Bir daha liste olayına girersem de iki olsun... Adam ilk maçına bile çıktı be! Neyse şaka gibi ama 25 Haziran'da başladığımız yazı dizimizin sonuna geldik. Bir daha altından kalkamayacağımız işlere girmezden önce bir kez daha düşünelim mi? O günden bu yana transfer olmuş birçok isim de karambole gitti zaten, Orlando Engelaar'ın bu listede Pierre Wome'nin üstünde bir yeri olacağı kesin. Birçok ismi de bu süreç içerisinde ilk kez izleme fırsatı buldum. Patrick Helmes ve ilk maçta iyi sinyaller vermemiş olsa da Jonathan Pitroipa da sezon boyunca çok konuşulabilir. Son olarak Claudio Pizarro'nun Werder Bremen'e transferini öğrendik ki en beğendiğim oyunculardan biridir Bayern yıllarından bu yana. Mladen Petric-Mohamed Zidan takasının sonuçlarını da şimdiden merak ediyorum. Neyse biz çok beklettiğimiz 1 numaramıza Jens Lehmann'a gelelim. Zaman zaman hakkını da verdiği lakabıyla Calamity Jens'e hatta...

Öncelikle bu seçimimde de çok sübjektif olamamışımdır, zira en büyük sempatiyi beslediğim takım Stuttgart Bundesliga'da. Tabi yarın United ile oynarlar ve 5 yerlerse, sokağa çıkarım muhtemelen. Yani çok şiddetli bir bağlılık değil, ama geçen sene Raphael Schäfer'i her gördüğümde çileden çıkmama yetecek bir bağlılık... Schäfer'i geldiği yere gönderdik, daha uygun olduğu 2. Bundesliga'ya uğurladık. Valencia'da kabus dolu günler geçiren Timo Hildebrand'ın adı geçti bir süre, doğru isim gibi gelmedi bana geçen sene izlediğim Valencia maçlarından sonra... Lehmann ise kariyerinin sonunda da olsa, önümüzdeki kasım ayında 40 yaşına adım atacak da olsa güven verecek bir kaleci. Çok yoğun bir tempo içinde olmayacak. Ayrıca milli takımda ya da Arsenal'daki gibi büyük bir yük altına girmeyecek. Önündeki Taşçı-Delpierre ikilisi onu zor durumlarla karşı karşıya bırakabilir, ancak demek istediğim bu değil. Son Avrupa Şampiyonası'nda yapacağı bir hata kadar yankı bulmayacaktır yapacağı bireysel hatalar. Başarılı da bir turnuva geçirdi genel olarak, iki turnuvalık milli takım kariyeri sonunda Arjantin maçını kazandıran adam olarak bile hatırlanabilir hatta. Öte yandan aynı milli formayla çok daha fazlasını yapan Oliver Kahn'ın milli takım kariyeri ilk olarak 2002 finalinde yediği hatalı golleri çağrıştırıyor. Calamity Jens'in şanslı olduğu söylenebilir bu bağlamda...

Bu listede daha alt sıralarda bulunan isimler arasında bir kaleci yoktu. Oyun içindeki diğer bölgelerle olan ilişkilerinden yola çıkıp takım hakkında bir ön incelemeye dönüştürebiliyordum yazıyı. Ancak hem Lehmann mevki açısından buna imkan bırakmıyor, hem de ön inceleme için biraz geç kaldık gibi sanki. Lehmann'ın ilk maçını izledim. Kanada'dan adam çıkmayacağını bir kez daha açığa vuran Rob Friend karşısında hayat oldukça kolaydı onun için. İki kez karşı karşıya kaldı Kanadalı ile, ikisinde de topu ayağına dolaştıran bir Friend vardı. Kurtarışlar Jens'in hanesine yazılıyordu ama. Buna rağmen bu maçta karşısındaki oyuncunun beceriksiz olması, Lehmann'ı eleştirmemizi gerektirmiyor, önümüzdeki maçlarda da sürdürebilir bu performansı. Her şeyden önce somut tecrübe kendisi, Schäfer'den sonra ilaç gibi geleceği kesin. Almanya'da büyük bir saygı görüyor, bu da rakip forvetlerin aklına girmesini kolaylaştıracaktır. Bu arada "aklına girmek" tabiri için Dr. Murat Kosova'ya teşekkürlerimi sunar, bu zamanın ötesine geçmiş yazıyı olabilecek en laubali biçimde bitiririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder