
Galatasaray, Ülker ile girdiği işbirliği sonrası iyi kadrolar kurup ligde yeniden söz sahibi olmaya başladı. Galatasaray'ı zirveye bu kadar yakın gördüğümüz son dönemlerde bunda Orhun Ene ve o dönem yeniyetme kategorisinde ele alınabilecek Kerem Tunçeri'nin payı büyüktü. Richard Petruska, Pat Durham, Quadre Lollis ve Ben Handlogten önemli uzunlardı tabi, hatta son ikisi Galatasaray'daki sezonları sonrası Ülkerspor ile Euroleague'de de boy gösterdiler. Ama yerli kadro çok daha ağır basıyordu o günlerde. Geçen sezon başarı geldiğinde ise bunun yaratıcıları beş Amerikalı oyuncu idi. Hüseyin Beşok'un sakatlığı nedeniyle Torino'da Final-Eight oynanırken hemen hemen hiç verim vermediğini düşünerek söylüyorum bunu. Zaten geçen sezon bir başarıdan söz ediyorsam, bunun nedeni takımın ULEB Cup macerası. Ancak ülkem insanı hala lokal başarılara takılıp kalmış durumda, yöneticilerin daha farklı davranmasını bekliyoruz da sanıyorum bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Kaybedilen Türk Telekom serisinin hemen ardından Galatasaray'ın tüm yabancılarıyla yollarını ayırdığı haberi düştü ajanslara. Kulüp takımları için çok tanıdık olan bir durum yani, yeni bir 'sil baştan'. Chris Owens, Charles Gaines, Robert Hite. Üçü de Avrupa'daki başarının mimarları idi. Dee "One-Man Fastbreak" Brown bekleneni vermekten uzaktı, Britton Johnsen da Torino'da 3 numaraya çekilince biraz katkı vermiş olsa da genel olarak vasattı. Yine de nedir bu beyaz sayfa açma sevdası?
Yerlerine gelen oyuncuların daha kariyerli ve genel olarak daha doğru isimler olduğunu söyleyenler çıkabilir tabi. Ben de yeni beşliye daha sıcak bakıyorum. Marshall Strickland, Antonio Graves, Andrija Zizic, Milan Gurovic ve Dejan Milojevic. Graves iyi bir şutör, birkaç kez izlediğimi hatırlıyorum, 12-13 sayı atar ve beklentileri karşılar bence. Strickland konusunda hiç de iyimser değilim, bu ismi uzun uzadıya değerlendirirdim de Alpella'da oynadığı oyunu referans almak ne derece doğru emin değilim. O yüzden bir kez de sarı-kırmızı forma ile görmeyi tercih ediyorum onu. Diğer üç isim somut tecrübe. Hepsi üst düzey basketbolu yıllardır oynuyorlar Avrupa'da. Gurovic, Avrupa'nın top-class forvetlerinden yıllardır. Zizic'in kariyeri düşüşte olsa da, NBA'de tozu dumana katacağı yönündeki öngörülerin yakınından hiçbir zaman geçemese de Avrupa'nın elit uzunlarından biri. Milojevic biraz daha düşük profilli bir isim gibi gözükse de, Euroleague'de Partizan'la her maç double-double yapan, istikrarlı olarak haftanın oyuncusu seçilen isim de bir başkası değildi. Oyunlarını mukayese edemezsiniz tabi ama geçen sezon Nikola Pekovic Partizan için ne ifade ediyorsa, birkaç sezon önce Milojevic de aynısını ifade ediyordu aynı takım için. Yani çevresindeki vasat oyuncuların arasından sivrilen bir yıldız. Ama bir sonraki adımı atamadı, zaten Pekovic kadar da genç değildi o zamanlar. Zizic ve Milojevic'in sakatlıkları da var tabi, ama Galatasaray yönetiminin oyuncu seçerken bu kriteri şart koştuğunu futbol takımına yapılan transferlerden de biliyoruz. Yine de ben olsam Gurovic'e verilecek paradan daha düşük bir paraya Hite'ı takımda tutmak için çaba gösterir, ki Galatasaray yönetimi bunu yapmadı, belli bir bütçe sözkonusuysa artan parayı da daha vasıflı bir oyun kurucuya harcardım. Yine de şu beş oyuncuya zengin yerli kadroyu eklersek, takımda her şey mevcut. Cenk Akyol dışında kimseyi de kaybetmediler sanıyorum yerli kadrodan. Peki bu takım şampiyon olabilir mi, yoksa bu halen çok uzak bir hedef mi? Ben kendi cevabımı aradım, şunlar çıktı...

Bence Galatasaray şampiyonluk hedefinden öyle çok çok uzak değil. Ama eğer kağıt üzerindeki şu ağız sulandıran kadroyu görüp de Galatasaray'ın finaldeki yerini garanti edemiyorsam, iki kişinin varlığıdır bunun nedeni. Murat Özyer, hakkında olumsuz bir şey yazmanın en zor olduğu isimlerden. Nasıl bir karaktere sahip olduğunu bilecek kadar tanımıyorum tabi kendisini, ama basketbol sahasına yakışan bir isim. Geçen sene çeyrek finalden öteye gidemedi takımı. ULEB Cup'taki başarı bir anlam ifade etmiyordu yönetim için tabi. Buna rağmen Galatasaray Lisesi mezunu olarak biraz daha fazla kredisi var. Türk Telekom ile birleşme ihtimali masadayken de, sonrasında da Erman Kunter ismi sıklıkla konuşuluyordu kulislerde. Ne birleşme oldu, ne de Kunter Türkiye'ye geri döndü. Özyer bir sezon daha takımın başında. Ancak bana kalırsa böyle bir kadronun altından kalkabilecek bir isim olmadı hiç Özyer. Ülkerspor'la Efes Pilsen'i süpüren de bu isimdi ama ben çalıştırdığı her iki takımda da coaching olarak ön plana çıktığını görmedim. Maç içi hamlelerinden bahsetmiyorum, takıma karakter verme konusunda zayıf buluyorum daha çok. Murat Özyer'in takımlarına attığı bir imza yok yani. Ülkerspor'da coach değiştiğini bile fark etmemiştik o sezon. Sanki takımı hala Ergin Ataman yönetiyordu. Bunun dışında karar verebilme yetisini de çok üstün bulmamışımdır. Hüseyin'in sakatlığı sonrası belli bir dönem sudan çıkmış balık modundaydı Özyer. Hüseyin'den önce Ülkerspor'da da Robert Gulyas vardı kadrosunda. Böyle bir ismin yokluğunda kadrodan yeni birisini çıkarmayı denerken gittiği isim Fatih Solak değil de Cemal Nalga oldu nedense, ki bence ikisi de çözüm değildi ama Fatih tercihi bir nebze kabul edilebilir karşılanırdı tarafımdan. Sonunda Gaines-Owens ikilisini neredeyse 40 dakika sahada tutmakta buldu çözümü. Özellikle Gaines de insanüstü bir çaba gösterdi, takdir etmek lazım. Özyer'in işini kolaylaştırdı bu. Yine de bana hiçbir zaman güven veremedi.

Tabi bunun yanında Strickland'ın ne vereceği de merak konusu. Geçen sezon Illini Prince'in de hiç katkı vermediğini göz önüne alırsak, takımı çok geriye götürmeyecektir Strickland. Özyer de aynı Özyer zaten, sadece elinde daha zor bir kadro var nispeten. Gurovic sorun yaratabilir 7 gün 24 saat mesela. Yine de Galatasaray'a gelmiş en kariyerli Avrupalı'dır bugüne kadar. Kenarda Kunter'i görecek olsam final vadedebilirdim tüm sarı-kırmızılılara, ama bu sene hiçbir sonuç sürpriz olmamalı. Olumlu anlamda da, olumsuz anlamda da...
Bu arada yukarıdaki fotoğraf da güzelmiş, çok uzaklardan bir halef-selef karesi, Dee'nin Marshall'a bakışı falan... İkinci fotoğraf da Anıl'ın sitesinden arak, bunu yapamayacak kadar teknoloji özürlüyüm zira, Eren de yok. Bu arada yeri gelmişken kendisini yeni blogu için tebrik eder, bu linki vermeyi kendisine bir borç biliriz efendim.
2 yorum:
Dee & Marshall resmi cidden güzelmiş.:) Pek beğendim..
Murat Özyer bir anlamda geçen yıl Ergin Ataman'ın geçmeye çalıştığı ama başaramadığı sınavdan geçecek gibi duruyor..
Elinde iyi bir yerli kadro yok.. Takımın tüm omurgasını yabancılar + Hüseyin oluşturacak. Tıpkı Kaya Peker + BJK Cola Turka'lı yabancılar gibi..
Ergin Ataman bir yere kadar iyi götürdü bu dengeyi ama sonra Kaya'nın performans düştü, Drobnjak'ı oraya monte etti, mecburen bir yabancı kısayı kenara çekti, bu sefer Erkan, Mehmet falan süre aldı. Olmadı olmadı olmadı..
Özyer'in elinde de iyi bir yabancı kadrosu + Hüseyin var. Öncelikle ikinci bir yerli oyuncu çıkarması lazım direkt oynayacak. Tufan desek buna. Uygun olur..
Zizic + Graves + Marshall + Gurovic + Milojevic beşlisinin dağılımı çok ama çok önemli. Onları hangi yerlilerin tamamlayacağı da.
Murat Özyer'in boyunu aşabilir bu denklemden alnının akıyla çıkmak. Daha ilk senesinde nice hocalar yedi bu 3+2.. Blatt, Ergin Ataman..
Di mi ama..
Bu arada başlı başına bir yazı konusudur şu mesaj da, ben hafiften hazırlığımı yapayım bu temalı bir yazı için..:)
ergin ataman'a göre daha şanslı görüyorum aslında murat özyer'i yerli kadro konusunda.. iyi bi yerli kadro var bile diyebilirim tufan sakatlığını geride bırakabilecekse.. drobnjak'ın türk statüsü de olmayınca mehmet'in ilk beş çıktığı, cevher ve onur'un ciddi süre aldığı dönemler bile oldu.. en önemli maçlarda.. mehmet'i bi noktaya kadar kabul edebilirim de diğer ikisi hiç beşiktaş oyuncusu değil..
özyer her şeye rağmen strickland'dan vazgeçerse hata yapar bana kalırsa.. cüneyt hele de yaşı ilerledikçe iyiden iyiye bi 2 numaraya dönüştü gözümde.. efes sezonu üzerine galatasaray'da da bi oyun kurucu gibi domine olamıyor sahada çoğunlukla, istisnai maçları var tabi.. ben strickland'la başlardım.. milojevic ve zizic'in aynı anda sağlıklı olduğu zamanlar da sınırlı olabilir, her ikisinin sağlığı konusunda da şüphelerim var zira.. tufan graves'in yerine ilk beşe girebilir çok rahat, uzunlardan birinin yerine de hüseyin.. tufan ve hüseyin sağlıklıysa tbl'nin çok üzerinde bi kadro.. e polat gelir, cüneyt gelir, murat gelir.. erdem bile gelir.. sahadaki performanslarına göre en iyi beşi sahada bırakırsın ikinci yarının büyük bölümünde..
kağıt üzerinde kolay ama sen yapabilir misin, herkesi mutlu edecek şekilde bu rotasyonu kurabilir misin dersen, yapamam.. ama özyer de zorlanır yapmakta.. zaten 3+2 olayından bağımsız olarak ben özyer'i beğenmiyorum.. senin yazını okudum, ilk paragrafta sen de somut örnekler vermişsin özyer'in acz zamanları konusunda olsun, genel zaafları konusunda olsun.. yine de bu kadro çok sağlam bi kadro, özyer'le de şampiyon olabilir.. sonuçta ülkerspor'un o kadrosunu hatırlıyorum da stefanov'u falan bi kenara koyarsak sahaya çıkması şampiyonluk için yeterliydi efes'in o günkü durumunu düşününce.. bu takım öyle bi dominasyon kuramayabilir ama şu anda belki de ligin en iyi kadrosu, tabi diğer takımlar transferi daha noktalamadı..
yazını çok beğendim.. o 3+2 büyük sıkıntıdır, doğru formül olup olmadığı da bi ara tartışılır hatta.. ama özyer için tek sorun 3+2 olsa işte ;)
neyse çok da yüklenmeyelim, oktay sağolsun okuyucu profilimizin yarısı gscimbom.com forumlarından.. onları kızdırmak istemeyiz :p
Yorum Gönder