21 Ocak 2009 Çarşamba

The Day After MLK!


Martin Luther King'i anma günündeki NBA programı sona erdi. Dört maçın üçünü izledim, ikisi de gayet güzel maçlardı. LA Lakers-Cleveland ve Houston-Denver maçlarından bahsediyorum. Haydi değerlendirelim:

Houston-Denver: Bir play-off maçı havasında geçmese bile, bir normal sezon maçı için gayet zevkli bir maçtı. Savunmalar pek devrede değildi, skora bakarak bile bunu rahatlıkla anlayabiliyoruz ancak maçtan aklımda kalan iki oyuncu ile başlayalım: Denver'dan J. R. Smith ve Houston'dan Yao Ming. J. R.'dan başlayalım, izlediğim Denver maçlarında beni hep etkiledi ama özellikle bu maçta hayran kaldım resmen. Hiçbir zaman skor üretme kısmında sorunu olmadı zaten, her zaman iyi bir skorer oldu fakat bu sezon çok daha iyi şut seçtiğini söyleyebilirim... Belki yüzdesi geçen senelerden iyi değil, ancak geçen senelerdeki gibi her eline aldığını atmıyor ki yüzde olayını da sürelerinin geçen seneye göre gösterdiği artışa bağlayabiliriz. Von Wafer gibi her aldığını atan bir adam olmaktan çıkıp, iyi bir skorere dönüştü J. R. Smith. Yao'ya gelince, bir uzun alçak posttan ancak bu kadar domine edebilir oyunu. İkili sıkıştırmaları bu kadar kolay cezalandırabilecek el hassasiyetine sahip, bire birde biraz da boyunun etkisiyle durdurulması çok zor baby-hooklar atan Yao'yu izlemek gerçekten büyük keyif. Bu arada Dahntay Jones gibi adam her takıma lazım!

Boston-Phoenix: Fazla diyecek bir şey yok açıkçası. İzlediğime izleyeceğime pişman oldum. Maç öncesi dediğim o boğucu savunmayı yaptı Boston ve iki çeyrekte bitirdi işi. Fark da bir ara 30'u gösterdi zaten... Dördüncü çeyrek oynayan Suns benchi bayağı indirdi farkı, eğer maç aslarla devam etseydi 45-50 farkı bulabilirdi. Shaq-Amare ikilisinin Garnett-Scalabrine ikilisine sağlayacağı üstünlük maçı Suns'a getirebilir demiştim de Amare Stoudemire 0/7 şut isabeti ile 3 sayı ve 4 top kaybı ile oynayınca olmadı tabi. Boston'ın bu sene evinde bolca yaptığı blow-outlardan birini daha izledik. Keşke kalkmasaydım...


LA Lakers-Cleveland: Maçın başında Kobe Bryant'ın parmağını tuttuğunu görünce yurt sınırları içindeki 6 milyon Lakers taraftarının(Anıl Çelebi'ye saygılar) yüreği ağzına gelmiştir muhtemelen. Kendi parmağımı incitmiş gibi oldum o pozisyonda. Acısı yüzünden belliydi zaten ki parmağı çıkmış o pozisyonda. Doktor Gary Vitti yerine oturtmuş. Kobe bu konu için, "That's probably the most pain I've ever played with" demiş. Ayrıca ilk pozisyonda çok acıdığını ve sadece eve gidip buz yapmak istediğini, ancak şu an iyi olduğunu sadece sızladığını da eklemiş esas oğlan. X-Ray sonuçları da negatifmiş, kırık falan yok yani. Maça dönersek, Kobe bu parmakla oynayabileceği en iyi oyunlardan birini oynadı, her şeyden önce yapabileceği en iyi savunmayı yaptı. LeBron James'i çok çok iyi savundu, zor şutlara itti, top kayıplarına zorladı ve maçın son dakikalarında da üst üste iki pozisyonda 5 sayı bularak takımını galibiyete taşıdı. Geçen seneki maça da benzedi biraz, o maçta da LeBron maçın sonunda hem kendi iyi oynamış, hem de Kobe'yi iyi savunmuştu... Bu sefer roller değişti ve maçın sonuna Kobe damgasını vurdu.

Maçtan önce Andrew Bynum ve Pau Gasol'ün yiyecekleri dayağa ne derece karşılık vereceklerinin maçın kaderini değiştireceğini söylemiştim, aynen de öyle oldu. Bynum ve Gasol hiç geri adım atmadılar ve boyalı alanı domine ettiler. İkisi de çok iyi savunma yaptılar... Bynum, faul yapıcaksan böyle faul yap arkadaş! "Bir daha buraya girme" mesajını ver, LeBron'a verdiğin gibi bu sabah. Yaptığı faullerin hepsi olması gereken sertlikteydi, helal olsun. Lakers'ın second-uniti de gayet iyiydi. Özellikle Sasha Vujacic inanılmaz hırsı, yaptığı iyi savunma ile alkışı hak etti. Bu arada Lakers bu galibiyetle, sanırım Shaq döneminden sonra ilk defa Orlando'yu NBA birincisi yaptı. Bu da dipnot olsun.

Hiç yorum yok:

Yeni Yazıhane Diyorsak...

Bir yılı geride bıraktığımız gibi soluğu yeni tasarımda aldık. Kubilay Kahveci'nin yeni oyuncakları için buradan yakın. Yazıhan...