
Yukarıda gördüğünüz adam, bu gece NBA TV ve NTVSpor ekranlarından izleyeceğimiz dört harika maçın mimarı. Martin Luther King yani... Bu herif necidir, kimdir derseniz çok ayrıntıya inmeden 1964 yılında Nobel Barış Ödülü almış, ve o dönem fazlaca yoğun olan siyah-beyaz çatışmasında her iki tarafın da eşit olması gerektiğini savunmuş. M. L. King'in düşüncelerini özetleyen sözler de şunlar sanırım:
"I have a dream that my four little children will one day live in a nation where they will not be judged by the colour of their skin, but by the content of their character."
4 Nisan 1968 tarihinde, bir motelin balkonunda boğazından vurularak öldürüldüğünü, cenazesine aralarında dönemin başkan yardımcısı Hubert Humphrey'nin de bulunduğu 300 bin kişilik bir insan ordusunun katıldığını ve beş gün sonra ABD Başkanı Lyndon Johnson'ın ulusal yas ilan ettiğini de hatırlattıktan sonra, bu gece oynanacak maçları değerlendirelim:
5:30'daki büyük düelloyu kesin izleyeceğim, o Allah'ın emri zaten. Çekişme durumuna göre Denver-Houston maçını da izlerim diye düşünüyorum. Phoenix-Boston maçına da bakarım biraz bizim maça kadar. Bu fırsatı kaçırmamak lazım tabi. İkinci maç hariç hepsi güzel maçlar.

Denver - Houston: Houston'da son maçta da oynamayan T-Fake ve Artest bu maçta da oynamayacaklar yazılanlara göre. Yao problem çıkartacaktır, oldukça da formda zaten. Ama Denver, Carmelo var yok dinlemeden maçları kazanıyor. Son Orlando maçında takımın skor yükünü çekmesi beklenen Billups, Nene ve J. R. Smith toplamda 10/43 ile şut atınca yenilgi de kaçınılmaz oldu ligin en formda takımına karşı. Geçenin ilk maçına Denver diyorum.
Detroit - Memphis: Detroit sürekli ya Prince'in ya da Stuckey'nin sırtında kazanıyor maçları. Ama bu aralar Stuckey ve Prince de kurtaramıyor olacak ki, tıpkı rakipleri gibi beş maçtır yeniliyorlar. Memphis hoş takım, ileriki senelerde Mayo-Gay-Gasol üçlüsüyle çok da iyi işler yapabilirler ancak henüz erken. Formsuz Detroit'e bir sürpriz yapabilirler, fakat onlar daha da formsuz. Detroit mağlubiyet serisini bitirmek için daha güzel bir maç bulamaz. Detroit diyorum.
Phoenix - Boston: Boston 9 maçta 7 mağlubiyet aldıktan sonra nihayet toparlandı ve 4 maçtır da kazanıyorlar. Başka bir şampiyonluk adayı için ayağa kalkmak bu kadar kolay olmayabilirdi. Boston'ı şampiyonluk yarışında bir adım önde kılan etmen de bu, bana kalırsa. Her maça ayrı bir konsantrasyonla çıkıyorlar. Bu maçı da yapacakları savunma belirler. Eğer maçın başında seyircinin gazıyla o bunaltıcı savunmalarını dikte ettirirlerse Phoenix bir daha geri dönemeyebilir. Phoenix ise kazanmak istiyorsa, Perkins'in yokluğunda bol bol Scalabrine'nin tutacağı adamdan(Shaq olur büyük ihtimalle) oynamalı. Maçın anahtarı Boston'ın savunması ve Garnett-Amare eşleşmesinin gidişatı. Boston diyorum.
Cleveland - LA Lakers: Herkes bu maç öncesi farklı bir motivasyon bulmuşa benziyor. NBA'in resmi sitesi "Final Preview" demiş, Yahoo MVP adayları ilk kez karşılaşıyor demiş. Hemen bir flashback yapıp geçen sezon Staples Center'da oynanan ve damın aktığı(!) maça dönmek gerekirse, LeBron maçın sonunda hem hücumda çok iyi oynamış hem de Kobe'yi savunmasıyla kilitleyip, dördüncü çeyrekte takımına galibiyeti getiren serinin mimarı olmuştu. Bu sefer o maçtan farklı olacağı kesin... O zaman Lakers'da Gasol, Bynum, Ariza, karşı cephede ise Big Ben, Szczerbiak, Mo yoklardı. Maçın anahtarı Gasol ve Bynum'ın içeride Big Ben ve Varejao'dan yiyecekleri dayağa ne derece karşılık verebileceklerinde ve süper yıldızların biraz olsun yavaşlatılmasında yatacak. Lakers'da Farmar, Lebrongiller'de Ilgauskas forma giyemeyecekler. Biraz da duygusal yaklaşarak Lakers diyorum.
Maçlara kadar biraz FM oynayalım, yarın da maçların sonuçlarını değerlendiririz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder