
İsviçre maçından dolayı alınan saha kapatma cezasına rağmen grup maçlarına mükemmel başlayan milli takım acaba özlediğimiz milli takım geliyor mu görüşlerinin hepimizin kafamızda belirmesine neden olmuş ama ondan sonra Bosna Hersek mağlubiyeti ile başlayan kötü gidiş ve evimizde mağlup olduğumuz Yunanistan karşılaşmasından sonra herkesi umutsuzluğa sürüklemişti. Ama Norveç deplasmanı ve Bosna galibiyetlerinden sonra Euro 2008'e katılma hakkı kazandık.
Uzun bir aranın ardından ligin bitmesi ile Antalya kampı ile tekrar milli heyecanı derinden hissetmeye başlamıştık. Seçilen kadro nedeniyle Fatih Terim aleyhinde bir çok eleştiriler de gazetelerin başlıklarını süslemeye başlamıştı. Kimine göre Galatasaraylı, kimine göre aşırı egoist, kimine göre de gözünün üstünde kaşı olduğu için saldırılar başlamıştı Fatih Terim'e. Tam eleştiriler azalmaya başladı derken kadrodan çıkarılacak 3 oyuncu açıklandığında tekrar oklar milli takıma ve Fatih Terim'e yönelmişti. Çoğu kişinin gol bile atamazlar, puan almak bile hayal tahminleriyle İsviçre'ye yola çıktı Milli Takım.
İlk rakibimiz Ronaldo, Nani, Pepe, Deco gibi dünyaca ünlü yıldızlara sahip Portekiz'di.Seçilen yanlış kadro, sahaya yansıyan kötü oyun ve alınan 2-0 skorla eleştiriler yoğunlaşmış ve umutlar nerdeyse bitmişti. Herkes turnuva başlamadan yazdığı tahminlerin altını çizerek "Ben demiştim!" naraları atmaya başlamıştı. İkinci maçımız turnuva ev sahiplerinden ve 2006 Dünya Kupası elemelerinde play-off maçları sonucunda elenip büyük olaylar yaşadığımız İsviçre idi. İlk yarıda yine kötü bir oyun ortaya koyan milli takımımız ilk yarıyı Türk asıllı oyuncu Hakan Yakın'ın attığı golle mağlup kapatmıştı ve yağan inanılmaz yağmur yüzünden saha futbol oynanamaz hale gelmişti. Devre arasında herkes turnuvaya katılmamız bile büyük başarı görüşlerini birbiriyle paylaşırken ikinci yarı oyuna giren Semih'in getirdiği hareketlilikle çok daha iyi bir milli takım izlemeye başlamıştık ve gol de çok gecikmeden 57. dakikada Semih'in kafasından geldi. Daha sonra İsviçre'nin inanılmaz tehlikeli atakları sonuçsuz kalınca son dakikalarda daha diri görünen milli takımımızın geliştirdiği her atakta acaba sorusu kafamızda dolaşmaya başlar olmuştu. Maçın son dakikalarında tam umudumuzu kesmişken 21 yaşındaki yeni yıldızımız Arda Turan sahneye çıktı ve Türkiye maçı 2-1 kazandı.
Herkes İsviçre maçındaki galibiyetin önemini vurgularken kafalarda da yapabilir miyiz acaba soruları belirmeye başlamıştı. Ama bu sefer karşımızdaki takım ekol olmuş ve bize karşı oldukça ters gelen Çek Cumhuriyeti idi. Takımın süper yıldızı Rosicky ve dünyaca ünlü yıldızları Nedved'in olmayışı bize umut veriyordu. Maç başladığında ise Çekler Sionko ve Koller ile sürekli yüklenip bizi bunaltmaya başladı. Koller o yaşına rağmen kendisine şişirilen topların nerdeyse hepsini alıp tehlikeler oluşmasını sağlıyordu. Bu durum çok uzun sürmedi. 31. dakikada gelen ortada maçın başından beri yaptığını tekrarlayan Koller topa vurup golü buldu. İlk yarı böyle bitiyor ve umutlarımız oldukça azalmaya başlıyordu. Maçın ikinci yarısı başladığında sahada inanılmaz bir Türkiye gördük. Sağlı sollu ataklar ile Çek kalesini bunaltmaya başladığımız anlarda tam golü atıyoruz derken; Emre Güngör'ün sakat olduğu ve 10 kişi olduğumuz dönemde Plasil'in attığı golle adeta yıkılıyorduk. Herkes umudunu yitirmiş bir şekilde kalakalmıştı sanki. İsviçre maçının kahramanı Arda Turan 76. dakikada attığı golle umutları yeşertmiş ve Türk takımının uyanmasını sağlamıştı. Dakikalar 85'i geçtiğinde herkes bu işin bittiğini düşünmeye başlamış ve umutsuzluğa kapılmıştı. Kimse tarih sayfalarının yazacağı geri dönüşlerden birine ihtimal dahi vermiyordu. 87. dakikada dünyanın en iyi kalecisi olarak gösterilen Petr Cech büyük bir hata yaparak Türk Milli takımının Nihat ile tekrar hayata dönmesini sağladı.Herkes uzatmaları düşünmeye başlamışken Nihat ile bir gol daha buluyor ve dünya basınının manşetlerini süsleyecek şekilde çeyrek finale yükseliyorduk.
Bu sefer karşımızda turnuvanın favorilerinden biri olarak gösterilen Hırvatistan duruyordu. Volkan'ın cezası ve Servet'in sakatlıkları; Hırvatistan'ın sahip olduğu yıldızlar endişe duymamız için başlıca nedenlerdi. Derken maç başlıyor Hırvatlar'ın üstünlüğü ile geçen 90 dakika
kaçırdıkları sayısız gol nedeniyle uzatmaya gidiyordu. Kondisyonu düşen Hırvatlar karşısında üstünlüğü ele geçiren milli takım bize yeniden yarı final hayalleri kurdurmaya başlamıştı. Maç tam penaltılara gidiyor derken 119. dakikada babasının böbreği ile hayata tekrar dönen Ivan Klasnic golü atıyor tarihin sayfalarına adını yazdırıyordu; ya da herkes öyle sanıyordu, ta ki 2 dakika sonrasına kadar. Semih attığı müthiş golle maçı penaltılara taşıyor ve milyonlarca kişiyi bir kez daha şaşkınlık içerisinde bırakıyordu. Bu golün getirdiği moral çökmesini yaşayan Hırvatlar attığı 4 penaltının 3'ünü kaçırarak turnuvaya veda ediyordu.
kaçırdıkları sayısız gol nedeniyle uzatmaya gidiyordu. Kondisyonu düşen Hırvatlar karşısında üstünlüğü ele geçiren milli takım bize yeniden yarı final hayalleri kurdurmaya başlamıştı. Maç tam penaltılara gidiyor derken 119. dakikada babasının böbreği ile hayata tekrar dönen Ivan Klasnic golü atıyor tarihin sayfalarına adını yazdırıyordu; ya da herkes öyle sanıyordu, ta ki 2 dakika sonrasına kadar. Semih attığı müthiş golle maçı penaltılara taşıyor ve milyonlarca kişiyi bir kez daha şaşkınlık içerisinde bırakıyordu. Bu golün getirdiği moral çökmesini yaşayan Hırvatlar attığı 4 penaltının 3'ünü kaçırarak turnuvaya veda ediyordu.
Yine tüm dünya basınında Türkiye başlıkları süslemeye devam ediyordu. Yarı finalde rakibimiz turnuvaların gelmiş geçmiş en başarılı takımı Almanya oldu. 8 eksikten ve karşımızda Panzerler olmasından dolayı biz de dahil olmak üzere tüm dünya favori olarak Alman takımını görüyordu. Ama maç başladığında herkes şaşkınlıklar içinde Türk milli takımının sayısız atağını izlemeye başladı. Çok geç olmadan Türkiye Uğur Boral'ın ayağından bulduğu golle 1-0 öne geçti. Almanya geliştirdiği ilk atağında 4 dakika sonra Schweinsteiger ile cevap veriyor ve ilk yarı 1-1 berabere bitiyordu. Turnuvanın başından beri en iyi oyununu oynayan milli takımımız bize güven verip inançlı olmamızı sağlamıştı. 79. dakikada Rüştü artık klasik olmuş hatalarından birini tekrarlayarak golü yememize sebep oluyordu. Her şey bitti derken Semih 86.dakikada şık bir vuruşla yoksa yine mi sorularını akıllara getirdi. Acaba uzatmalar nasıl olur derken son dakikada Philipp Lahm golü atarak bir Külkedisi masalını sonlandırdı.Son dakikalarda galibiyetler alan Türkiye bu sefer bir son dakika golüyle turnuvaya veda ediyordu.
Hikayenin başında da değindiğim üzere hiç kimse tarafından şans tanınmayan Milli Takım oynadığı yarı final, yaptığı comebackler ile tarihin sayfalarındaki yerini aldı. Bir Külkedisi masalı tadındaki öykünün belki de böyle bitmemesi gerekirdi ama bu bile bize oldukça gurur duymamızı sağlayacak yeterli bir başarı. Teşekkürler Türkiye; bize yaşattıklarınız için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder