
Play-off atmosferini özlemişiz arkadaş, bu sene güzel de başladı zaten. Maç yayınlarının sıklığı dışında bir sorunumuz yok. Neyse ki imdadımıza İddalıyım Abi yetişti de maçları oradan izliyoruz artık, size de tavsiye ederim. Kendisine de saygılarımı gönderdikten sonra şu ana kadar play-off serilerinde yaşananları kısaca özetleyelim.

Cleveland - Detroit: Bu seri bitti artık diyebiliriz. Seri öncesinde Pistons'ın en azından 2 maç almasını bekleyenler Cleveland'daki maçlardan sonra "Hele bir Detroit'e gitsin seri" demişlerdi, ancak bu sabah Detroit'te oynanan maçta Cavaliers yine rahat rahat kazandı. Detroit'in muhtemelen artık tek isteyeceği Auburn Hills'deki dördüncü maçı kazandıktan sonra, beşinci maçta eve dönüp gelecek sezonun hazırlıklarına başlamak olacaktır. Birçok Detroit taraftarının dileği ise bu hazırlıklarda Wallace ve Iverson'ın olmaması olacaktır. Cavaliers cephesinde ise kimse takımın iki numaralı skor opsiyonu Williams'ın özellikle serinin birinci ve üçüncü maçlarındaki etkisiz oyununun farkında değil, çünkü LeBron normal sezondan sonra dominasyonuna ilk turda da devam ediyor. Detroit'in geleceği ne kadar karanlıksa, Cavs'in önü de o kadar açık. Doğu'nun bu haliyle onlara rakip çıkarması çok zor. Seri için ise 4-1 diyorum.

Boston - Chicago: İlk maçın tamamını, ikinci ve üçüncü maçların da büyük bir kısmını izledim. İlk play-off maçında 36 sayı atarak bu alandaki rekoru Wilt Chamberlain gibi bir efsaneden alan Rose'un ilk maçta Boston savunmasına yaptıkları akıl alır gibi değildi. Ona gelen cevap Allen ve Pierce'ın suskun olduğu gecede, bu sezon birçok defa olduğu gibi yine Rondo'dan geldi. İkinci maçtaki Gordon-Allen düellosu harikaydı. Boston'ın ikinci maçın son çeyreğinde nasıl gerildiğini anlamak için Allen'ın son üçlüğünden sonra neredeyse sahaya giren Doc Rivers'a bakmak yeterli. Ne yapsın adam, Garnett'in yokluğunda takım savunması yerlerde, ilk maçı kendi evinde şampiyon apoletiyle çıktığın maçta kaybediyorsun ve ikinci maçta son birkaç saniyeye girilirken hala skorda öne fırlayamıyorsun. Bu arada Powe'un da diz sakatlığı 4 numara pozisyonunu Big Baby ile Mikki'ye bıraktı tamamen. Davis neyse, serinin üçüncü maçında 14 sayı, 9 ribaund, 6 asist, 6 top çalma ve 3 blokluk 'Kirilenkovari' performansıyla sırıtmayacağını gösterdi, ancak Moore play-off sertliğini kaldırabilen bir adam hiçbir zaman olmadı. Bu seride Moore'un sahada olduğu dakikalarda orayı deşebilecek adam olmadığı için şu an çok sırıtmıyor Moore, fakat ilerleyen serilerde (eğer Cavs karşısına çıkılabilirse Joe Smith mesela) Powe'un da eksikliğini hissedeceklerdir. Bu arada hem Orlando hem de Boston gayet kötü gözüküyor. Sanırım konferans finalinde ufak çaplı blow-outlar görebiliriz Cavs cephesinden.

Orlando - Philadelphia: "Philadelphia süpürülür" diyenlerden biri de bendim play-offlar başlamadan önce. Hakikaten durum öyleydi ama. Philadelphia sezon boyunca bu seviyede olmadığını göstermişti. Hücumları dışarıdan skor üretecek silahları olmadığı için tıkanmaya müsait, savunmaları yeterince sert değildi. Orlando ise beklenmedik şekilde Doğu'nun tepesine kadar tırmanmış, sezon boyu çılgın şut atmış, savunmada ise üst turlar için yeterli olmasa da ilk turda Philadelphia'yı durdurmaya yetecek "Howard + 4 Kısa" formülünü tutturmuştu. Ancak şu an seri Orlando açısından hiç iç açıcı gözükmüyor. 2-1 geride olmaları bir yana, Lewis ve özellikle Hidayet'in serinin ilk üç maçında rezalet oynamaları (Hidayet 7-30, Lewis 14-38 ile şut atıyorlar şu ana dek) Howard'ın inanılmaz direnişine rağmen (26 sayı, 12.3 ribaund, 77% FG) Orlando'nun saha avantajını kaybetmesine neden oldu. Philadelphia'da ise sezon boyunca çok nadir kullanılan Marshall'ın özellikle ilk maçta sahneye çıkıp takımının geri dönüşü sırasında çok kritik basketler atması rotasyonu dar olan bir takım için iyi bir gelişme. Bu Marshall '94 draftında dördüncü sıradan seçilmişti değil mi ya... Tabi şut atan uzun, saldırın! Bakıyorum da 14 sezonda sadece 3 kere 81 maç oynayabilmiş, injury prone tanımının hakkını veren de bir abimiz. Konuyu fazla dağıtmadan devam edelim, Iguodala'nın ilk maçta attığı son saniye şutunda Hidayet'in savunması gayet iyi ama büyük oyuncu işte, atıyor. Bu sabahki maçta ise Young'ın attığı son saniye basketi de büyük bir şansın eseri desek kimse itiraz etmez heralde... Bu arada iki maçı da kafa kafaya getiriyorsun sonra ikisinde de son saniye basketiyle yeniliyorsun, Orlando adına çok sinir bozucu olsa gerek. Serinin devamı için ise, Hedo ve Lewis en azından vasatın biraz üstüne çıkarlarsa Orlando seriyi 4-2 alır diyorum... Phila'nın çabası takdirimi kazanmadı değil ama Orlando'yu eleme şansları yok denecek kadar az bence. Ha, 4-0 dedim o zaten kapak oldu bana. O ayrı mesele...

Atlanta - Miami: Bu serinin de ikinci maçını izleyebildim sadece. Ancak ilk maç için de fazla izlemeye gerek olmadığını düşünüyorum. Wade'e yapılan savunmanın yanına takımın ikinci skoreri olan O'Neal karşısında iyi duran bir Hawks frontcourtu eklenince Miami'nin 70 sayıya bile ulaşamaması anormal değil. Aslında Atlanta'nın tek yapması gereken Wade'i kilitlemek, biliyorum çok kolay bir şeymiş gibi söyledim ancak Wade bu takımın sadece skoreri değil oyun kurucusu da aynı zamanda. Yani bütün hücum Wade'in omuzlarının üzerinde. Yani Wade'i kilitlemek demek, sadece takımın en önemli hücum opsiyonunu kilitlemek değil takımın oyun düzenini çıkmaza sürüklemek anlamına da geliyor. Bu durumda Wade'in oynamasına izin vermek demek de hem Wade'in çılgın skorlar atmasına imkan tanımak, hem de arkadaşlarını devreye sokmasını kayıtsız biçimde izlemek oluyor. İlk maçta 5 sayı atan Jermaine'in ikinci maçta 19 sayı atması gibi. Bu, asist sayılarıyla falan ölçülebilecek bir şey değil... Wade'in oynaması hücuma çok net bir biçimde akıcılık sağlıyor. Atlanta cephesinde ise Johnson ilk iki maçta henüz beklenilen oyununu sahaya yansıtamadı, bunda Miami savunmasının (özellikle izlediğim ikinci maçta) etkisi büyük olsa da Johnson'ın serinin Miami'ye taşınmasından sonra takımını omuzlarına alması şaşırtıcı olmayacaktır. Her ne kadar sarı-mor olan kalbim Cavaliers'ı daha fazla zorlaması açısından Atlanta'nın turu geçmesini istese de, aklım Miami'nin geçeceğini söylüyor. 4-2 ya da 4-3...
1 yorum:
süper bir amerika macera sı.. teşekkürler.
Yorum Gönder