
Allianz Arena, München - Thorsten Kinhöfer
FC Bayern München: 1 Rensing - 30 Lell, 3 Lucio, 5 Van Buyten, 21 Lahm - 17 Van Bommel, 15 Ze Roberto (16 Ottl) - 31 Schweinsteiger (24 Borowski), 39 Kroos, 11 Podolski - 18 Klose (25 Müller)
Hamburger SV: 1 Rost - 19 Boateng (20 Demel), 4 Reinhardt (10 Kompany), 5 Mathijsen, 30 Benjamin - 21 Pitroipa (3 Atouba), 14 Jarolim, 8 De Jong, 15 Trochowski - 9 Guerrero, 11 Olic
SKOR: 2-2
GOL: 12' Bastian Schweinsteiger, 16' Lukas Podolski(11) - 25' Jose Paolo Guerrero, 57' Piotr Trochowski(11)
SARI KART: Van Bommel - Benjamin, Jarolim, De Jong, Guerrero

Biramızı, cashew fıstığımızı aldık ve ekranın karşısına oturduk. Aciz spikerlerine rağmen, bu hafta beş maçı ekranlarımıza getiren Kanal 24'e şükranlarımızla yapalım girizgahı... Sonra da maça gelelim. Jürgen Klinsmann'ın antrenörlüğü her zaman sorgulandı, büyük bir başarı addedilen 2006 macerasında dahi. Orada başarıdaki aslan payı Joachim Löw'e verildi basın tarafından. Klinsmann'ın da hakkı veriliyordu, ancak kulübedeki tek taktisyenin Jogi olduğu da sıkça belirtiliyordu. Geçen sezon Klinsi'nin ismi gündeme düştüğü günden bu yana Bayern taraftarı endişeli. Aslında burada da bir sağ kolu var Klinsmann'ın. O da Hamburg maçını çaresizlikle izlerken kameralara yakalanmış Sportif Direktör Uli Hoeneß... Bakalım Hoeneß, Löw'ün yaptığını yapabilecek mi?
Aslında Klinsmann'ın kadrosunun Allianz Arena'da aldığı 1 puan küçümsenmemeli. Karşısında temelleri geçen sezon atılmış, Rafael Van Der Vaart'ı bir kenara koyarsak iskeletini koruyan sağlam bir ekip vardı. Gerçi Martin Jol'ün yaptığı değişiklikler de oturmayan birtakım şeyler olduğunun göstergesiydi, zira maça savunmada Boateng-Reinhardt-Mathijsen-Benjamin dörtlüsüyle başlayan Jol'ün maçı bitiren onbirinde Demel-Kompany-Mathijsen-Atouba dörtlüsü bulunuyordu. Özellikle Collin Benjamin'in yerinin sol bek olmadığı maçın başında çok açıktı, Jol bunu Bayern'in ilk golü sırasında tecrübe edecekti. Benjamin'in boş bıraktığı kanattan gelen Bastian Schweinsteiger rahat bir gol bulurken, Benjamin kendini topun önüne atamayacak kadar uzaktaydı. Tabi gol sırasında bir anlık yalpalamasının da payı vardır yaptığı hatada ama genel olarak o bölgede sürekli S.O.S. vermekteydi zaten. İlk golün şokunu atlatamadan, Joris Mathijsen'in hareketine verilen ucuz penaltıyla iyiden iyiye sıkıntıya girdi Hamburg skor olarak.

Ancak buna rağmen ilk 20 dakikada iyi futbol oynayan taraf Hamburg idi. Piotr Trochowski'nin direkten dönen topu da bunu belgeler nitelikteydi belki. Ayrıca sürekli deplase olan, çapraz koşular yapan Guerrero-Olic forvet ikilisi de takımlarının Mohamed Zidan'a yol verme kararını destekler gibiydi. Özellikle de Ivica Olic turnuvanın yorgunluğunu üzerinden atmış gözüktü, 90. dakikada dahi inanılmaz deparlar çıkarabildi. Tabi Jol tüm değişikliklerini savunmayı yeniden yapılandırma yolunda harcadığından Paolo Guerrero dili dışarıda, eli baldırında geçirdi son beş dakikayı ister istemez...
Hamburg yediği ikinci golden sonra oyun olarak sinmesine rağmen golü bulmayı başardı ilginç bir şekilde. İkinci yarıda da öyle aşırı bir baskı yapmamış olmalarına rağmen Trochowski'nin ayağından bir penaltı buldular. Ancak yapılan oyuncu değişiklikleri ile birbiriyle oynamaya daha alışkın bir dörtlüye döndü Jol ve bu Bayern'in üçüncü golü bulmasına engel oldu. Tabi Klinsmann'ın yedek kulübesinde de oyunu değiştirebilecek isimler yoktu. Hücum bölgesinde Luca Toni ve Franck Ribery bu takımın eli ayağı oluyor. Geçen sezonki şampiyonlukta da başrol bu ikilideydi. Bu isimlere ek olarak Hamit Altıntop'un da sakatlığı devam etmekte biliyorsunuz. Jose Sosa da Olimpiyatlar'da olunca Klinsmann'ın hareket alanı çok daraldı bu maç için... Tim Borowski'yi de sahaya sürmekte çekingen davrandı, onun da hafif bir sakatlığı vardı zaten. Oyuna girdikten sonra da etki göstermekten çok uzaktı, neden Schweinsteiger'in yerine alındığını da gerçekten merak ediyorum. Açık bir biçimde hayal kırıklığı yaratan Toni Kroos'un doksan dakikayı tamamladığı bir mücadelede Bastian'a yer vardı sanırım. Takımın abilerinden de tepki alan Kroos'u oyundan çıkarıp demoralize etmek istemedi belki de. Zaten eksikler döndükten sonra Kroos'un forma şansı bulabileceğini zannetmiyorum, ama Alman futbolunun yıllardır büyük beklenti içerisinde olduğu bir oyuncu olduğunu da söyleyelim. Savunmada Martin Demichelis ve Willy Sagnol'ün yanı sıra Brezilya formasıyla Pekin'de yer alan Breno da eksikti. Ben onun da en az Kroos kadar abartılmış olduğunu düşünsem de, kesin yargılara varmamız için çok genç bir oyuncu. Yine de gerek Belçika'ya karşı, gerekse de Arjantin'e karşı hiç sağlam gözükmedi...

Yukarıda saydığım tüm bu eksikler Klinsmann'ın bu maç için sunabileceği haklı mazeretler. Yine de ben bu sezon için çok umut beslemiyorum. Belki yine Bundesliga'da şampiyonluğa ulaşırlar, ancak geçen sezonki UEFA Kupası bozgunu sonrası duyulmaya başlanan sesler önümüzdeki günlerde yükselebilir eğer Şampiyonlar Ligi'nde başarı gelmezse. Zira biliyoruz ki, Bavyera halkı yerel başarıya doymuş vaziyette, ancak 2001 yılındaki başarıdan bu yana Avrupa'da sürekli hayal kırıklığı yaşıyorlar. Bu sene bu gidişe bir dur demeleri için Klinsmann'dan fazlasına ihtiyaçları var bana kalırsa. Yine de Hoeneß'i bir beklemek lazım.
Bu arada Mark Van Bommel bildiğiniz gibi... Kaptan olarak çıktığı ilk maçı da boş geçmedi, takımda sarı kart gören tek oyuncu oldu. Yıllar geçtikçe yavaşlayan bacakları onu daha da agresif yapmakta. Ze Roberto ile ikisinin de orta sahanın yükünü sırtlamakta zorlandıkları bir gerçek. Ancak Schweinsteiger, Borowski ve Hamit gibi isimlerin en azından ikisi ile aynı anda sahada bulunduklarında bu yaz İspanya'yı başarıya götüren dörtlüye benzer bir orta saha oluşturabilirler. Tabi Ribery'nin varlığında bu pek mümkün gözükmüyor, Prinz Poldi'nin iyi geçirdiği bu yaz sonrası bir kez daha kulübeye dönmeye nasıl tepki vereceğini izlemek de ilginç olacak. Geçen sezonu başarılı geçiren Klose-Toni ikilisini bozmak istemeyecektir Klinsi, Lukas Podolski'yi sol kanada çekmek de göbekte bazı zafiyetlere yol açabilir. İlk maçta öyle gözükmese de elinde geniş ve kaliteli oyunculardan kurulu bir kadro var Klinsi'nin, bunun altından kalkmak zor olacaktır.

Hamburg cephesine gelirsek hazırlık maçlarında büyük bir cevher görüp OBM takımıma hemen dahil ettiğim Jonathan Pitroipa, gördüğümün bir serap olduğunu düşündürdü maç boyu. Yine de bir şans daha vermek lazım. Ibrahima Yattara'nın takım disiplini içerisine sokulabilecek bir versiyonu gibi gözükmüştü daha önce, bu maçta sürekli top ezdi. Hamburg da Trochowski ile sol kanattan gelmeyi tercih etti zaten. Guerrero-Olic duosu ise ligdeki en iyi forvet hatlarından birini oluşturuyor, takım da birbirini çok iyi tamamlayan bu hırçın ikiliden güç alıyor.
Gelecek hafta Mladen Petric de geliyor, bence başarılı bir takas yaptılar. Zidan'ın aksine Petric'i orta sahada da kullanmak mümkün. Zidan'ı sağ kanatta kullanma girişimleri gibi olmayacaktır onu sol kanatta ya da De Jong-Jarolim ikilisinin önünde kullanmak. Pitroipa'ya kulübe yolu gözükebilir muhtemelen. Ancak savunmada ideal dörtlüye ulaştığı takdirde Martin Jol ile zirveyi zorlayacaktır Hamburg. Van Der Vaart gibi bir yükten kurtulmuş olmaları umut verici, sadece serbest vuruş kullanmak için sahaya çıkıyordu geçen sezon zaten. Belki o da kariyerine yeni bir yön vermek için daha fazla çaba gösterir İspanya'da. Ama hiçbir zaman imzaladığı kontratları hak eden bir isim olmadı bana göre. Bakalım Van Der Vaart-Petric değişimi benim beklediğim gibi hayır mı getirecek, yoksa Jol doğru denklemi bulmakta zorlanacak mı yine?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder