
Futbol sezonunun açılmasına kısa bir süre kaldı, hatta ön eleme macerası da başlıyor ufak ufak... Önemli hazırlık turnuvaları var önümüzdeki günlerde düzenlenecek. Zaten onları geçmiştik şu yazıda... Peace Cup bugün gayet sönük bir karşılaşmayla başlamış, kupayı hangi kanal verecek ondan da haberim yok. Haberim olmadığına göre Futbol Smart falan olması kuvvetle muhtemel. Bu gece biraz Wembley Cup yaptım, ama Barcelona'nın kadrosu tatmin etmedi pek. Gerçi fena adamlar yoktu kadroda ama Barcelona bizi şımarttı belki de... Ben daha çok Matthias Scherz'in jübilesiyle ilgilendim. 10 yıl boyunca 1. FC Köln için ter döken oyuncu için güzel bir veda organize edilmiş, Bayern München gibi bir kulüp yakasından tutulup getirilmiş. Her ne kadar TRT'de maçı anlatan spiker arkadaşımız talihsiz biçimde Scherz'in oyundan alınışını 'erken bir değişiklik' olarak nitelemiş olsa da karşılaşma bir jübilenin parçasıydı, evet.

Köln, Christoph Daum şokunu üzerinden çabuk atlatıp fena olmayan transferler yaptı. Ancak Zvonimir Soldo için bir gömlek büyük gelebilir Bundesliga arenası. Bugün Scherz Geißböcke için son kez sahaya çıkarken, yerini aslında oldukça benzer bir karakteristik taşıyan 24 yaşındaki Sebastian Freis'a bıraktı. Freis, 2005 yılında Hollanda'daki U20 Dünya Şampiyonası'nda Rene Adler, Marcell Jansen, Christian Gentner, Andreas Ottl gibi oyuncuların bulunduğu kadroda zaman zaman forma giyiyordu zaten. Yani Alman futbol dünyası için keşfedilmemiş bir yetenek olmaktan uzaktı. Fakat asıl kendini göstermesini sağlayan, kulübü Karlsruhe'nin 1. Bundesliga'ya yükselmesi sonrasındaki iyi performansı oldu. Bence Köln taraftarının da seveceği bir adam olacaktır. Lukas Podolski ile ideal forvet ikilisini oluşturması kolay değil, Prinz Poldi'nin RheinEnergie Stadion'da yedek kalması hiç ama hiç kolay değil. Milivoje Novakovic ve Wilfried Sanou gibi isimlerle forma mücadelesi içerisinde olacaktır. Geçen sezon Karlsruhe'nin her maçında bir şekilde forma şansı buldu ve 2 Bundesliga sezonunda toplam 17 gol kaydetti Freis. Şu an için ideal ikili Novakovic-Podolski gibi gözüküyor fakat bir gözünüz de bu çocukta olsun.

Takımın bu iki forvet oyuncusunun yanında bir diğer transferi de Maniche ki ona olan ilgi Poldi'nin yakınından geçmese de çok önemli bir transfer. Porto'da Jose Mourinho'nun parlattığı adamlardan biriydi ve Euro 2004 ile birlikte değeri de tavan yapınca Moskova aktarmalı olarak Chelsea'nin yolunu tuttu o da. Pek bir başarı hikayesi olarak değerlendiremeyeceğiz o yolculuğunu. Atletico Madrid'de ve kiralık olarak gittiği Inter'de de beklentilerin içini dolduramadı hiçbir zaman tam olarak. Kulüp takımlarında başarılı olup, bunu uluslararası arenaya taşıyamayan çok yıldız gördük. Maniche'de bu işleyişin biraz daha farklı tecelli ettiğini söyleyebiliriz. Petit'nin yanında oynamak üzere Köln'e gelmiş olması onun için şüphesiz ki bir avantaj. Maniche-Petit orta ikilisi de Bundesliga'nın en çetin tandemlerinden biri olacak gibi görünüyor. Tabi bu ikili istikrarı sağlayabilirse... Kanatlarda ise teknik adamlar için çok arzulanan bir formül olmasa da, Adil Chihi ve Freis gibi forvet orijinli oyuncuları kullanmak makul gözüküyor kadro yapısı ele alındığında. Tabi Soldo bizim için de yeni bir tecrübe olacak. Bugün denemedi ama ortayı üçleyip, Bayern karşısında fena gözükmeyen Derek Boateng ile baskısıyla öldüren bir takım oluşturabilir. Pas mahareti yüksek Fabrice Ehret ile daha dinamik bir orta saha da yine ihtimaller dahilinde algılanabilir. Ama ben sağ kanattaki Chihi'nin bu takımın yaratıcılık anlamında sahaya bir şeyler koyabilmesi için gereklilik olduğunu düşünüyorum.

Soldo kariyeri boyunca akıllı bir oyuncu olarak ün yaptı. İstikrarlı ve soğukkanlı bir adamdı, yıllarca Stuttgart forması giydi ve orada bir yabancı olarak kaptanlık mertebesine de ulaştı. Ama antrenörlük becerileri noktasında birkaç genç takım deneyimi dışında bir veri yok elimizde. Belki biraz da Dinamo Zagreb... Elindeki kadronun da çok geniş olduğunu söyleyemeyiz. Daum geçen sene ligin yeni ekibine tehlikeden oldukça uzak bir sezon geçirterek takdir toplamıştı. Hem de elinde Poldi ve Maniche gibi top-level oyuncular bulundurmadan... Bu oyuncular geldi, giden isimler arasında tek elle tutulur oyuncu gibi gözüken Nemanja Vucicevic'in yerinin de Chihi'nin gelişimi ya da Freis'ın o bölgede kullanılmasıyla doldurulması olası gözüküyor. Ama geçen sezonu bir şekilde sonuna kadar götüren savunma hattı, ligin en güven verenlerinden değildi açıkçası... Buraya bir takviye gayet iyi olurdu. Gerçi ben yine Hollanda'daki turnuvada çok beğendiğim Marvin Matip'ten bu sezon da bir patlama bekliyorum. Bu sezon da! Hadi bakalım.

Soldo'nun elinde kadro konusunda çok alternatif olmadığından bahsettik. Bugün de her birinin kendisinde olması için ayrı ayrı dua edeceği Bayern yedekleri vardı karşısında. İlk dakikadan itibaren iyi niyetli bir oyun oynadılar, ancak Maniche'in de bulunmadığı ilk onbirleriyle orta sahayı kontrolleri altına almaları bir türlü gerçekleşmedi. Bayern'in rölantide götürdüğü maç bir kontraatak golü, bir de köşe vuruşu organizasyonu ile 2-0'a bağlandı. Ama Köln fena sinyaller vermedi. Poldi'nin egosunun burada soruna yol açacağını sanmıyorum. Çünkü Domstadt için öyle bir oyuncu ki, ilk antrenmanı 20 bin kişi tarafından seyrediliyor, 4 adet bodyguard kendisine eşlik ediyor. Kulübün transferi finanse etmek için başvurduğu yol Podolski'nin resmini içeren bir web sayfasını piksel başına fiyatlandırarak satmak. Daha ilginci bu pikselleri satın alanlar arasında şirketler dışında bireysel alıcılara da rastlıyoruz. Bir amca Poldi'nin hayranı olan liseli kızına doğum günü hediyesi olarak almıştı mesela. Bizdeki küçük Cenk Akyol hayranlarının bir karşılığı, ama ona göre daha büyük bir fenomen Podolski. Kendisini sahada görmek de mümkün Cenk'ten farklı olarak tabi. Avrupa'dan teklifler aldığı sır değil Podolski'nin, bunların Köln'ün mütevazı teklifinden çok yukarılarda olduğu da söyleniyordu. Ama bu arka planı düşününce Poldi'nin kariyerini ayağa kaldırmak için Köln'ü seçmiş olmasının yadırganacak bir tarafı yok.

Not 1: Ben bu yazıya girizgahı yaparken, biraz Köln-Bayern maçından bahsederim, oradan diğer hazırlık turnuvalarına girer Lyon ve Porto'nun yeni transferlerine değinirim diyordum. Hatta bağlantıyı kotarabilsem Andre Miller ile bitirecektim. Ortaya nasıl bir şey çıktı... Pritch-Slap sezonu tatsız geçti bu yaz Portland adına. Yazarız onun hakkında da bir şeyler.
Not 2: Köln'ün bu sezon için hazırladığı kırmızı formaları beğenmiştim, bugün sahaya çıktıkları lacivert formada detay olarak düşünülmüş figür formanın önüne çıkmış, açıkçası içine de etmiş. Gözünüzü seveyim, kişilikli forma yapacağım derken en azından giyilebilecek bir şey bırakın taraftara. Tabi Reebok sana diyorum, Adidas sen anla... Bir de uzun uzun konsepti anlatıyorlar. Yok efendim, beyaz formayı Kartal pençelemiş, Wolverine çizmiş falan da filan. Çubuklu formayı bu sene stadyum önünde mevzilenen adamlardan almayı düşünüyorum, onlar Türk bayrağı da koyuyordu zaten. Tabi cidden düşünmüyorum bunu, ama bu sene ilk kez alana hak veririm... Neyse son iki yazıda da bolca salladık, en azından şu yazıyı celallenmeden nihayetlendirelim.
Not 3: Ümit Özat'ın bu sezon yardımcı antrenör Michael Henke'nin yardımcısı olarak oyunculuk sonrası kariyerine adım atacağını da hatırlatalım ve kendisini de tebrik edelim. Biliyorum, burayı okuyor. Ümit Özat bir başka ya!
2 yorum:
hocam yazınız güzel ve keyifli olmuş cenk akyola da dokundurmuşsunuz haksızda sayılmazsınız ayrıca trt spikeride maçta son saniyede top elinde patlamış basketçiler gibiydi.maçın 20.dakikalarıydı galiba sahada iki 8 numaralı oyuncu var kadrolar yanlış yazılmış diyodu insan hiç mi hazırlık yapmaz
evet, talihsiz bi hataydı spiker için.. sanırım güven göktaş'tı.. ama o genelde pek futbol maçı da anlatmaz, emin olamadım, ismini zikretmek istemedim..
Yorum Gönder