3 Aralık 2008 Çarşamba

Muhtıra!


Biraz da ayaküstü yazdığım bir yazıydı son Marbury yazısı. Gerek İTÜ'nün sıkıştırması, gerek de batug.com yazarlığıyla biraz geri plana itmiş bulundum blogu. Ama Pacers maçının moral bozukluğuna ilaç gibi geldi Çınar'ın bu yorumu. İyi ya da kötü her türlü geri dönüş beni mutlu ediyor, ama böylesine ne zamandır rastlamıyordum. Teşekkürlerimi iletip, samimiyetine de güvenerek yorumunu buraya aktarıyorum. Zira yazının da önüne geçen bir yorum oldu bu. Zamanında Anıl'ın Ali Daei yorumunda olduğu gibi.

Başlık espri mahiyetinde, fakat yine de hiç gerçeklik barındırmadığını söyleyemem... Birincisi buy-out konusunda çok fazla bilgi sahibi olmadan yazmışım o yazıyı. Çınar'ın söyledikleri sonrası işler değişir gibi oldu biraz. İkincisi de insanlara güvenmek güzel bir şey de, Stephon Marbury'ye güvenmeden önce bir kez daha düşünmeli... Ayağımızı denk alalım. Ama AWOL güzelmiş...

"Marbury Q-Rich’ten destek bekleyecek kadar saf olamaz; sadece mazlum rolünü oynamaya çalışıyor. Kariyerinin başında Garnett’i çekemeyip Nets’e takas olduğunu NBA’i takip eden herkes hatırlar, sanırım. Bugün takım arkadaşlarından destek bekleyen Marbury geçmişte New York’a adım atar atmaz –daha önce New Jersey’deyken de takımdan postalanmasını sağladığı- Keith van Horn’u takas ettirmek için uğraşmış ve başarmış, takımın bel kemiği emektar Kurt Thomas’ı göndermek için tezgah üstüne tezgah kurup bu işi de tamamına erdirmişti. Bu mudur takım arkadaşlığı? Aynı Marbury’nin son üç koç, Lenny Wilkens, Larry Brown ve Isiah Thomas ile de kapıştığını unutmamak lazım. Bugün “beni yalnız bıraktılar” diye ağlayan adam 2007 Kasım’ında Phoenix deplasmanında takımı terk edip istatistik kağıdına AWOL-Absent Without Leave yazdırmış, sonra kimseden özür dilemeye de tenezzül etmemişti. Bunlar yaptığı sorumsuzlukların sadece bir kısmı, meselenin özü şu: Marbury girdiği her ortamda etrafındakileri hızla kendinden soğutup uzaklaştıran ve bu nedenle yalnız kalan bir karakter. Geçmişte onun dobra dobra konuşan, patavatsız ama temiz bir oyuncu olduğunu, sadece yanlış anlaşıldığını düşünürdüm. Şimdiyse hala lige giriş yaptığı günkü gibi bir fenomen olduğunu sanan gerçek bir egomanyağa dönüştüğünü görüyorum. Q-Rich’in çok iyi bir oyuncu olduğunu iddia edecek değilim, ancak Marbury’den çok daha iyi bir Knick’tir, az ya da çok, ne oynarsa takımı için oynar."


"Buy-out konusuna gelince: Donnie Walsh buy-out için “bad business” diyen bir adam. Marbury eğer kontratının satın alınmasını ve kontratının sona ereceği sezon başka bir takımda kendini göstermeyi istiyorsa, Knicks’ten alacağı parada biraz indirim yapacak (tıpkı Sam Cassell’in (Clippers), Jalen Rose’un (Knicks), Alonzo Mourning’in (Raptors) ve buy-out talep eden hemen her oyuncunun yaptığı gibi). Bunun da Walsh’un kitabında formülü net: “Knicks’ten alacağın miktardan, gideceğin takımdan alacağın miktarı düşelim.” Walsh bunu keyfinden yapmıyor; takım sahibi James Dolan artık başka takımlarda oynasınlar ya da başka işler yapsınlar diye insanlara para ödemek istemiyor (Jalen Rose, Larry Brown, Isiah Thomas ve daha kim bilir kimler bu şekilde ayrılmışlardı). Marbury “I earned that contract” diyedursun, Walsh’un ona “earn” kelimesinin ne demek olduğunu anlatacağını sanıyorum. Marbury bir kontrat imzaladı. O kontratı hak etmek içinse çıkıp oynaması gerekiyor. Koç oyna derse oynayacak, otur derse oturacak. D’Antoni onu istemediğine göre, şu durumda, “İndirim yok, ben 20 milyon doların tamamını istiyorum” derse, ona da hay hay, ama o zaman da koca sezonu kenarda oturarak ve paralarını sayarak geçirecek. 2009 yazında da, takımının Ocak 2008’den sonra oynadığı son 140 maçında oynamamış bir oyuncu olarak yeni bir kontrat peşine düşecek.

Artık Madison Square Garden’da sirk bitti. Belki daha az yetenekli, ama “ben” yerine “biz” diyen oyuncularla bir yola giriliyor. 2010’da bir yıldız alınabilirse süreç hızlanır. Olmazsa Duhon’lar, Chandler’lar, Gallinari’lerle devam edilir, en kötü ihtimalle sezonlar –Starbury dönemindeki gibi- 23 galibiyetle tamamlanır, bir sonraki sezon beklenir. Fakat en azından yazın basketbol konuşulur ve Knicks’in nasıl daha iyi olabileceğiyle ilgilenilir, kaybetmeye mahkum bir egomanyağın sayıklamalarıyla değil.

Gecenin bu vakti yorum yazalım dedik, pehlivan tefrikasına döndü. Kusura bakma. Kolay gelsin."

Çınar, 3 Aralık 2008 Çarşamba 04:56

3 yorum:

Spicoli dedi ki...

Off, bir ara sirke dönmüslerdi hakikaten. Hatta yazarlardan biri Madison Square Garden`a bilmem ne sirki geliyormus ama palyaco görmek istesem knicks macina giderdim demisti ki benim bittigim nokta bu noktadir.

Adsız dedi ki...

Yaptığım yorumu ayrı bir post açmaya değer bulmuşsun, teşekkür ederim. Dün yazdıklarımı, senelerdir Marbury’i anlayıp ona saygı duymaya çalışan, ama bu uğurda artık cephaneyi tüketmiş bir adamın fikirleri olarak düşünmek doğru olur sanırım. Artık Marbury’e dönüp “hırsızın hiç mi günahı yok?” demenin vaktidir. Onun yetişme şekli ve duruşuyla, temsil ettiği değerlerle nasıl bir ikon olduğunu, NBA severler arasında neredeyse kendi mezhebini yarattığını biliyorum. David Stern düzeninin dışında kalışı, medyaya gider yapışı, pahalı markaların reklam yüzü olmak yerine adını 15 dolarlık spor ayakkabılara vermesi sayesinde medya bebeklerinden farklı ve saygı duyulası özelliklere de sahip. Ancak bitmek bilmeyen huzursuzluk sonrası New York’ta kimsenin ona tahammülü kalmadı. Yeni bir başlangıç iki taraf için de en iyisi; Marbury kontratında bir kaç milyon dolarlık bir indirimi kabul ederse, başka bir takımda sezonunun geri kalanında neler yapabileceğini gösterebilir ve 2009 yazında uzun süreli ve asgari ücretin epey üstünde yeni bir kontrat kapabilir. İnatlaşmanın kimseye bir getirisi yok, ancak sorun böyle devam ederse de sezondan zaten çok bir beklentisi olmayan Walsh için çok da büyük bir sorun teşkil etmez diye düşünüyorum.

Keşke Marbury “ben tek, siz hepiniz” mantığını terk etse , yel değirmenleriyle savaşmayı bıraksa, kendine uygun bir takıma gidip orada yeni nesil guardlara hakemden faul almak için yalandan değil, sayı yapmak için korkusuzca, potaya dikine nasıl hücum edileceğini öğretse... Olmayacağını biliyorum. “Can çıkar, huy çıkmaz” demişler; emekli olacağı güne kadar kavga edip en büyük olduğunu haykırmaya devam edecek.

Batuğ Abi de klavyesinin başına geçip Knicks’i yazsa, yeni dönemi bir de ondan okusak keşke.

Sheed dedi ki...

bu yorum da ayrı post açmaya bi o kadar değer olmuş.. senin geçtiğin yollardan şimdi geçtiğimi görüyorum aslında.. marbury'ye inancını ne zaman kaybettin bilmiyorum ama o günler benim için de yakındır belki, kim bilir ;)

çok güzel demişsin.. batuğ abi yazsa keşke, hepimiz özledik.. geçen bi arkadaş foruma nethaber'deki yazılarından birini koymuş.. onu bile zevkle okuduk :)

@spicoli:
walsh o sirk havasından iyi kurtarıyor takımı.. hafif şişman bi palyaço kaldı sanki köşede bi yerde, zamanında baby shaq mi diyorlardı ne?

Yeni Yazıhane Diyorsak...

Bir yılı geride bıraktığımız gibi soluğu yeni tasarımda aldık. Kubilay Kahveci'nin yeni oyuncakları için buradan yakın. Yazıhan...