
ACB kıta basketbolunun heyecanının en yoğun yaşandığı liglerden biri. Dönem dönem Euroleague dörtlü finalinin de önüne geçebiliyor hatta ACB final serisi bazı basketbol tutkunları için... Ben Detroit-San Antonio serisini hiç düşünmeden Phoenix-Dallas serisinin önüne koyan bir adam olarak o kesimde değilim tabi de, durum bu...
En iyi beşi seçmişler, Vladivostox olmasa haberimiz olmayacak... Kendisine saygılar sunarken, pas geçtiğim spor organizasyonlarının günahını güzide okulum İstanbul Teknik Üniversitesi'nin şerefine kadeh kaldırarak çıkarıyorum... İTÜ demişken yarınki maçları da izledikten sonra güzel bir TB2L yazısı aşk etme niyetim var. Ya buraya, ya resmi siteye...
David Lee Dixon çık aradan! Allah belanı versin, Tekelspor'da neydin şimdi ne olmuşsun? Kendi çapında bir tam devinimini sonlandırmanla iklim değişiyor... Sean May midir idolün nedir? Oliver Miller mı yoksa? Bir sporcusun hocam sen her şeyden önce. Şu halini gördükçe takımın mevcut düzeninde daha işlevsel olabilecek Johnny Lee Dukes'un ne günahı vardı, bir türlü anlayamıyorum. Ercüment Sunter'i çok eleştiriyoruz da rotasyonun içinden çıkamamak Türk coachlarının karakteristiği olmuş galiba... Hayır, rotasyon da rotasyon olsa içim yanmayacak. Neyse, bu konuya şimdilik gelişine çakmış olalım da, daha usturuplu bir yazıyı da hafta sonuna paslayalım...
Picasa ile bu kadar oldurabildik, resimdekiler tam olarak seçilemiyor olabilir... Oylamaya katılanlar ligin saygıdeğer coachları, Xavier Pascual, aktif oyuncular, basın, taraftarlar ve bu kategorilerden hiçbirinde kendisine yer bulamayan Ricky Rubio.

Ligin en iyi oyun kurucusu olarak seçilen isim TAU Ceramica'dan Pablo Prigioni. Halk oylamasında 25 puanı alan Rubio olsa da, diğer üç karar mercii tam puanı 05 Pablo'ya verince ligin parlak çocuğu da ikincilikle yetinmek durumunda kalmış. Tabi bunda sezon boyunca yaşadığı irili ufaklı sakatlıkların da payını yadsımamak lazım, 10 maç falan kaçırmış Rubio. Üçüncü sıraya da küçük bir farkla oturan eski bir tanıdık Kristaps Valters olmuş. Daha önce Efes Pilsen'in o dönemlerde bir nevi pilot takım muamelesi yaptığı Muratpaşa Antbirlik'in formasıyla ligimizde ter dökmüştü Letonyalı. Bu sezon Fuenlabrada ile gayet iyi bir sezon geçirdi ve oylamada da honorable mention olmaktan da öteye geçti açıkçası... Fuenlabrada'da da önceleri Aigars Vitols oynardı. Valters kulüpten gelen teklifi değerlendirmeden önce yakın arkadaşı Aigars'ı aramış. Genç oyuncuya kulüpteki sıcak ortamdan uzunca bahseden yaşlı kurt, semtin şirin salonunun kariyeri boyunca gördüğü en ateşli taraftara da ev sahipliği yaptığını belirtmeden geçememiş. Ben Marca'nın yalancısıyım. Ödül sahibi ile Jose Calderon'un da çıkış yaptığı takım Fuenlabrada bu arada, orada bir halef-selef ilişkisine de girmişlerdi. Takımın bu konudaki geleneğinden yararlanabilir Kristaps.
Kanatlara yerleştirilen isimler bu sezon Euroleague'e de açıkça damga vuran ve ikinci baharını yaşayan Sırp Igor Rakocevic ile NBA tecrübesini yaşadıktan sonra kaldığı yerden devam eden adamım Juan Carlos Navarro. Linklere tıklayın, çekinmeyin. Güzel videolar mevcut... Fuenlabrada'dan bir başka isim Brad Oleson da bu pozisyon için runner-up olmuş, iyi de olmuş. İkinci ligde falan vakit geçirdikten sonra tırnaklarıyla kazıyarak kazanmış bu saygınlığı. Kazı kazan... Richie Frahm gibi dış şut sokan şugar bir beyaz Amerikalı. Aslında renk görmem ama bu özel durum. Rakocevic ve Navarro isimlerini tartışanı Allah çarpar. Hele de bu sezon için! O yüzden pota altına geçelim...

Real Madrid Avrupa'da önemli favorilerimdendi aslında sezon başında kadro yapısıyla. Pepe Sanchez satışlardaydı ama bu beklenmedik bir şey değildi zaman faktörünü işin içine katınca zaten. Jeremiah Massey'den direkt olarak Aris'te verdiği katkının aynısını da beklemiyorduk yine. Hakeza Quinton Hosley için de büyük beklentilere girişmeden favori olarak belirledik onları. Yanıltan da Joan Plaza oldu zaten daha çok... Avrupa basketbolunu sürükleyen bu takımların bir an önce doğru coach seçimlerine dönmesi gerekir. Ettore Messina da Atlantik'i geçecek olursa halimiz nice olur? O takımda bekleneni her gün istikrarlı bir şekilde veren belki de tek adam Felipe Reyes oldu. Bu kadroya girebilen tek Madridista da... Partneri Final-Four'da fiyatını artırmayı da başarmış bir Fran Vazquez... 1983 doğumlu, çok büyük bir gelişim beklemenin manası da yok bundan sonra, "Uzunlar geç gelişir" geyiği de bir yere kadar. Fakat 21 dakikaya sığdırılan 12 sayı ve 6.7 rebound gibi istatistikler her halükarda tatminkar... Berlin performansının bir payı var mıdır? Bilmiyorum, olması lazım. Yoksa hemen Vazquez'in arkasında yer alan Tiago Splitter daha uygun olabilirdi ödül için. Bu noktada halk oylamasında Vazquez'i birinciliğe götüren Katalan oylarını atlamamak lazım... İstatistik açısından da reboundlar dışında büyük bir üstünlüğü mevzubahis Brezilyalı'nın. NBA'de en iyi çaylak ödülü için Robin Lopez'e bir coach ve bir basın mensubundan toplam 2 oy çıkarken bunları sorgulamak yersiz olur.
NBA demişken, sağa fotoğrafını koyduk, bir nevi ilham kaynağı dedik. Yaptığın iş midir müdür? Bir an önce "azgın teke" gömleğini çıkarıp en "ayarcı" haline dönmeni istiyoruz Fish! Büyük bir yüreğin var, bu her zaman yeterli olmayabilir. Ama bu gece yüreğin tek başına fark yaratabileceği bir gece... Let's Go Lakers ulan!
1 yorum:
San Antonio-Detroit serisi benim için de önde gelir,bana gülmeyen nadir insanlardan birisin. :)
Yorum Gönder