
Kayahan'la açtık yazıyı, bunu da yaptık yani. Blogumuz için bir dönüm noktasıdır bu, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu şarkıyı hatırlama sebebim Beşiktaş da değil bu sefer, Paris Saint-Germain. Mis gibi cumartesi gecemi Monaco deplasmanındaki Paris Saint-Germain'i izlemeye ayırdım. BarışaRock için çadır arkadaşı bulamadığıma üzülürken Ligue 1'un başladığını öğrenmek, bu geceki maçı görmek biraz rahatlattı. Kanal A faktörüne rağmen sevinebildim, maçın adı da büyük sayılırdı, her şeyden önce yeni PSG'yi deli gibi merak ediyordum. Bir forvet takviyesi şarttı, biliyordum da tek eksik forvet değilmiş, onu gördüm ne yazık ki. Halbuki Ludovic Giuly ismini ilk duyduğumda ne kadar sevinmiştim. Her şeyden önce Manchester United taraftarıyım, yok pardon her şeyden önce insandım. Yine de PSG sempatizanı bir insanım, sadece bir yönüm bu tabi. Fransa '98'de gidilecek maç olarak belki de tek golsüz maçı seçmiş dayım, bana sormadan PSG forması almış bir de üstüne. Çocuksan böyle şeylerin bağlayıcılığı oluyor ister istemez. Ama tabi sadece çocuksanız, yoksa gelecek sene Stuttgart'ı satıp Karlsruhe'yi tutacak olmamın nedeni Erasmus'la oraya giden arkadaşıma forma sipariş etmiş olmam değil. Her zaman sevmişimdir Karlsruhe'yi... Neyse. Jay Jay Okocha, Ronaldinho, Nicolas Anelka. Bu isimlerin PSG'ye gelmesi hep mutlu etti beni, ama hiçbir zaman o en üstleri zorlayamadılar. Hatta son yıllarda transferi de boşlayıp, bayağı ligden düşmemeye oynayan takım olmaya razı görünmüşlerdi. Sen Pauleta'nın yarısı penaltıdan gelecek 15 golünden medet umuyorsan, ben durumu böyle yorumlarım. Bir de G-14 üyesisin sen, neyse asabiyete gerek yok, senli benli de olmayalım koskoca kulüple. Bu yaz ise Giuly transferi acaba dedirtti bir kez daha. Claude Makelele değil ama...

Fransa'da liglerin neden bu kadar erken başladığını anlamak kolay değil. Altından kalkamayacaksan 20 takımlı lig oluşturmanın anlamı yok, 18 ile de tatmin olmak lazım. O yüzden ilk haftalarda ne futbol kalitesi oluyor, ne de belirlenmiş kadrolar. İnsanlar da Fransa Ligi'ni bu haftalarda takip ediyor en fazla, alternatifsizlikten ötürü. Haliyle de iyi bir tat bırakamıyorsun futbolseverin damağında. Neresinden bakarsanız bakın yanlış bir uygulama bence. Monaco karşısındaki PSG de "Forvete ihtiyacım var" diye bağıran bir şekilde çıktı sahaya. Fabrice Pancrate'ı beğendim açıkçası, tamamlayıcı bir isim olarak düşünülebilir, yedekten gelip katkı da koyabilir. Ama Paul Le Guen'in sürekli adını zikrettiği Guillaume Hoarau basbayağı enkaz. Kıyaslayabilecek adam arıyorum, en iyi ihtimalle bir Carlton Cole olur. Ama ben daha çok eski Fenerbahçe oyuncusu Souleymane Oulare'ye benzettim, fazlası da olmaz sanki. Sahada gördüğüm her an çıldırttı, yedek kulübesinde Peguy Luyindula'yı görmek de duruma yardımcı olmadı. Sürekli gülümseyen Le Guen Pancrate-Luyindula değişikliğini yaparken yine gülüyordu, bense aynı anlarda sahneye çıkan Harun Tekin'i falan düşünüp kendimi yargılıyordum muhtemelen. Ha bir de hakaret ediyordum Le Guen'e, küfür değil!

Maç bitti. 60. dakikada Giuly oyundan çıkınca yavaş yavaş Amsterdam Cup'a kaydım zaten ben, Monaco'ya galibiyeti getiren kafa golünü gördüm yine de. Zaten ikinci yarıda futbol oynayanlar sadece kırmızı formalılardı, golü de onlar hak ediyordu. Frederic Nimani de sekizinci net denemesinde golü attı. Hiç beğenmediğim bir kalecidir Mickael Landreau, yine de enteresan biçimde Pancrate ile birlikte takımın en iyisi gibiydi, golde de fazla hatası yoktu. Luyindula'nın gönderileceği söyleniyor, muhtemelen de Olympiakos'a. Pancrate da tek başına yeterli değil. Yine de öncelikli takviyenin stoper bölgesine gelmesi lazım. Takım Mario "Bülent Korkmaz" Yepes'i bile aramakta. Hele Mamadou Sakho adlı bir arkadaş var ki sormayın gitsin. Çok kötü stoper gördüm ama listemin zirvesine göz dikmiş durumda şimdiden. Sadece golü izlemeniz yeterli olabilir aslında bunu görmek için, maçı izlemek isterseniz de siz bilirsiniz ama ben pek tavsiye etmem.

Peki şimdi ne olacak? Hemen yukarıdaki adamın üzülmesini hiç istemem açıkçası. Bugün efsaneleştiği takıma karşı oynarken takımından hiç memnun olmadığı gözlerinden okunuyordu ama. Hoarau'ya gol attırmak için neler yapmıştı oysa ki. Fransa'ya dönüşü de erken oldu bence zaten, yine de bazı sözler verildi kendisine heralde. Giuly'yi ne kadar seviyor, bağrıma basıyorsam, Makelele de o kadar nefret bir adamdır gözümde. Futbolculuğuna da saygı duymam pek. Shawn Marion gibi biraz, underrated yaftası üzerine yapışmış ama belki bu yafta onu gerçekte olduğundan daha değerli gösteriyor. Yani kendisi bayağı bir overrated benim nazarımda. Bugün geri pas, yan pas yaptı. Ofsayt bozup, kendi kalesinde tehlike yarattı. Milyonlarca pas hatası yaptı. Sürekli kaptanlık bandını düzeltip ona buna bağırdı. Yıllardır bekliyoruz, "Yıldız getirdik" diye önümüze sunduğunuz adam bu mu, Sayın Başkan?

Forvet için Mateja Kezman'ın adı geçiyor, bizim basında da çok yankı buldu. Bugün Le Guen ve Kezman'ın menajeri ayrı telden çalmışlar. Le Guen'e göre transfer bitmiş, ama o hayata hep iyimser bakar zaten. Yararlı olabilir, ama adı geçen diğer isimlerden Claudio Pizarro efsaneleşir mesela bu forma ile. Gerçi o da Pancrate ile iyi bir ikili oluşturamaz ya neyse. Belki Giuly de forvet olarak düşünülebilir ileride. Yine de dediğim gibi en büyük sıkıntı stoper mevkiinde. Ve şu anki Paris Saint-Germain henüz hiçbir şey başarmaya hazır değil. Yeni forma güzel ama.
3 yorum:
o dayımın gittiği maç da golsüzdü falan ama, nice gollü maç vardı ki tek karesini hatırlamam, o maça bakıyorum da: chilavert topun gerisinde, müthiş bi şut çıkarıyor, zdravkov çataldan çıkarıyor topu resmen.. oradaydım denebilecek bi sahne ;)
No goals, but a near score by a goalie and the first player expulsion of the World Cup marked Paraguay's 0-0 tie with Bulgaria yesterday.
Bulgarian goalkeeper Zdravko Zdravkov leaped high to his right to knock away a second-half free kick from 25 yards by Paraguayan goalie Jose Luis Chilavert.
Chilavert, who often comes out of the net on set plays and as an extra attacker, curled a left-footed blast over the wall in the 78th minute, only to have Zdravkov punch away the shot as it approached the crossbar.
budur (:
Maçı ben de izledim, fakat Kanal A'ya küfrettim hülen kodumun evlatları, Rennes - Marsilya maçını niye vermiyorsunuz diyerekten ve 90. dakikası 2-3 olan maç, 4-4 bitti. Golü harikaydı Monaco'nun, PSG'yi günahım kadar sevmem. Forza Marsilya.. :)
ama maçın adı büyüktü be oğuz, onları da yanılttı işte.. bi de marsilya aynı marsilya, psg'yi ise herkes merak ediyor.. ben olsam ben de bunu tercih ederdim gibi.. tabi sonra çok pişman olurdum.. 4-4 bu.. son dakikalar efsane olmuş zaten.. yalnız ligin erken başlamasının etkileri, böyle maçlar çıkacaktır.. savunmalar daha hiç oturmamış.. dün monaco'da 1 gol olması da hücum oyuncularının beceriksizliğidir zaten..
Yorum Gönder