
Cavaliers
Geçen sezon çoğu otorite tarafından konferansın ağır favorisi olarak gösterildikten sonra Magic’e toslayan Cavs cephesinde herkes, franchise için en önemli sezonlardan birine girildiğinin farkında. Shaquille O'Neal ligi domine ettiği yıllardan çok uzakta olsa da geçen sezon Suns formasıyla yaptıkları, ölüsünün bile bu ligde nasıl bir fark yarattığının en somut kanıtı oldu. Anthony Parker ile güçlenen arka alan yaz aylarında daha ümitvar görünmekteydi, geçen sezonki play-off döneminde kayıplara karışan Mo Williams'a daha az bağımlı olacaktı takım. Fakat tam böyle bir anda, ancak "GTA" gibi bazı bilgisayar oyunlarında görebileceğiniz bir senaryo ile Delonte West'in iki elinde birer tabanca ve yanındaki gitar kılıfında sakladığı bir pompalı tüfekle motosiklet üzerinde yakalanması işleri farklı bir boyuta sürükledi. West'in çok iyi bir psikolojide olmadığı söyleniyor. Jamario Moon ve UNC mezunu Danny Green rotasyona derinlik katabilir, ancak arka alan oyuncularının LeBron James'e geçen sezon yapamadıkları istikrarlı yardımı yapması yüzüğe giden yolda olmazsa olmaz bir koşul.
Celtics
Doc Rivers ve "Ubuntu" ile 2008 sezonunda uzun süren sessizliğini bozan Celtics, bugünlerde geçen sezon onları dubleden alıkoyan tek sorunun sakatlıklar olduğuna inanmışa benziyor. Paul Pierce da şampiyonluğa giden yolun Celtics'i yenmekten geçtiğini ve tüm NBA için hedef takımın kendileri olduğunu belirtti geçen hafta içerisinde. Kevin Garnett'in sakatlığı sonrasında bir anda sıradan bir play-off takımına dönüşen Celtics, bu sezon onun sağlığına kavuşmasını umuyor ve yeni transfer Rasheed Wallace'ın kazanma karakterine güveniyor. Ancak Garnett'in bu ciddi sakatlıktan nasıl döneceği konusunda fikir beyan etmek kolay olmadığı gibi, geçen sezon kariyerinin en dağınık sezonunu geride bırakan Sheed'in de tekrar ayağa kalkıp kalkamayacağını sadece zaman gösterebilir. Ray Allen ve Paul Pierce birer yıl daha yaşlanmışken Marquis Daniels takviyesi ne kadar kritik olduysa, Glen Davis'i takımda tutmak da bir o kadar önemli bir off-season hamlesi oldu Celtics adına. Birkaç soru işaretini içinde barındırsa da, Keltler’in şu anda konferansı almaya en yakın iki takımdan biri olduğunu söylemek güç değil.

Magic
Son Doğu şampiyonu rüya gibi geçen bir sezonun üzerine beklendiği gibi takımdaki taşları korumaya çalıştı. Ancak FA statüsüne geçen Hidayet Türkoğlu'nun büyük play-off performansı onun piyasasını çok yukarılara çekince, Genel Menajer Otis Smith de piyasadaki en yakışıklı alternatiflerden Vince Carter'ı Amway Arena'ya getirdi. Elbette 2009-10 Orlando Magic, bir sezon önce finale çıkan takımın bir devamı olmayacak. Zira Carter, her ne kadar New Jersey'deki son birkaç yılında olgun bir veterana evrilip karar verme yetisini bir üst seviyeye çıkarmış olsa da, özellikleriyle Hidayet'in ikamesi olabilecek tipte bir yıldız değil. Oyununda Hidayet'ten üstün olduğu noktaların varlığını kabul etmek gerekir, ancak hiçbiri geçen sezon bu makineyi işler halde tutan parça Hidayet'in yerini doldurmasına yardımcı olacak özellikler değil. Stan Van Gundy'nin geçen sezon başarıya giden sistemde değişikliğe gidip daha ortodoks Nelson-Carter-Lewis-Bass-Howard beşine geçiş yapması da söz konusu olabilir. Peki bu, sahada aynı etkinlikle sonuçlanır mı? Ya da sağlıklı bir Boston ve elindeki son kartları oynayan Cleveland bu sezon Florida temsilcisinin aradan sıyrılmasına geçen sezonki kadar kolay müsaade eder mi? Bu soruların cevabının Orlando adına olumlu olması çok mümkün gözükmüyor. Yine de yeni görüntüleriyle en merakla beklenen takım oldukları açık.
Heat
Miami adına hareketli bir yaz geçtiğini söyleyemiyoruz, zaten kadroya yapılacak takviyeden ziyade süperyıldızları Dwyane Wade'in yazın vereceği kararın yönü idi ana gündem maddesi. Güzel sinyaller alındı Wade’den bugüne kadar. Kendi ismini Heat organizasyonuyla birlikte büyütme eğiliminde Wade ki bugünün süperyıldızlarında çok sık görülmeyen bir davranış biçimi bu. Takımın pota altında hala büyük bir derinlik problemi mevcut ve Michael Beasley ikinci sıradan seçilen biri için biraz fazla gölgede geçirdi çaylak sezonunu. Beasley seçildiği sıranın ne kadar hakkını veremediyse, Mario Chalmers da o kadar büyük bir sürpriz oldu Heat adına. Sezon öncesinde Marcus Banks, Chris Quinn falan derken, Kansas mezunu bu genç adam formayı ilk maçta sırtına geçirdi ve sezon sonuna kadar da ilk beşteki yerini bırakmadı. Gelecekten umutlu olmak için iyi bir neden Chalmers.

Wizards
Draft haklarını takas etmemiş olsalardı, seçecekleri isim muhtemelen Ricky Rubio olacaktı. Şu anda bu hakları karşılığında aldıkları büyük bir tecrübe (Mike Miller) ve geçen sezonun ikinci yarısında oyununun üzerine koyup beklentileri yavaş yavaş karşılamaya başlamış kabiliyetli bir guard (Randy Foye) var ellerinde. Her şeyden önce Flip Saunders gibi bir ismin başa getirilmesi büyük iş. Buna Fabricio Oberto gibi FA piyasasından çekilen nokta oyuncuları da ekleyince Wizards'ın başarılı bir play-off takımı olmaması bir şekilde mümkün olabilir: Yıllardır inatla korudukları, takas tekliflerine rağbet etmeyip beklemeyi tercih ettikleri Arenas-Butler-Jamison üçlüsünün yaşayacağı sakatlık problemleri. Agent Zero duyumlara göre bu sefer cidden iyi dönüyor, ancak böyle duyumlara karnı tok başkentli taraftarın. Brendan Haywood bıraktığı yerden devam edebilirse takıma da sınıf atlatır, geçen sezon abilerinin eksikliğinde maç tecrübesi kazanan ve belli dönemlerde cevherlerini gösteren JaVale McGee, Nick Young, Dominic McGuire gibi çocuklar o kayıp gibi gözüken sezonun aslında pek de öyle olmadığını gösterebilirler. Bu sene olacak gibi…
Hawks
Atlanta'nın geçen sezonki konferans yarı finali başarısıyla pik yapan yükselişi bu sezon yeni bir boyut kazanabilir mi? Yukarıdaki üçlü gayet iyi gözüküyor ve bu sebeple sıralama olarak bir gelişim göstermeleri pek de kolay değil. Ancak derece olarak yukarı çıkmaları önündeki en büyük engel, geçen sezon oldukça verimli olan Bibby-Johnson ikilisine katılan Jamal Crawford'un oradaki kimyada yaratacağı olası tahribat bana kalırsa. Crawford lige adım attığı günden beri sıra dışı yeteneklerini sergileyen, kaliteli bir guard. Böyle bir takıma transferi de iyi bir takviye gibi görünüyor kağıt üzerinde. Ancak, Jeff Teague'in draft edildiği bir sezonda bu hamle cidden gerekli miydi, yoksa sadece bu yazı boşa geçirmemek adına bir hareket mi yapıldı, bunun sorgulanması gerek. Crawford eski alışkanlıklarını bırakıp daha dengeli top kullanırsa bu takım bir adım ileri gidebilir. Ancak aksi takdirde Crawford'un hücum ritmi dışındaki şut seçimleri, Flip Murray'inkiler gibi hoş karşılanmaz… Chris Paul'ün geldiği yere bakıp iç çekme safhası çoktan aşıldı, ancak Marvin Williams'ın da sahaya bir şeyler koymasının ve bunu yaparken bir istikrara ulaşmasının vakti geldi.

Bulls
Geçen sezonun sonunda Chicago-Boston eşleşmesi, basketbolseverlere NBA tarihinin belki de en çekişmeli ve kaliteli ilk tur maçlarını seyrettirirken çaylak oyun kurucu Derrick Rose komutasındaki bu genç takım büyük bir heyecan kaynağı olmuştu takip edenler için. Ben Gordon qualifying-offer sonrası takıma büyük bir katkı sağlarken, aynı zamanda kendisi için tatmin edici bir piyasa oluşturmaktan da geri kalmadı. Bunun ödülünü alması için Motown’da onu bekleyen hevesli genel menajerin kollarına atlaması yeterli olacaktı. Takımın eski oyuncularından Jannero Pargo, vasatın altındaki Avrupa macerasından sonra göreve çağrıldı fakat ne durumda olduğu konusunda tahminde bulunmak güç. SF bölgesinde geçen sezonki satışlarıyla açık açık 'bana çok da güvenmeyin' mesajı veren Luol Deng'in arkasında kimseyi göremiyoruz hemen hemen. Çok homojen bir kadrodan bahsetmek güç, fakat potansiyeli bir hayli yüksek olan bu takım -doğru yönetilirse- geçen sezonkine nazaran daha iyi bir play-off koltuğu edinebilir.
Raptors
Son yılların en hareketli yazı olarak geçmesi beklenen 2010 yazı öncesinde Toronto'da da belirsizlik hakim. Chris Bosh takım hakkında konuşurken kullandığı kelimelerle, takındığı vücut diliyle, kısacası her şeyiyle 2010da LeBron James veya Dwyane Wade'in yanına kapak atma arzusunu dışa vuruyor. Fakat kafası karışık bir süperyıldızın varlığında bile yoğun bir mesai harcandı Bryan Colangelo'nun ofisinde. Türkiye'deki eski futbolcu transferlerini andıran bir harekatla Hidayet Türkoğlu'nu Kanada'ya getirdiler ve Andrea Bargnani'yle de 50 milyon dolar karşılığında 5 yıllık bir yenilemeye gittiler. Birçokları DeMar DeRozan'ın lotaryadan seçilmeye yetecek bir kapasitesi olduğundan şüphe duyuyor. Ancak o Toronto'nun beklentilerini karşılayabilir, CB4 da bir şekilde ikna edilebilirse bu yaz kadroya eklenen Jarrett Jack, Marco Belinelli, Amir Johnson gibi yan parçaların varlığında uzun erimde başarıya gidebilirler.

Pistons
Geçen sezon yaptıkları Allen Iverson takasının tutmasını çok fazla kimse beklemiyordu, tutmadı da nitekim. Ancak o hamleyi anlaşılır göstermek isteyenlerin sıklıkla kullandığı argüman, Iverson'ın sözleşmesinin sezon sonunda bitiyor olması ve en kötü senaryo hayata geçse dahi bu sayede açılacak cap boşluğuyla 2009 yazında yeniden kazanan bir takımın yaratılabilecek olmasıydı. Ancak bu ihtimal de kağıt üzerinde kalmışa benziyor. Bugün o 22 milyonluk boşluğun yerinde istikrarsızlık abidesi bir Charlie Villanueva ve şampiyon kadronun elde kalan tek arızasız parçası Rip Hamilton'la aynı pozisyonu oynayan Ben Gordon var. Hala eli yüzü düzgün bir pivot yok. Chauncey Billups'ın takası sonrasında takımın geleceği olarak gösterilen Rodney Stuckey belki kariyeri boyunca gerçek anlamda bir oyun kurucu olamayacak, iyi bir oyuncunun kumaşına sahip olsa da. En azından bu sefer başlarında Michael Curry olmayacak. Yine de yaklaşan sezona umutla bakmak için fazla sebep yok.
Pacers
2008-09 sezonu Pacers için birçok gencin parıldadığı bir geçiş yılı olarak hatırlanacaktır, Mike Dunleavy'nin çeşitli sakatlıklar sebebiyle sadece 18 maçta oynayabildiği bir sezonu dokuzuncu sırada bitirebilmeleri de bu genç oyuncuların performansıyla mümkün olabildi zaten. Danny Granger oyununu All-Star seviyesine çıkarıp yakın gelecekte bu kadronun liderliğini yapacak isim olarak ön plana çıkarken, Roy Hibbert ve Brandon Rush da başarılı çaylak sezonlarını geride bıraktılar. Özellikle Hibbert sezon sonunda bıraktığı yerden devam ederse, Pacers ve NBA kaliteli bir uzun kazanabilir. Geçen sezon beklentilerin aşağıda olduğu bir dönemde kariyerinin en parlak sezonlarından birini geçiren Marquis Daniels tek kayıp gibi gözüküyor, onun yerine kadroya tamamen farklı tipte bir oyuncu olan Dahntay Jones dahil edildi. Earl Watson’la birlikte sahadayken ligin en sert arka alanlarından birini oluşturabilirler. Kolej kariyerinde NBA için en uygun oyuncu olmadığını açıkça gösteren Tyler Hansbrough'yu 13. sıradan seçmek, draft ne kadar zayıf olursa olsun bir risk olarak algılanmalı. Bakalım nasıl sonuç verecek?

Sixers
Geçen sezon Andre Miller takımda en etkileyici istatistiklere imza atan adamdı belki play-off süresince. Ancak takımı yakından takip edenler, bu rakamların Miller'ın oyundaki ağırlığının tam olarak karşılığı olmadığının da farkındaydı. Bu şartlar altında Ed Stefanski'nin 33 yaşında takımı oynatma konusunda problemler yaşayan bir guarda bağlayıcılığı yüksek bir kontrat önermesi düşünülemezdi. Ancak yerinin tam olarak doldurulabildiğini söylemek güç. İlk tur seçimi Jrue Holiday, çok sık rastlanmayan bazı özelliklere sahip ve gelecek vaat ediyor. Ancak UCLA'de 2 numarada geçirilen bir sezonun ardından oyun kuruculuk meziyetleri sıklıkla sorgulanıyor ve bunların haksız olduğunu da söyleyemeyiz. Lou Williams'ın da temel olarak Miller'a oranla çok büyük artılar taşımadığını biliyoruz bu konuda. Burada neler yaşanacağı kritik. En az bunun kadar kritik olan da, iki önemli sakatlıkla geçtiğimiz sezonu neredeyse pas geçen, yaptığı dönüşün ardından da ekstra bir şeyler sağlaması beklenirken takımın ritmini sekteye uğratan Elton Brand'in eski formunu geri kazanıp kazanamayacağı. Bu belirsizliklerden olumsuz sonuçlar çıkarsa Sixers için sezon öngörülenden erken bitebilir.
Bobcats
Geçen sezon franchise tarihinde ilk kez play-off yarışını sonuna kadar götürebildi Bobcats. Larry Brown'ın elinde kaliteli oyuncular var, ancak bunların hiçbiri bir play-off takımına liderlik edebilecek düzeyde değil. Draft edildiğinde Emeka Okafor'dan bu yönde bir gelişme bekleniyordu. Ancak Okafor double-double ile flört eden ortalamalarına rağmen hiçbir zaman bir franchise player ışığı vermedi ve sonunda Tyson Chandler karşılığında Hornets'a takas edildi. Zor anlarda sorumluluk alacak oyuncu eksikliği yaşayan bu takıma bakınca herkes, uzun süre takımsız kalan Allen Iverson'ın Bobcats için ideal bir ekleme olacağını düşünmüştü. Ancak Brown, belki sophomore D.J. Augustin'in dakikalarından kısmamak için mevcut guardlarıyla devam etme kararı aldı. Flip Murray elde bulunmayan bir oyuncu tipiydi, Duke çıkışlı Gerald Henderson da lige en hazır olarak gelen çaylaklardan. Ancak her şeye rağmen kadroya bakıp da bir play-off takımı gördüğümüzü söyleyemiyoruz net olarak. Chandler'ın sağlık durumu önemli olacak.

Nets
Brook Lopez, Devin Harris, Courtney Lee, Terrence Williams ve hatta geçen sezonu vasat geçirmiş olsa da Chris Douglas-Roberts. Kısa vadede büyük hedefleri olmayan, ancak orta vadede yeni bir patron ve yeni bir şehirle yeni heyecanlar yaratma arayışındaki bir takımın elinde bulundurduğu için şanslı sayılması gereken bir oyuncu topluluğu. Bu genç dimağların varlığında limitleri çok belli olmayan bir takım görünümündeler, ancak bahse konu olan Doğu Konferansı olsa dahi play-off konuşmak için henüz erken. Ligin forvet pozisyonunda muhtemelen en zayıf takımı olarak nasıl bir çözüm üretecekler bilmiyorum, fakat biten kontratı sebebiyle alınan Rafer Alston serbest bırakılsa daha hayırlı olabilir. Bu sezon için çok olumlu konuşamasak da, önümüzdeki yaz sahip olacakları -muhtemelen yüksek- draft sırası, istemedikleri kadar fazla cap space ve yeni Rus patronları ile 2011 ve sonrası için hesaba katılması gereken ilk takımlardan biri Nets.
Knicks
İlginç bir sezon bekliyor yine Madison Square Garden ahalisini. 2010 sonbaharında bambaşka bir takım izleyeceklerinin bilincinde destekleyecekler sahadaki oyuncularını. Nate Robinson ve David Lee qualifying offer kullanılarak takımda tutuldu, ancak onların da yeni kurulacak çekirdeğin birer parçası olabilecekleri şüpheli. Böyle bir dönemde en büyük beklenti draft edilen oyuncuları konu alıyor haliyle. Fakat Mike D'Antoni'nin tam saha basketbolunda iş görebilecek Ricky Rubio ve Stephen Curry gibi prospectlerin ıskalanması ve Jordan Hill ile yetinilmesi Knicks taraftarını pek hoşnut etmemişe benziyor. Çok alternatif bir kadroyla play-off yarışını uzaktan takip edip, bazı gençlerin gelişim göstermesini bekleyecekler. Danilo Gallinari'nin performansı da merak sebebi olan nadir şeylerden biri bu sezon için.

Bucks
Geçen sezonun yarısından fazlasını kaçıran eski top pick Andrew Bogut'ın sağlık durumu ile ilgili yine can sıkıcı haberler geliyor. Charlie Villanueva geçen sezon ilk bakışta iyi istatistikler tutturmuş gibi gözükse de, rakamlarını bu kadar inkar eden bir ikinci oyuncu yoktur NBA'de muhtemelen. Bucks taraftarının arkasından çok ağladığını sanmıyorum, onun yokluğunda Hakim Warrick güzel bir ekleme oldu. Ersan İlyasova da bu sefer daha uzun soluklu bir NBA kariyeri için geri dönüyor gibi. Joe Alexander da seçildiği yerin hakkını az biraz vermeye başlarsa o bölgede büyük sıkıntı yaşamazlar. Ramon Sessions ile devam etmiyorlar ve Jennings-Ridnour-Ukic üçlüsünün nasıl bir toplam değer yaratacağı önemli. Brandon Jennings çoğu kişinin söylediğinin aksine NBA'de ilk beş çıkacak seviyede bir oyun kurucu haline gelebilir benim görüşüme göre. Play-off yarışı dışında sakin bir yıl daha bekliyor gibi Bucks'ı. Yakın gelecekte bir franchise player bulmaları şart draft yoluyla.
- Peki ya Batı Konferansı?
- Kasmayın beyler, Lakers götürür.