bloglamalar agalar, takipteyiz son sürat..

Yeni Yazıhane Diyorsak...

Bir yılı geride bıraktığımız gibi soluğu yeni tasarımda aldık. Kubilay Kahveci'nin yeni oyuncakları için buradan yakın. Yazıhan...