5 Temmuz 2011 Salı

Tour de France 2011 - Why Didn't They Ask Evans?


Bu başlığı aslında Tour'un ilerleyen bölümlerinde kullanmayı düşünüyordum. Fakat hala Cadel Evans'ın talihinden korktuğum için hemen bugün kullanayım dedim, hazır etabı kazanmışken.

Tour de France'ın son bölümü tırmanış olan 4. etabı, Alberto Contador ile Evans arasında bir sprint mücadelesi ile sonuçlandı. İlk saldıran Evans oldu. Ardından Contador son metrelerde muthiş bir hız yakaladı, Evans'ın yanına da geldi ve hatta etabı kazandığını sandı resimde de görüldüğü gibi. Fakat Evans tekerlek farkıyla etabın galibiydi. Eski Dünya Şampiyonu ve büyük turların ebedi ikincisi, genel klasmana oynayanlar arasında şu anda en avantajlı bisikletçi. Contador zafer işareti yapınca yüzümde gülümseme ifadesi bir an kaybolsa da, fotofinişin açıklanmasıyla tekrar Evans adına sevindim. Üçüncülük Alexander Vinokourov'un oldu.

Genel klasmana oynayan bu üç bisikletçinin daha dördüncü günden bu kadar gaz olacağını tahmin etmemiştim. Dolayısıyla Numaraiki'nin etap favorisi olarak gösterdiği Philippe Gilbert, 5. sırada kendine yer bulabildi onca kodamanın arasında.

Sarı mayo Thor Hushovd'a yakışmaya devam ediyor.

Yarın (6 Temmuz) daha düz bir etapla yeşil mayo mücadelesi devam edecek. Düz bitse de sondaki hafif eğim, toplu finiş ihtimalini azaltıyor. (Yoksa Mark Cavendish'i favori gösterirdim.) Tahmin tercihimi kaçış grubundan birilerinin yakalanmadan finişe varacağı yönünde kullanıyorum (bomba kupon).

4 Temmuz 2011 Pazartesi

Tour de France 2011 - 4 Temmuz Bağımsızlık Günü


Thor Hushovd'un sarı mayoyu ele geçirdiği takım zamanı yarışı şeklinde koşulan ikinci etabından sonra, bu seneki Tour'un safkan sprint etaplarından birisi olan üçüncü etabı Garmin-Cervelo'dan Tyler Farrar kazandı.

4 Temmuz Amerikan Bağımsızlık Günü'nde, Amerikalı bir takımın Amerikalı bir sprinterinin etabı kazanmış olması, zaferi iki kat anlamlı kılıyor. Farrar kariyerinde ilk defa 4 Temmuz etabını kazanıyor. (Bu tip şeylere anlam yükleyenleri sevenler, 14 Temmuz'da Fransa'nın Ulusal Bayramı'ndaki etabı kaçırmasınlar.)

Son kilometrede HTC Highroad, bu sene ortalığı silip süpüremeyecek olan Mark Cavendish için çaba gösterse de İngiliz sprinter son sprinte önde giremedi.

Finiş çizgisini geçer geçmez eliyle W işareti yaparak etabı Giro d'Italia'da ölen yakın arkadaşı Wouter Weylandt'a adadı Farrar. (Weylandt ölünce aynı takımda olmamasına rağmen Giro'yu yarıda bırakıp cenazesine katılmıştı.) Etabın ardından verdiği röportajda, "Hushovd gibi bir dünya şampiyonu ve sarı mayo sahibi sizin için çalışıyorsa, o sprinti kazanmak zorundasınız" tarzı bir demeç vererek mütevazılığını de gösterdi. Onu son zamanlarda böyle gülümseyerek görmemiştik.

Sarı mayo yine Garmin-Cervelo'dan Hushovd'da kaldı. Takım zamanı yarışını da kazandıklarını düşünürsek, rüya gibi bir tur başlangıcı yaptılar. Ben navigasyon aletime döktüğüm paraları gani gani helal ediyorum.

Yarınki (5 Temmuz) etap düz olsa da, yokuşla bitiyor. Cavendish, Farrar gibi isimlerden ziyade siz ilk gün olduğu gibi yine Philippe Gilbert'e dikkat edin.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Tour de France 2011 - Philippe Gilbert... Maillot Jaune!


Tour de France'ın 1. etabının galibi, Belçika şampiyonu Philippe Gilbert oldu. Son 10 kilometrede sorumsuz bir seyircinin resmen yolun üzerinde durmasıyla toplu bir düşüş yaşandı ve peloton ikiye ayrıldı. Düşen grubun içindeki acelecilik son kilometrelere doğru bir düşüşün daha gerçekleşmesine neden oldu. Genel klasmana oynayan bisikletçiler arasında Cadel Evans ve Andreas Klöden kendilerini kurtarırken, Alberto Contador ve Andy Schleck gibi isimler 1 dakika 20 saniyeyi ilk günden kaybetmiş oldular. Tour bu sene de yol bisikleti gece yarısı yayınlanan extreme bir spormuş gibi başladı.

Bu yazıyı sıcağı sıcağına yazdığımda resmi sonuçlar henüz yayınlanmamıştı. Schleck, etabın bitimine 2 km kala düştüğü için, Hushovd'la aynı zamanı almış sayıldı. (Son 3 km içinde düşen bisikletçiler, kaza yaparlarsa o anda grubunda bulunan bisikletçilerden finişe ilk varanın zamanını alıyor.) Fakat Contador bitime 10 km kala düştüğü için aynı kuraldan yararlanamadı. Schleck ile Contador arasında, Schleck lehine 1 dakika 14 saniyelik bir fark oluşmuş durumda, hem de genel klasmanla alakasız bir ilk etapta. Bu durum Tour'un kaderini değiştirebilir. Ama kimse böyle olmasını istemezdi.

Fakat etabın iki büyük favorisi İsviçre şampiyonu Fabian Cancellara ve Gilbert düşüşlerden etkilenmeyerek son metrelerin seyir zevkini üst seviyede tuttular. Önce Cancellara saldırdı. Fakat kısa sürede pes etmek zorunda kaldı. Ben Cancellara'yı hiç bu kadar çaresiz görmemiştim. Bisikleti sağa sola çevirişi ve birden pedal çevirmeyi bırakması... "Ya ben biraz erken atak yaptım da" der gibiydi. Gilbert ise bu senenin en parlak bisikletçisi. Ülke şampiyonluğu ve Bahar Klasikleri'ndeki zaferlerinden sonra kariyerinin hem ilk Tour etap zaferini, hem de ilk sarı mayosunu kazanmış oldu. Gilbert bu galibiyeti doğum gününü kutlayan eşine armağan ediyor. Fakat takımı Omega Pharma-Lotto da onun için çok çalıştı bugün.

Gilbert'in sürdüğü Canyon marka bisikletin hayallerimi süslediğinden bahsetmeden bitirmeyeceğim bu kısa raporu. Kendisi bunun Belçika renklerine boyanmış bir versiyonunu sürüyor, Belçika şampiyonu ne de olsa.

Yarınki (3 Temmuz) 2. etap takım zamanı yarışı şeklinde koşulacak. Yani bisikletçiler toplu halde değil, sadece kendi takımlarıyla geçecek bu etabı. Takımdan beşinci olarak finişe varan bisikletçinin zamanı, o takımdaki tüm bisikletçilerin zamanı olarak sayılacak. Takım zamanı etabı bu seneki Tour'da da sadece bir kere koşuluyor. O yüzden kaçırmamanızı tavsiye ederim. Saat 15:30'a doğru Eurosport'u açmakta fayda var.

1 Temmuz 2011 Cuma

Tour de France 2011 - Pelotonda Öne Çıkan Bisikletçiler


98. Tour de France, 2-24 Temmuz tarihleri arasında düzenlenecek. Tour, bu sene 1999 yılından beri ilk defa kullanılacak olan Batı Fransa'daki Gois Geçidi'nde başlayacak ve tabi geleneksel olarak yine Paris Champs-Elysees'de sona erecek.

Bu seneki Tour'da dikkat edilmesi gereken bisikletçilere bir göz atalım:

Alberto Contador (Team Saxo Bank SunGard):
Sarı mayo mücadelesine fazlasıyla politika karışmış durumda. Tour de France 2010'dan sonra yapılan testlerde, kanında düşük miktarda da olsa Clenbuterol (astım tedavisinde kullanılan bir madde) ve kan akışkanlaştırıcı bulunan Alberto Contador'un eski zaferlerinin geçersiz sayılması gündemde. Fakat hakkındaki karar Temmuz ayından sonraya sarkacağı için, İspanyol bisikletçinin unvanını savunmasına, yani 98. Tour de France'a katılmasına izin verildi. Normalde doping testi pozitif çıkan bir bisikletçi, hakkındaki karar kesinleşinceye kadar turlara katılamaz, en azından takımlar kendi sporcularını kadro dışı bırakır. Fakat söz konusu Contador olunca, ne organizatörler ne de Team Saxo Bank istisnai bir izin vermekte pek de tereddüt etmediler. Fakat Contador'un en büyük favorilerden olması ve aldığı sonuçların geçersiz olma ihtimali, organizatöründen seyircisine herkesi düşündürüyor. Sonucu aylar sonra masabaşında değişecek olan kıyasıya bir zirve mücadelesi izlemek istemiyor artık kimse.

Andy Schleck (Team Leopard Trek):
Lüksemburglu bisikletçi Andy Schleck, yine Tour'un ikinci büyük favorisi olarak geçiyor. Bu sene kurulan Lüksemburg merkezli Leopard Trek takımı, Andy ve ağabeyi Fränk etrafında toplanmış durumda. Bu takım hakkında dağ fare doğurdu diyemeyiz, fakat Fabian Cancellara'nın Tour de Suisse'deki iki etap zaferi dışında göze çarpan pek bir başarı gelmedi ilk sezonda. Giro d'Italia'da bu takımdan Wouter Weylandt'ın bir kaza sonucu ölmesi de, unutulası bu sezonun en kötü haberiydi. Tour'da Leopard Trek'in kaderi değişecek mi, göreceğiz. Andy Schleck 26 yaşında ve bisiklet sporu için hala çok genç. Kariyerinde büyük düşüşler yaşamazsa elbet bir gün Tour'u kazanacak. Kim bilir, belki de Contador'un Tour zaferleri iptal edilir ve Schleck'in hanesine yazılır. Yine de ben Schleck'in Champs-Elysees'de en üst basamakta yer aldığı bir Tour zaferi isterim onun adına.

Ivan Basso (Team Liquigas):
Armstrong/Ulrich zamanlarında, yeni jenerasyonda Tour'u kazanmasına kesin gözüyle bakılıyordu Ivan Basso'nun, ta ki Dr. Eufemiano Fuentes'ten doping planı siparişi vermesi yüzünden aldığı 2 senelik cezaya kadar... 2009'daki ihtişamsız geri dönüşünün ardından, 2010'da Giro d'Italia'yı kazanmayı başardı. Bu sene Giro'ya katılmayarak, tek amacının Tour olduğunu gösteriyor Basso. Kendisi benim bu Tour'da gizli favorimdir. Fabian Cancellara, geçen ay bir röportajında Basso'nun kışın sabahın yedisinde fitness salonuna giden örnek bir profesyonel olmasından bahsetti. Bisiklet sporunun İtalyanlar'a, İtalyanlar'ın da toparlanmak için Basso'nun başarılarına ihtiyaçları var.

Andreas Klöden (Team Radioshack):
Almanlar'ın bisiklet sporunda (yeni yetişen Tony Martin'den sonra) ellerinde kalan son önemli bisikletçi. Dopingden başka bisiklet sporunun hiçbir yönüyle alakası olmayan Alman basınına herhangi bir röportaj vermeyi kesinlikle reddediyor. Lance Armstrong'un ikinci emekliliğine ayrılmasından sonra, takım içindeki rolü daha da çok artacak. 2006'da çok yaklaşıp kazanamadığı Tour'a bu sene gizli favorilerden biri olarak katılacak.

Cadel Evans (Team BMC):
Geçen sene kırık dirseğiyle katıldığı Tour'dan sonra, bu sene biraz daha sağlıklı bir şekilde şansını arayacak Cadel Evans. Hayatı boyunca niteliksiz takımlarda yarışmış olması, onun hakkında yazacak çok fazla şeyimizin olmamasının birinci nedeni. Yine tek başına taktik savaşı verecek.

Fränk Schleck (Team Leopard Trek):
Bu sene de geçilecek olan Alpe d'Huez tırmanışının 2006 yılındaki galibi. Zamana karşı etapların bu turda çok fazla sonuca etki etmeyecek olması, Fränk Schleck'i de genişletilmiş favoriler çemberine dahil ediyor. Fakat kardeşi Andy'ye yardım etmek ilk işi olacak.

Samuel Sanchez (Team Euskaltel-Euskadi):
Olimpiyat şampiyonu ve tek günlük yüksek profilli yarışların adamı... Bu seneki hedefi Tour de France. Özellikle orta zorluktaki etaplarda dikkat edilmesi gereken bir isim. Fakat takımı daha ikinci günkü takım zamanı yarışında geri kalarak, Samuel Sanchez'in daha baştan şansını kaybetmesine yol açabilir.

David Moncoutié (Team Cofidis):
Dağ klasmanında (puantiyeli mayo) favorilerden. Özellikle Pireneler'de bir etap zaferi alabilir. Takımı Cofidis var olabilmek ve sponsor çekebilmek icin David Moncoutié'nin eline bakıyor.

Robert Gesink (Team Rabobank):
Genç ve çok iyi bir tırmanıcı. Dennis Menchov'un yokluğunda, Rabobank'ın kaptanlığını üstlenecek. Başarılı bir Tour geçireceğine inanıyorum.

Tony Martin (Team HTC-Highroad):
Dünya Şampiyonası'nda time trial disiplininde iki kez üçüncülüğü var. Fakat 26 yasındaki Alman bisikletçi, çok yönlü ve büyük turların favorilerinden olan bir bisikletçi olmak istiyor. Team HTC-Highroad onun için doğru takım değil.

Philippe Gilbert (Team Omega Pharma-Lotto):
Bu seneki Bahar Klasikleri'nin yıldızı. Bahar Klasikleri'ni kazanmak demek, Tour'da orta zorluktaki etapları kazanabilecek güçte olmak demek. Yeşil mayonun gizli favorisi.

David Millar (Team Garmin-Cervelo):
Evini madde bulmak için polis bastığı günlerden, büyük turların büyük bisikletçisi olduğu günlere ulaşıncaya kadar 34 yaşına geldi. Zaman spesiyalisti olduğundan ve takımı Garmin-Cervelo'da zamana karşı nitelikli yarışabilen bisikletçilerle sürdüğünden, Tour'un ikinci günündeki takım zamanı yarışında bir Garmin-Cervelo zaferi, onun bu Tour'da ilk hedefi olsa gerek.

Fabian Cancellara (Team Leopard Trek):
Zaman spesiyalisti, Tour'un bu seneki programından çok hoşlanmamış olsa gerek. Sondan bir önceki gün koşulacak bu seneki Tour'un tek zamana karşı etabında da, Schleck Kardeşler'e yardım etmekten fazlasıyla yorulmuş olacak. Sanıyorum Tour'dan öte gözünü Eylül'deki Dünya Şampiyonası'na çevirmiş durumda.

Mark Cavendish (Team HTC-Highroad):
2009 ve 2010'da etap zaferi konusunda ortalığı silip süpüren İngiliz sprinterden bu sene çok fazla başarı beklememek gerek. Tour'un bu seneki sprint etapları, Mark Cavendish'e göre olmayan inişli çıkışlı etaplar. Yeşil mayoyu alması bu sene de zor gözüküyor. Benim üzüldüğüm, basının Numaraiki kadar duyarlı olmayıp bunu Cavendish'in başarısızlığı gibi gösterecek olması.

24 Haziran 2011 Cuma

Young Folks 2011: Draft Night



1. Cavaliers - Kyrie IRVING
2. Timberwolves - Derrick WILLIAMS
3. Jazz - Enes KANTER
4. Cavaliers - Tristan THOMPSON
5. Raptors - Jonas VALANCIUNAS
6. Wizards - Jan VESELY
7. Kings - Bismack BIYOMBO (traded to Bobcats)
8. Pistons - Brandon KNIGHT
9. Bobcats - Kemba WALKER
10. Bucks - Jimmer FREDETTE (traded to Kings)
11. Warriors - Klay THOMPSON
12. Jazz - Alec BURKS
13. Suns - Markieff MORRIS
14. Rockets - Marcus MORRIS
15. Pacers - Kawhi LEONARD (traded to Spurs)
16. Sixers - Nikola VUCEVIC
17. Knicks - Iman SHUMPERT
18. Wizards - Chris SINGLETON
19. Bobcats - Tobias HARRIS (traded to Bucks)
20. Timberwolves - Donatas MOTIEJUNAS (traded to Rockets)
21. Blazers - Nolan SMITH
22. Nuggets - Kenneth FARIED
23. Rockets - Nikola MIROTIC (traded to Bulls)
24. Thunder - Reggie JACKSON
25. Celtics - Marshon BROOKS (traded to Nets)
26. Mavericks - Jordan HAMILTON
27. Nets - JaJuan JOHNSON (traded to Celtics)
28. Bulls - Norris COLE (traded to Wolves)
29. Spurs - Cory JOSEPH
30. Bulls - Jimmy BUTLER


31. Heat - Bojan BOGDANOVIC
32. Cavaliers - Justin HARPER (traded to Magic)
33. Pistons - Kyle SINGLER
34. Wizards - Shelvin MACK
35. Kings - Tyler HONEYCUTT
36. Nets - Jordan WILLIAMS
37. Clippers - Trey THOMPKINS
38. Rockets - Chandler PARSONS
39. Bobcats - Jeremy TYLER (traded to Warriors)
40. Bucks - Jon LEUER
41. Lakers - Darius MORRIS
42. Pacers - Davis BERTANS (traded to Spurs)
43. Bulls - Malcolm LEE
44. Warriors - Charles JENKINS
45. Hornets - Josh HARRELLSON (traded to Knicks)
46. Lakers - Andrew GOUDELOCK
47. Clippers - Travis LESLIE
48. Hawks - Keith BENSON
49. Grizzlies - Josh SELBY
50. Sixers -Lavoy ALLEN
51. Blazers - Jon DIEBLER
52. Pistons - Vernon MACKLIN
53. Magic - DeAndre LIGGINS
54. Cavaliers - Milan MACVAN
55. Celtics - E'Twaun MOORE
56. Lakers - Chukwudiebere MADUABUM (traded to Nuggets)
57. Mavericks - Tanguy NGOMBO (traded to Blazers)
58. Lakers - Ater MAJOK
59. Spurs - Adam HANGA
60. Kings - Isaiah THOMAS


Arkadaşlar teşekkür ederiz... Yayında bizden bahseden İsmail Şenol, Orkun Çolakoğlu, Kaan Kural üçlüsüne ve diğer destek verenlere de.

23 Haziran 2011 Perşembe

Draft Bizim İşimiz


Profiller:
Markieff Morris - KK
Donatas Motiejunas - CE
Yazarlar:
Can Birand
Cem Pekdoğru
Kubilay Kahveci

Katkı Verenler:
Caner Eler
Mert Kasapoğlu

Kaynakça:
StatSheet.com
ESPN Insider
DraftExpress.com

YF 2011 Blog #5: The Outsiders


Aslında bu sınıftaki esaslı sleeper adaylarımın bir kısmını (Tyler Honeycutt ve Darius Morris) burada detaylı bir şekilde ele almıştım, bazılarını da (sağlıklı bir Reggie Jackson ve Nikola Mirotic) hazırladığım mock draft kapsamında bir dalavere yapıp hak ettikleri sıralardan seçtirdim. Bir sınıfın kalitesini belirleyebilecek parametrelerden olan 20-40 aralığındaki -bir başka deyişle draftin omurgasındaki- yetenek seviyesine baktığımızda, bu açıdan da çok tatminkar bir sınıfla karşı karşıya olmadığımızı görüyoruz. Zira son çekilmeler yaşanmasaydı, şimdi lotaryadan gidecek elemanların bir kısmı burayı zenginleştiriyor olacaktı. Ancak yine de birkaç yıl sonra tatlı sürprizler haline geldiğini görebileceğimizi tahmin ettiğim yakışıklı topçular var. Aşağıda 10 tane ismi sıralayacağım, ancak bunlarda tam isabet yapmayacağımın ben de farkındayım. Muhtemelen bazılarını şu anda genel menajerlerden uzaklaştıran birtakım özellikleri onlara yolculuklarının daha hemen başında engel olacaktır. Diğerleri de hiçbir zaman lotarya seçimlerinin bulduğu fırsatları bulamayacak, kariyerlerini 'acaba' soruları eşliğinde bambaşka yerlerde sürdürecektir. Yine de bir şansımızı deneyelim...


Malcolm LEE
UCLA, Jr.
6' 5'', SG
Riverside, California (1990)

Listeye UCLA kontenjanından girmedi, hemen yargılamayın. Zira son üç sezonda en çok küfrettiğim topçular listesinde, Nikola Dragovic ve Jerime Anderson'ın hemen arkasında gelirdi. Lee-Anderson kombinasyonu benim için Manchester United'daki Nani-Anderson ikilisi kadar acı verici olabilirdi. Ancak son sene özellikle savunma alanında potansiyelinin üst seviyelerini zorlamasıyla takdirimi kazandı. Son yıllarda Ben Howland'ın sisteminden çıkmış hemen hemen tüm kanat oyuncuları, kolejde ışığını vermedikleri NBA kariyerlerine haiz oldular. Burada istisna olabilecek iki adam da soluğu Türkiye'de aldı ve birisi geçen sezonu ligin sayı kralı olarak tamamlayıp, transfer olduğu takımla final oynadı. (Michael Roll ve Josh Shipp'ten bahsediyorum.)

Aslında Lee'nin oyununun en çok o istisnalardan biri olan Shipp'e benzediğini kabul etmeliyiz. Acayip bir atlet. 6' 10'' kanat açıklığına, pozisyonunda pek sık görülmeyen bir üst yapıya ve yine tatmin edici bir hıza sahip. Shipp'in aksine NBA için yeterli olabilecek bir hücum kumaşına da sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ona oranla eksik olan yanıysa doğru karar verme yetisi -ki küfürler de tam olarak bu noktada devreye giriyor. Fakat özellikle son dönemde Howland'ın kendisini oyun kurucu bölgesinde değerlendirmeye başlamasıyla birlikte orada da bir gelişim sağladığını gördük. Son dönemde baş gösteren kolej oyunuyla dikkatleri çekemeyip, NBA'de başarılı rotasyon parçalarına dönüşen UCLA oyuncuları trendini Honeycutt ile birlikte devam ettirebilirler. Hatta Lee oyun kuruculuk yetenekleri konusunda genel menajerleri ikna edebilirse farklı senaryolar da izleyebiliriz.

Buradaki kör nokta ise zeka gelişimi konusunda bu yaştaki adamlar için bilimin çaresizliği. Daha istikrarlı bir jump shot da şart, ancak geçen ayki workoutlarda bu konuda da ışık vermiş. Geçen sene Partizan'da oynamış bir Avrupalı olsa, bu sınıfta muhtemelen ilk tura kapağı atardı.

Chandler PARSONS
Florida, Sr.
6' 10'', SF
Winter Park, Florida (1988)

Lee hakkında yazdıktan sonra Parsons'a geçişi çok hızlı yapmamak gerekiyor, ben de nefeslenmek için mutfağa uğrayıp kahve yaptım. Gece uzun... Özel zevklerinin başında hiç harcı olmayan şutlara kalkışmak gelen Lee'nin aksine, Parsons basketbol zekası yüksek bir çocuk ve genelde doğru kararları veriyor. Ancak Florida kampüsüne 2007 yazında adım atan ve o dönemin en parlak öğrencisi olan Parsons'ın buna rağmen en kritik anları savunmacısının gölgesinde geçirmesi, gelen şutları kullanmaya cesaret edememesi, kısacası sezonun karar verici anlarında istikrarlı olarak sırra kadem basması en büyük çekince noktası.

Önünüzdeki malzemeye baktığınızda 6-10 boyunda, averajın hayli üstünde bir atlet görüyorsunuz. Belki de bu kısa forvet sınıfında ancak Jan Vesely'nin rekabet edebileceği bir fizik... Yukarıda değindiğimiz basketbol zekasına, ortalama üstü bir saha görüşünü ve gelişkin bir pas yeteneğini ekleyin. Göz ardı edilmeyecek bir point-forward hamuruna sahip. Şutu çok kötü sayılmaz, NBA üçlüğüne adaptasyon gösterme konusunda da son aylarda önemli mesafe katettiği yazılıyor.

Video: Chandler Parsons - Pre-Draft Workout

Lige facilitator etiketiyle gelen yeni beyaz kısa forvetler için popüler bir referans noktasıdır Mike Dunleavy Jr. bildiğiniz gibi. Memur ailesine Dunleavy Jr. olmaya en yakın isim o belki, fakat bu gece o oyuncu profilinin ilk tura soktuğu tek adam Kyle Singler olacakmış gibi gözüküyor. Nedeniyse basit, yukarıdaki videoda söylediğinin aksine Parsons'ın kolej kariyeri boyunca hiçbir zaman bir winner olamaması. Burada Florida'nın dönemsel başarısızlığından çok, Parsons'ın rekabetçi düzeyde spor yapan bir atletin sahip olması gereken güdüleri fıtratında bulundurmamasını kastediyorum. Yine de Sedat Koç'la da konuştuk, bu çocuğu Los Angeles'a istiyoruz.


E'Twaun MOORE
Purdue, Sr.
6' 4'', SG
East Chicago, Indianapolis (1989)

İlk izlediğim dönemlerde bana Ben Gordon'ın oyununu anımsatmıştı. Bahsettiğim dönemler, açık ara en kötü yüzdeyle şut attığı sophomore sezonuna denk gelmesine rağmen. Daha sonra Gordon'a bahşedilen atletik meziyetlerden yoksun olduğunu fark ettim. Fakat bu defoyla yaşamayı öğrendi, her gün daha iyi şut atmaya ve menzilini daha dışarı çekmeye başladı. İlk adımı da belki Gordon ile kıyaslanabilecek düzeyde değildi, ancak Big Ten gibi rekabetçi bir konferansta işini görmeye yetiyordu. Senior sezonunda en son rastladığımda Ohio State potasına 38 sayı bırakıyordu, 7/10 üçlük sokarak. Bu kadar yukarıda bıraktığım son prospect Jack McClinton idi galiba, Türkiye'de bile olduramadı eleman. Ama onun oyununun bir üst seviye için daha fazla kapatılamayacak handikap taşıdığını düşünüyordum, yanıldığım söylenemez. Gözlemciler bu çocuğu undersized olduğu ve tek yönlü bir hücumu aşamadığı için hor görüyorlar. Fakat iyi yaptığı işi bu alanın en iyilerinden biri olabilecek düzeyde yaptığını hesaba katmıyorlar. Son dönemde onları yanıltan benzer profilde isimler arasında Wesley Matthews ve Gary Neal gibi örnekler var. Özel örnekler... Moore'u bu zincirin son halkası yapacak özellik ne?

Parsons sonrası sağlam bir kontrast yaratacak bir kez daha fakat Moore'u tanımlayacak ilk kelime şu: Winner. Can Birand'ın Shelvin Mack için yazdıkları da hafızamızda henüz tazeyken, bu listede yer bulanın nasıl o değil de Purdue ile en çok Sweet Sixteen'e kadar gidebilmiş Moore olduğunu sorgulayabilirsiniz. Fakat dört senelik kolej kariyeri sonunda, Glenn Robinson'ın 1994 yılında top pick olmasıyla noktalanan Purdue günlerinin önüne geçen bir galibiyet yüzdesi elde ettiklerini görmek çok zor değil. 2009'da Big Ten turnuvasında şampiyon olan, 2010'da ise güçlü konferansı kazanarak bir adım ileri giden takımın Robbie Hummel üst üste iki sene ACL yırtmamış olsaydı meydanı yine Butler'a bırakıp bırakmayacağını da sorgulamalısınız. Bu takımda dört yıllık kader ortağı JaJuan Johnson dışındaki tek elle tutulur yardımcısının yokluğunda bile kolay kolay pes etmediğini ve gerçek bir lider karakteri çizdiğini gördük E'Twaun'un her yeni maçta...

Masaya koyduğu elit dış şutörlüğünün yanında (son senesinde %40 ile üçlük attı) hiçbir temel departmanda çok zayıf değil. Vücuduna biraz daha kütle katsa hiç fena olmaz, ama bu haliyle de ortalamanın üstünde savunmacı. Klasik bir oyun kurucu olarak görev yapması kolay değil, ama iş zora girince oradan süre kapabilir. Bu draftte rakipleri olan diğer şutör guardların hepsinden daha fazla sorumluluk aldı geçen sezonki Purdue takımında Moore, maç başına 17.6 top kullanmış. Fakat topa bu kadar hükmeden bir 2 numara olarak, en düşük top kaybı oranıyla (yalnızca %9.2) bu sınıfta yine zirveye çıkıyor. (Oyun kurucu dakikaları için önemli kriter.) Kullandığı top başına bulduğu 1.0 sayı da yine sınıfının en iyisi -ki bunun da kullanılan top sayısıyla ters orantılı salınması beklenebilirdi.

Rakamlar güzel, bunun yanında buraya yansıması beklenmeyecek intangibles konusunda da kesinlikle hiçbir soru işareti yok. NBA atletizminden yoksun olduğunu söyleyerek kestirip atmak bence çok adil değil. Zira bu dekatlon gibi bir şey değil. Sporcular sırayla belli yarışmalardan puanlar toplayıp ilerlemiyor mesela. O yüzden çembere kolunu sokabilecek bir atletizmin yokluğunda da oyunun temel amacına hizmet edecek şekilde yarar sağlayabiliyorsan iş bulursun.


İkinci turdan gittiğinde birçok genel menajer için pişmanlık sebebi olabileceğini düşündüğüm dört isim daha var.

Norris Cole - Cleveland State, Sr. - 6' 2'', PG

Charles Jenkins - Hofstra, Sr. - 6' 3'', PG/SG

Jordan Williams - Maryland, So. - 6' 9'', C

David Lighty - Ohio State, Sr. - 6' 7'', SG

Bu aşağıdakiler de oyunlarının bir kısmını NBA basketboluna tercüme etme konusunda sıkıntı yaşaması muhtemel, "Bari benim buradaki takımıma gelsin" dedirten topçular. İstanbulspor yönetimine raporu sunacağım, o yüzden piyasalarını pek de yükseltmek istemiyorum.

Keith Benson - Oakland, Sr. - 6' 11'', C

Brad Wanamaker - Pittsburgh, Sr. - 6' 3'', PG

Andrew Goudelock - College of Charleston, Sr. - 6' 3'', PG

Yeni Yazıhane Diyorsak...

Bir yılı geride bıraktığımız gibi soluğu yeni tasarımda aldık. Kubilay Kahveci'nin yeni oyuncakları için buradan yakın. Yazıhan...