

Geçen hafta Ümit Özat'tan hafif alaylı bir biçimde, ama iş disiplinine olan saygımı da ihmal etmeden bahsetmiştim. Çok korkuttu bizi dün gece, Süper Kupa Finali'nden Karlsruhe-Köln maçına geçtiğim gibi şoka uğradım, ikinci yarının başında olayın tekrarını gördüğümde de duyduğum tüm olumlu şeylere rağmen Antonio Puerta'yı düşünmeden edemedim. Sonuçta ondan da iyi haberler almıştık maç sırasında, sabah kalktığımızda ise çok büyük bir şokla karşılaşmıştık. Neyse ki Ümit'in durumu medikal açıdan pek bir benzerlik göstermiyormuş Puerta'nınkiyle. Yeteri kadar sıvı alamaması problem yaratmış, dilinin kayması da üzerine tuz biber ekmiş. Neyse ki müşahede altında geçirilen bir gece sonrası her şey istediğimiz gibi. Durumun Ümit'in kariyerini etkileyip etkilemeyeceği ise henüz merak konusu.

Bundan sonra ne olur bilmiyorum ama iş disiplini demiştik başlangıçta, aşağıdaki alıntı birçok şeyi gösteriyor tek başına. Karlsruher SC doktorlarından Marcus Schweizer'dan alıntılanan bu ifadeye göre stadyumun içinde bir anlığına tekrar kendine gelmiş Ümit ve gözünü açtığı anda oyun alanına koşmaya yeltenmiş refleks olarak. İşte böyle bir iş ahlakı... Günümüzde çok fazla görebildiğimiz bir şey değil. Her yabancı oyuncuya kaptanlık verilmiyor zaten, ancak böyle özel kişiler buna layık görülüyor. Bu arada Christoph Daum'un gözyaşları paha biçilemez. Faryd Aly Mondragon... Sana ne diyeyim? Ümit'in kaptanlık bandını kabul etmemesi, hakem tipik bir Alman gibi davranıp oyuna tekrar başlamak için topu isteyince tek başına direnmesi, Florian Meyer'in muhtemelen "Hayat devam ediyor" tabanlı konuşmasına, yine muhtemelen "O kadar kolay değil" diye cevap vermesi. Bizden biri olmuş bir Kolombiyalı ve bir Alman... Tabi sözkonusu oyuncunun Ümit olmasının da bunda payı büyüktür.
"Er kam im Stadioninneren wieder kurz zu sich und war so verwirrt, dass er wieder aufs Spielfeld rennen wollte."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder