19 Ağustos 2010 Perşembe

Brave New World - Tier IV


13. Avustralya (Grup A)

Sırbistan'ın kazanmak için ağır favori olduğunu düşündüğüm A grubunda Arjantin ve Almanya'nın arkasına yerleştiriyorum dünyanın aşağı mahallesinden gelenleri. Benim nazarımda Almanlar'ın gerisinde kalma sebepleri zayıf takım kimyaları ve kadroda belli bölgelerdeki bariz yetersizlikler... Brian Goorjian'ın yerini alan ve Londra hedefiyle yola çıkan Brett Brown, San Antonio Spurs formasyonuna sahip bir teknik adam. Daha fazlasını söylemem yersiz olacaktır sanırım.* Almanya'ya bir sonraki katmanın içinde değineceğim, onları altlarına almak -Brown'ın yapabileceği ayarlamalar ölçüsünde- Boomers için çok uzak bir hedef değil elbet. Fakat ben alt yaş kategorilerindeki birlikteliklerinin ve nispeten homojen kadrolarının getirisi olarak Almanya'nın daha iyi bir takım olduğunu düşünüyorum. Bu listeyi de buna göre yapıyorum ve Almanya daha yukarıda olacak.

Kadro anlamında oldukça etkileyici bir oyuncu grubu var karşımızda, belki bu tip üst düzey organizasyonlarda gördüğümüz en iyi Avustralya kadrosu. Özellikle çifte vatandaş Aleks Maric'i böyle başarılı bir sezonun ardından, Sırbistan'ın elinden kapmaları çok değerli. Zaten Avrupa'nın nadide uzunlarından David Andersen ve geçen sezon Lietuvos Rytas formasıyla Efes Pilsen'e karşı çıkardığı kariyer maçıyla hatırladığımız Aron Baynes gibi isimlerle pota altında derin bir endişeye sürüklenmemişlerdi. Daha dışa dönük bir oyunu olan ama bu rotasyona dahil edebileceğimiz -yine formda isimlerden- Matt Nielsen de 32 yaşının tecrübesiyle takımın ruhani lideri olacak. Sahadaki lideri ararken ister istemez gözlerimiz oyun kurucu pozisyonuna yöneliyor. Fakat orada bu kadar güçlü bir ismin varlığına rastlayamıyoruz. Patty Mills bu sene Las Vegas'ta Portland formasıyla iyi top oynamış ve bazıları onu Armon Johnson'ın önüne yazma gafletinde bulunmuştu. NBA'de kenardan Jannero Pargo katkısı vererek mutlu edebileceği takımlar mevcuttur belki sahiden, ama uluslararası basketbolda direksiyonu emanet etmekten çekinebileceğiniz bir yapıda. İzleyenler onaylayacaktır... Yedeği ise Maric gibi Sırp kökenleri olan Kızılyıldız guardı Steven Markovic. Belki ondan gelecek ekstra bir katkı, takım için büyük bir yükseltme anlamına gelebilir.


Kanatlarda da Brad Newley ve Joe Ingles tanıdık isimler. Ingles'ın ismini ilk olarak ClubLakers forumlarında duymuştum. Mitch Kupchak'in bu çocukta özel bir şeyler gördüğünden ve bir ikinci tur hakkını onunla değerlendireceğinden bahsediyorlardı. O iş yattı sonra galiba, bir sürü videosunu izledikten sonra gelişimini gözlemlemek ilginç olacak. Newley ise tek başına bu takımı desteklemek için bir sebep. Nasıl içinizdeki Galatasaray taraftarları Harry Kewell nedeniyle Avustralya maçlarına farklı bir bakış getirmişse, bende de durum farklı olmayacak. Beşiktaş'a geldiği günden itibaren ne kadar faydalı olacağıyla ilgili kulislere başladığım son oyuncuydu kendisi. Yeni gözdem Roberto Hilbert. Biraz sabır...

Dördüncü katman içerisine dahil ettim fakat bir yukarıya geçip rütbe kazanmaya en yakın takım. Bunu 13. sıraya koymuş olmamdan da anlayabiliyorsunuz zaten. Basic Logic. Tek gereken kadrodaki oyuncuların da uygun olduğu sert bir basketbol oynatmak takıma. Karşısındaki rakibi ısıran bir yapı lazım, bu anlamda Güvenç Kurtar yahut Celal Kıbrızlı daha doğru seçim olabilirdi. Ama ben Brown'a da güveniyorum. Hey Mr. Brown!

Kadro son halini aldı, turnuvaya kadar bir talihsizlik yaşanmazsa: David Andersen, David Barlow, Aron Baynes, Adam Gibson, Joe Ingles, Steven Markovic, Aleks Maric, Damian Martin, Patrick Mills, Brad Newley, Matthew Nielsen, Mark Worthington.

* "Keşke dünyayı da onlar yönetseydi, hiç savaş olmazdı." - Murat Can Ege, 2008


14. Fransa (Grup D)

Mükemmel bir dünyada ayırdığım tüm katmanlarda her grubun birer temsilcisi olması gerekirdi. Neyse ki öyle bir dünyada yaşamıyoruz, çok sıkıcı olurdu. D grubundaki "İspanya'nın arkası tufan" olarak özetlenebilecek bu yapı, çapraz gruptaki bizim milli takımımızın geceleri rahat uyumasını sağlamakta şu an. Grubun ikinci ve üçüncü sırada bitirilmesiyle oluşacak olaı Litvanya, Fransa ve Kanada eşleşmelerinin tamamı tercih edilebilir maçlar vadediyor. Fakat bu takımların hepsi de Türkiye'nin -son yıllarda sıkça gördüğümüz- kötü bir gününde yakalarlarsa, çeyrek finali bileti alabilecek kadar çapı olan takımlar. Yıldızlar gelmiyor, tamam ama biraz fazla abartıyoruz bu durumu. Ya da kendimize biraz fazla pay biçiyoruz bu durumdan.

Tony Parker'ın gelmeyeceği ilk günden beri belliydi, fakat bu takımı yıkan en önemli haberler 2010 kadrosunun temel direği olarak düşündükleri Rodrigue Beaubois ve gelmesine bir dönem ciddi ciddi inandıkları Joakim Noah'ın sakatlıkları oldu. Ronny Turiaf'in de yokluğunda takımın pota altı sıradan uzunlara kaldı diyebiliriz. Alexis Ajinca henüz potansiyelini gerçeklemek için gerekli adımı atamadı, Ali Traore'nin sağlık durumu cümleye her zaman bir 'eğer' ile başlama zorunluluğu yaratıyor ve belki de rotasyondaki en güvenilir isim olarak standart bir Euroleague uzunu Alain Koffi kalıyor. (Bir an gözden kaçırdığım Florent Pietrus da varmış. Ama gözden kaçırabildiğime göre bir sebebi vardır. En iyi döneminde bile takımın zayıf halkası olan bu adama hala güvenemiyorum. Ian Mahinmi?) Fakat içlerindeki "asıl" büyük boşluk burada değil, oyun kurucu pozisyonunda. Yannick Bokolo kamikaze bir guard ve şut bakımından güvenilir olmaktan çok uzak. Geçen ABD maçında bunu tezip eden bir şut performansıyla başlamıştı ama şampiyona boyunca o kadar şut sokamazsa kendisini takip edenler kesinlikle şaşırmayacaktır. Nando De Colo'nun takımında da zaman zaman bu bölgeye devşirildiği oluyordu ama bunu bu seviyede ve A planı olarak düşünmek pek akıllıca değil. Kadro şu an için hala 15 kişi gözüküyor ve bu havuzun içindeki Aymeric Jeanneau'yu tutmak için daha yetenekli birilerini feda etmek düşünülebilir.


Nicolas Batum, Boris Diaw, Edwin Jackson ve Mickael Gelabale İstanbul'a gelen birçok takımın kadrosunda önemli boşlukları doldurabilirdi. Fakat hiçbiri istikrarlı bir dış şut sahibi olmayan bu swingmanler fazlasıyla tek tip bir kanat rotasyonu yaratıyor. Diaw'u muhtemelen 4 numarada görürüz bu takımda. De Colo-Batum-Diaw-Pietrus-Ajinca beşinin laboratuvardan çıkması insanlığın hayrına olmayabilir ama "that is a heckuva team" her anlamda... Bunu geçen hafta ABD karşısındaki 86-55 sonuçlanan prova da gösterdi. Ajinca yerine Mahinmi başlamıştı o maçta, biz atlamayalım ki detayseverler de atlamasın...

Zor dostum zor, ekleyebilecek Fransızca esprim bile yok şu takım için: Alexis Ajinca, Nicolas Batum, Yannick Bokolo, Fabien Causeur, Nando De Colo, Boris Diaw, Mickael Gelabale, Edwin Jackson, Aymeric Jeanneau, Charles Kahudi, Alain Koffi, Ian Mahinmi, Florent Pietrus, Ali Traore, Ludovic Vaty.


15. Porto Riko (Grup C)

Porto Riko kampından gelen son haberler -bu da Gökhan Türe girişi oldu- iyi değil. Moraller gayet iyi. Gayet iyi... Gayet iyi... Rezalet iş olmuş ama akılda kalıyor. Ne diyordum, Beşiktaş'ta taraftar favorisi olmuş Larry Ayuso ve Beşiktaş'ta Ergin Ataman'ın vebalini yüklenmekle meşgul olmuş Christian Dalmau takımla birlikte Almanya'ya uçmayıp eve dönmüş. Söylediğine göre Manuel Cintron'dan hazırlık dönemi başında ilk beş garantisi almış Ayuso ve tarih yaklaşıp da coach söylem değiştirince bozulmuş. Cintron'un son röportajında arka alanının Arroyo-Barea ikilisinden oluşacağını söylemesi, Ayuso'nun kararını pekiştirmiş. Olayın gelişimi Ayuso'nun burada söylediği gibiyse onu suçlayamam. Ama ucuz milliyetçilikten vuracak olanlar Porto Riko'da da bulunacaktır. Dalmau ise rotasyondaki 10. oyuncu haline geldikten sonra, yine anlaşılır bir yaklaşımla 'kadrodaki bu yeri genç bir oyuncunun da hayli hayli doldurabileceğini' söyleyerek geri adım atmış.

Açıkçası Porto Riko'nun sıralamamdaki yerini bu haberlerden sonra değiştirmeye gerek duymadım. Elde fena bir kadro yok gibi gözükse de, potansiyelinin işaret ettiği yerlere gelmek genelde bu takım için mümkün olmadı. Bu sene de pota altında daha da yaşlanmış bir Daniel Santiago, eskiden genç potansiyel olarak algılarken şimdi patlak bir balon olarak gördüğümüz Peter Ramos ile işleri öyle çok kolay değil. Renaldo Balkman'ı gördüm geçen hafta Madison Square Garden'da, kendisini orada ilk görüşümüz de değildi. Sevdiğim bir topçudur ve doğru kullanılırsa, Carlos Arroyo ve Jose Juan Barea gibi savunma defekti barındıran oyuncuların yanında çok kritik bir parça olabilir. Onun yerine 3 numarada Carmelo Lee başlayacak ki o da sert savunmacıdır. Arroyo-Barea-Lee-Sanchez-Ramos beşini şimdiden açıkladı Cintron, bir Fatih Terim hamlesiyle.


Ayuso ve Dalmau'nun gidişiyle paniğe sürüklenmek onlar adına çok mantıklı olmaz. Zira o görev tanımıyla barışık bir Ayuso çok büyük fayda sağlayacak olsa da, böyle bir ihtimal hiçbir zaman masaya gelmemiş. Fakat burada dikkatle okunması gereken Dalmau'nun kararı bence. Mental olarak biraz kırılgan bir arkadaştır ama eğer takımın başarısına bir güven duysaydı bu tablonun bir parçası olmaya ve ülkesiyle büyümeye çalışırdı. Rolüne tamah etmemekten ziyade bir isteksizlik halini görüyorum bu kararın motivasyonu olarak. Tabi ki sadece dışarıdan bakan bir göz olarak. Ama eğer böyleyse yine çok büyük hayaller kurmamak gerek. Böyle değilse ve bir kolej takımı havasına girilirse geçen senenin Amerika elemeleri iyi bir veri. Yunanistan ve Rusya'ya ilk iki için hayli güveniyorum, özellikle Rusya'ya olan güvenimi zamanı geldiğinde okuyacak ve hayrete düşeceksiniz. Benden uyarması... Üçüncülüğü de Porto Riko'ya bırakmayız ya sanki.

Bizim grupta olacaklar ve benzer bir dağınıklıkla geldiğimiz 2002 Dünya Basketbol Şampiyonası'nın açılış maçında da ilk tokadı Porto Riko'dan yemiştik. O günlerde sempati beslediğim bir takımdı ama artık Ayuso yerine Barea, Jose Ortiz yerine Ramos oynarken aynı sempatiyi koruduğumdan bahsedemeyeceğim: Carlos Arroyo, Jose Juan Barea, Renaldo Balkman, Guillermo Diaz, David Huertas, Carmelo Lee, Nathan Peavy, Peter John Ramos, Filiberto Rivera, Ricky Sanchez, Daniel Santiago, Angel Daniel Vassallo.


16. Kanada (Grup D)

O Canada! Ne güzel ülkesin. Az önce "Bitik Adam" bitirdim sonunda. Glenn Gould, malum. O yüzden girişteki bu gereksiz hassasiyet. Yunanistan'dan acayip bir fark yemişsin, daha önce İspanya'dan da benzer bir fark yemiş ve B takımla çıktığını iddia etmiştin. Neyse bu bayık üsluptan kurtaralım yazıyı, saatin sabaha karşı 6 olması da bahane sayılmaz pek.

Yunanistan'dan bugünlerde hangimiz fark yemiyoruz ki? Bu çok moral bozucu olmamalı Kanada için. Skor 123-49, biliyorum! Fakat Slovenya'yı da benzer bir tarifeyle gönderdiler. Erken madalya adaylarımdan Yunanistan'a karşı verilen bu kötü sınavdansa, Fransa'yı Toronto'da iki kez mağlup etmeleri daha önemli bir veri olarak kabul edilmeli. Ve İspanya'ya karşı gerçekten de 'developmental team' adını verdikleri bir takımla oynamışlardı. Bugüne kadar hazırlık maçlarında yenilgisiz gitmekle övünüyorlardı ama seriye noktayı tatsız bir şekilde koydular. Amerika'dan son bilet için Dominik Cumhuriyeti'nin güçlü ve burada olmaya birçok takımdan daha layık kadrosunu mağlup ettiklerini hatırlatalım. Ve biraz da kadroya bakalım. Onlar da sahada bir yöneticinin eksikliğini hissediyorlar. Andy Rautins Syracuse günlerinden sevdiğimiz bir topçu, J.E. Skeets'i de andırıyor hakikaten. Bu yüzden ayrıca seviyoruz... Fakat pür bir oyun kurucu olmadığını da biliyoruz. Onun dış şutları takımın hücumdaki en önemli opsiyonlarından ve bunu hazırlık maçlarında da gördük. Nasıl bir oyun oynayacaklarından emin değilim, ilk kez bu hafta sonu izleyeceğim kendilerini. Belki old-school bir oyun kurucu yerine Rautins gibi biri daha iyi bile olabilir. Turnuva başlamadan bir güncelleme yaparım bu konuda.


Jamaal Magloire ve Matt Bonner'ın geleceği konuşuluyordu yine her şeyin başında. Fakat Bonner'ın San Antonio'dan şu kontratı aldıktan sonra fiilen olmasa da basketbol kariyerini bitirmesini bekliyorum. Sandviç işine falan girebilir. Tık! (Bonner'ın pasaport işleri de sıkıntılıydı bildiğim kadarıyla, hakkını yemeyelim.) Onların yokluğunda sınırlı NBA uzunu kontenjanını Joel Anthony'nin doldurması bekleniyor... Pota altında Levon Kendall gibi önemli bir Avrupa oyuncusu var destek verecek. Belki göze çok hoş gelmeyen bir basketbolu var, bileği çok yumuşak değil ama en üst seviyenin bir altındaki takımların çoğuna katkı verebilecek tarzda delişmen bir uzun. Triumph Lyubertsy forması giyen Jermaine Anderson, tempo yapmak istendiğinde kenarda başvurulması gereken isim olarak ön plana çıkacaktır kimi zaman. Anderson-Rautins ikilisi de savunma için zafiyet yaratacak olsa da denenebilir bir kombinasyon. Geçen sene Oyak Renault'da izlediğimiz çok yönlü Olu Famutimi de yine önemli katkılar verecektir. Bu takımda Carl English de olsa gerçekten şut sokabildiklerinde herkesi yenebilecek bir oyuncu grubu olurdu önümüzde. Şimdi de fena değiller ve hazırlık maçlarında Jermaine Bucknor, Denham Brown ve Jevohn Shepherd gibi isimsiz oyuncuların verdiği performans da umut verici. Son U19 turnuvasının göze çarpan yeteneklerinden Kelly Olynyk de bu kadroda olacak, Alman Elias Harris gibi o da Gonzaga öğrencisi. Porto Riko'nun üstüne koyabilirdim belki onları ama Kanada'yı gerçekten sevmiyorum. İlk paragrafta rol kesmeye çalıştım ama olmuyor...

Kolay bir grupta değiller. Yeni Zelanda ve Lübnan mutlaka dördüncülük mücadelesini zorlamak için Kanada maçlarına ayrı asılacaktır. Turnuvaya kaderini kabullenmiş olarak gelecek bir takım yok yani burada. Slovenya -Goran Dragic'i atınca- her gün her rakibe yenilebilecek kadar karaktersiz bir takım ve o gün Goran yoktu ama Yeni Zelanda'nın böyle önemli bir galibiyeti var. Lübnan bile hazırlık maçlarından iyi skorlarla çıkıyor. Bu grupta İspanya'dan sonrası her türlü sürprize açık.

Andy'nin babası Leo Rautins'in elindeki kadro şu anda şöyle gözüküyor: Jermaine Anderson, Joel Anthony, Ryan Bell, Denham Brown, Jermaine Bucknor, Aaron Doornekamp, Olu Famutimi, Michael Fraser, Levon Kendall, Tyler Kepkay, Kyle Landry, Kelly Olynyk, Andy Rautins, Robert Sacre, Jevohn Shepherd.

5 yorum:

CaRtMaNtR dedi ki...

Ramazandan mı, işlerin yoğunluğundan mı yada Milli Takımın umut vermemesinden midir nedir ilk defa basketbolda bu kadar komplike bir turnuva öncesi hiç havaya giremiyorum.

Kendimi eleştiriden sonra Avusturalya her daim güzel takımdır severiz kendilerini diyeyim. Maric hamleleride çok şık olmuş kendi adlarına.

Fransa sürekli yetenek çıkarıp bir türlü takım olamıyor. Ya çıkan oyuncuları çok abartıyoruz yada bu takımı birleştirecek bir oyuncuya ihtiyaçları var. O türde bir adam bulana kadar başaltı takılırlar gibime geliyor.

Kanada diyince aklıma sadece Terrence ve Philipp geliyor diyeyim durumu siz düşünün.

Porto Riko yine sokak basketbolu kokan tarzda gard ağırlıklı oynarlar diye düşünüyorum. Peter Ramos'da NBA'de bile bir dönem prospect idi ya hakikaten şu hayat çok tuhaf.

sannti dedi ki...

"istikrarlı şutu olmayan Batum"? Biraz ağır olmuş. %40'la attı bu sene Batum.

Sheed dedi ki...

sannti,

ağır olmamış ama belki yanlış kelimeler seçmişimdir.. orada desteklemek istediğim argüman, hiçbi dış oyuncunun birinci opsiyonu dış şut olan istikrarlı şutörler olmamasıydı.. batum, son avrupa şampiyonası'nda 8/22 üçlük attı.. 9 maçta.. yüzdesi fena sayılmaz ama 9 maçta sadece 8 başarılı üçlük kaydetmiş olmasıyla argümanım için biçilmiş kaftan..

2 sezonluk nba kariyerinde de maç başına 1 üçlüğü var fakat geçtiğimiz sezon biraz gelişim kaydetmiş.. sen kuşkusuz kendi takımın olduğu için daha fazla takip ediyorsun ama bu açıklamamdan sonra ikna olmuşsundur sanırım..

cartman,

daha var abi.. her sene turnuva yapıyorlar, bence de ideali 20 günden fazla kafa yormamak bu turnuvalara zaten :)

sannti dedi ki...

Rudy'nin bu seneki karavanasından sonra Portland'ın en iyi dış şutörü Batum oldu. Bu sezon 37 maçta maç başına 1.5 üçlük atmış %41 gibi bi yüzdeyle. Kendini epey bir geliştirdi yani. Önceki Avrupa Şampiyonası'nda takımın 3. ya da 4. skor opsiyonuyken şu anda 1 numaralı konumda. Bu rakamlar illa ki artacaktır ama Fransa'nın genel olarak hücumda çok çapsız bir takım olduğuna elbette katılıyorum. Batum 30 atsa bile, ki atamaz, Fransa'nın maç başına 70 sayı atabileceğinin garantisi yok.

Unknown dedi ki...

avustralya'da guard pozisyonu için iki tane nbl oyuncusu var. adam gibson ve damian martin. martin şampiyon ekibin guardı ama pek bir işe yarayacak cinste değil. adam gibson ise takımın uzunlarını iyi oynatan bir isim. kısacası iyi yedek. bir de 4 numarada worthington var ki izlemesi keyifli bir oyuncudur. tabii ki buralarda ezilip biçilecek cinsten oyunları var.

Yeni Yazıhane Diyorsak...

Bir yılı geride bıraktığımız gibi soluğu yeni tasarımda aldık. Kubilay Kahveci'nin yeni oyuncakları için buradan yakın. Yazıhan...