10 Ekim 2009 Cumartesi

More News from Minor Heaven and Mubarak International Stadium

Ding Junhui-Peter Ebdon maçı var şu anda. Dün Tarja Turunen konserinden eve döndüğümden beri bloga bir şeyler karalamak var aklımda, hatta sadece bu yüzden spor aktivitesi atlamamaya çalıştım bugün imkanlar el verdiğince... Tartışmaya açık fiillerin neredeyse tamamının ayrı yazılması gerekliliğiyle yüzleşmek de her defasında geriyor beni. Dost Elver diye de adam vardı, ama kim olduğu konusunda en ufak bir fikrim yok...


Tarja Turunen dedik, herhalde bir perşembe gecesi Jolly Joker gibi bir yerde verilebilecek en iyi performansı verdi Diva. Özellikle gece boyunca giydiği ikinci elbisesiyle, beyazlar içinde bir tanrıçadan farksızdı ve çok da büyük olmayan konser alanına fazlasıyla hakimdi. Bu kadının bile sahne performansına laf eden ergenler görmüştüm sanal alemde, her biriyle yüz yüze görüşmek, kendilerine hal hatır sormak isterim... Nightwish günlerine tam olarak sırtını çevirmeyen, seyircisini ziyadesiyle tatmin eden bir setlist de vardı. Buna karşın birçok hayranının onu Nightwish ile birlikte kanlı canlı sahnede göremediği için üzgün olduğunu söyleyebilirim nispeten dışarıdan bakan biri olarak... Yine de mevcut bateristin Jukka Nevalainen'den daha iyi olduğuna kanaat getirdik. Solo albümünde onu Nightwish ile birlikte sevmiş kitleye biraz yumuşak gelen bir sound hakimdi, çok da doğal olarak. Dün Mike Terrana'nın konser ortalarına doğru gelen solosu ilaç oldu o anlamda... Zaten kendisi kısa bir dönem de olsa Yngwie Malmsteen ile birlikte çalmış bir amcaymış ufak bir araştırmadan sonra fark ettiğim kadarıyla, kanaatimizin yerinde olduğunu söyleyebiliriz.


Snooker yazınca Mithat'tan tepki görüyorum, o yüzden Glasgow GP için tek yazı hakkımı final sonrasında kullanmayı düşünmekteyim. O'Sullivan-Higgins maçını kaçırmak, üzerine bir de maçın decider ile sonuçlandığını öğrenmek de turnuvaya bağlılığımı olumsuz yönde etkiledi. Kimi destekleyeceğimi de bilemedim. Parma Maniac ve Svetlin'den gelen tepkilere rağmen hala Mark Allen denen çocuğa olan sempatim sürmekte. Bir başka sevdiğim isim olan Jamie Cope'u yenince de hoşuma gitti, fakat O'Sullivan-Higgins maçının galibi karşısında işinin zor olacağı belliydi. Nitekim bugün sadece tek frame alabildi Wizard of Wishaw'dan... Stephen Hendry, Ali Carter ve evsahiplerinden Stephen Maguire olumsuz anlamda şaşırtanlardan oldu. Robert Milkins'in Cinderella hikayesi de şu dakikalarda sonlanmaktadır diye tahmin ediyorum... Neyse uzatmayalım. Çinli ve Mark Williams da formda gözüküyorlar fakat John Higgins'in favori olduğu turnuvada, benim içimden formunu tekrar bulmaya başlamış gözüken Neil Robertson şampiyonluğu geçiyor. Güzel bir yarı final olacak o ikili arasındaki...


Mısır'da çok güzel bir turnuva devam ediyor. Turnuvanın tarihi sebebiyle bazı önemli oyunculara takımlardan izin çıkmamasına rağmen çok yetenekli gençler izledik. Eurosport da yayınlarıyla turnuvanın hakkını fazlasıyla teslim ediyor. Zaman zaman orijinal dil seçeneğine başvurmayı tercih etsem de spiker kadrosu da iyi iş çıkarıyor aslında... Bugün beş oyuncunun, iki teknik direktörün atıldığı, uzatma içerisinde 5 dakikada gelen 3 golle şekillenen unutulmayacak bir maç izledik. Turnuvanın başından beri buralara gelebileceğini göstermişti Macaristan. İtalya'yı yenerken uzatmadaki çok önemli iki golün sahibi Krisztian Nemeth kadar, müthiş paslar ile bu gollerin yaratıcısı olan iki orta saha oyuncusuna da minnettar olmalılar. İlk pası veren sanırım Marko Futacs idi, ikincisinde ise turnuva boyunca dikkat çeken Vladimir Koman'ın müthiş ara pası idi bahse konu olan... Sampdoria'nın oyuncusu kendisi, fakat Bari'de kiralık. Takip etmek gerek...


İtalya ve Macaristan bu jenerasyonlarıyla geçen yıl 19 yaş altı Avrupa şampiyonasının yarı finalinde de karşılaşmış, kazanan oyuna sonradan giren Martin Forestieri'nin attığı golle İtalyanlar olmuştu. O kadrodan Alberto Paloschi, Stefano Okaka Chuka, Andrea Poli gibi tanıdık isimler burada olmamasına rağmen iyi direndiler. Maçın en kritik dakikalarını rakiplerinden 1 ya da 2 kişi eksik götürmelerine rağmen, o dakikalarda dahi gol için daha arzulu takım görünümünde olmayı başardılar. Bir İtalyan takımında çok sık göremeyeceğiniz bir manzarayla ödüllendirdi bu çocuklar maçı izleyenleri. Michelangelo Albertazzi ve oyuna sonradan giren Eusepi-Bonaventura ikilisi not defterine adı düşülen oyunculardı benim adıma. Karşılaşmanın hakemi Oscar Ruiz'in kart seçimlerini kısmen de olsa sorgulamak gerek. Özellikle alt yaş kategorilerinde otoriteyi kart yoluyla sağlamaya çalışmak çoğu zaman işlerin çığırından çıkmasıyla sonuçlanır. Bu turnuvada da gördük ki birilerinin Güney Amerikalı hakemlere bunu bir kez daha hatırlatması gerekir.


Günün ikinci maçı sonrası ilk maçın gölgede kalmaması mümkün değildi. Gana ve Güney Kore de iyi top oynadılar. Yetenek anlamında rakibinden aşağıda olduğu açıkça görülen Güney Kore'nin her kategoride olduğu gibi yine seri paslarla, topu koşturarak oynadığı güzel oyun sonuca gitmeye yetebilirdi. Bu yönde Gana kalecisinden gelen ikramlara rağmen mümkün olmadı Güney Kore galibiyeti. Yine de bu ülkenin bir ekol yaratmaya doğru emin adımlarla gittiğini söyleyebiliriz. Her turnuvada disiplinli biçimde o karakteristik futbollarını sahaya sürebildiklerini görüyoruz ki yola onlardan çok daha önce çıkmış olmamıza rağmen, o yolun yarısını bile kat edememiş olduğumuzu görmek de hoş olmayan bir tat bırakıyor ağızda. Fatih Terim'in basın toplantısını izleyerek günü bitirmiş olmak da çok yardımcı olmuyor. Bu arada daha çok Abedi Pele'nin oğlu Andre Ayew için ekran karşısına geçmişken, Ransford Osei de güzel bir sürpriz oldu. Twente'de kiralık oynuyor ama kulübü Maccabi Haifa'ya yakın zamanda iyi bir bonservis ücreti kazandıracağını tahmin etmek çok zor değil. Ayew zaten Sir Alex Ferguson'ın ilginç biçimde ümitvar olduğu Gabriel Obertan'ın kayıplara karıştığı Lorient'da yaptıklarıyla bile kalitesini gösterebilmişti... Olympique Marseille forması için bana kalırsa hala erken, zaten Didier Deschamps da öyle düşünüp ikinci lige kiralamış bir seneliğine...


Bu yarıyıl biraz daha fazla bölüm dersi var. Bu da projesi, sunumu, ödevi bol bir süreç anlamına geliyor... Arada gelir yazarız. Tam preview mevsimi aslında, biliyorum. Ama zaman el vermeyebilir, ne verir zaman gösterecek. Böyle bir çıkmazla bitirmek de istemezdik yazıyı ama elden ne gelir...

Hiç yorum yok:

Yeni Yazıhane Diyorsak...

Bir yılı geride bıraktığımız gibi soluğu yeni tasarımda aldık. Kubilay Kahveci'nin yeni oyuncakları için buradan yakın. Yazıhan...