
Ernst-Happel-Stadion, Wien - Pieter Vink (Hollanda)
AVUSTURYA:0 HIRVATİSTAN:1
Avusturya: 21 Macho - 15 Prödl, 3 Stranzl, 4 Pogatetz - 6 Aufhäuser, 19 Säumel (7 Vastic 61) - 2 Standfest, 10 Ivanschitz, 12 Gercaliu (11 Korkmaz 69) - 20 Harnik, 9 Linz (18 Kienast 73)
Hırvatistan: 1 Pletikosa - 5 Corluka, 4 R Kovac, 3 Simunic, 22 Pranjic - 11 Srna, 10 N Kovac, 14 Modric, 19 Kranjcar (15 Knezevic 61) - 18 Olic (8 Vukojevic 82), 21 Petric (20 Budan 72)
SARI KART: Pogatetz, Prödl, Säumel - R Kovac
GOL: 4' Luka MODRIC (p)
İbrahim Altınsay'ın deyimiyle futbol dilencilerinin en çok beklediği maç buydu belki. Rusya'nın, hatta İngiltere'nin tatsız tuzsuz oyunlarının var olduğu grupta bir takım yıldız gibi parlıyordu. Rakitic-Kranjcar-Modric-Petric orta sahası önünde Eduardo'yu barındıran bu kadro gelecek için de çok fazla şey vadediyordu. Eduardo'nun sakatlığıyla başladı her şey. Hazırlık maçlarında yedek takımla sahaya çıkan Niko Kovac, bir gol attı. Üzerine A takımla sahaya çıkıp maç kurtaran bir gol daha attı. Bunun sonucunda Bayern'e attığı golün tadı hala damağımızda yer eden Rakitic'in onbir ihtimali sekte yedi. Bitmedi, futbolculuk kariyerinden antrenörlük kariyerine kimsenin beklemediği hızda bir adım atan ve cesaretiyle ünlü Slaven "Rockstar" Bilic, ilk maçında futbol fakiri olarak bilinen Avusturya'ya karşı puan kaybetmekten korkup takımını geri çekti, çektikçe çekti. Bu geri çekmenin bir golle cezalandırılması adına onca dua ettim, ancak Ümit ve Harnik başta olmak üzere bu 'futbol fakirleri'nin çabaları sonuç vermedi.

Sahada hiçbir şey oynamayan Hırvatlar'dan bahsetmektense, ülke halkı turnuvada yer almamaları için imza kampanyası başlatan Avusturya'dan bahsetmek daha adil olacak. O halk bu futboldan sonra "Biz ne yaptık böyle, birayı, proseccoyu fazla mı kaçırdık acaba?" diye kendi kendilerine sormuş olsa gerek. Pazar günü Avusturya'nın oynadığı futbolu izlemeyenler abarttığımı düşünebilir. Onlara Polonya maçını izlemelerini söyleyeceğim, ancak kazanmak zorunda olan bir Beenhakker'in Bilic'in yaptığını yapıp rakibe "Gel oyna" demesini ben beklemiyorum açıkçası. Bu yüzden tek taraflı oynanmış güzel bir futbol izlemek için bu maçın kasetini bulun bir yerlerden. Selçuk Yula'nın yorumladığı bir maçtan keyif alabileceğimi düşünmüyordum bugüne kadar, bu genç takım bunu başardı her şeyden önce. Analiz kısmındaki övgülerimi hak etti Hickersberger bu maçta da. Euro '08 havasını soluyup da futbol romantizmine kapılmadı, gerçekçi bir 3-2-3-2 ile dizdi takımını sahaya. Aslında gerçekçi dediysek, Fransa hücuma 4 kişiyle çıkarken Avusturya da 3 kişiyle çıkıyordu işte, çok da abartmamak lazım yani. Aufhäuser-Säumel ikilisinin Makelele-Toulalan ikilisine göre daha hücumcu olduğunu da belirtmek lazım. 4. dakikadan itibaren büyük bir baskı kurdu rakip kalede Avusturya. Sakatlanana kadar oyunda kalan çok kötü bir santrforları olmasa, gol de bulacaklardı inanıyorum. Sözkonusu santrfor Linz yerine Kienast'ın girmesiyle takım daha da bir toparlandı zaten. Etkiyi yaratanlardan biri de Türk asıllı Ümit Korkmaz idi. Bu maçta olmadı, ancak Polonya maçında olmayacağını kimse garanti edemez. "Mad Dog" atılmaz da 11 kişi tamamlayabilirlerse, Ümit-Kienast ikilisi Gercaliu-Linz ikilisinin yerinde oynarsa iddia ediyorum bu Avusturya Polonya'ya yenilmez. Hickersberger de nostaljiyle yaşayan halkına kapak yapma emeline ulaşır böylece.

Spotlight: Martin HARNIK
Maçtan önce bu köşede bir Avusturyalı'nın yer alacağını söyleseniz, en iyi ihtimalle katıla katıla gülerdim. Petric favorimdi, Modric plasem. Ancak Petric öyle bir hayal kırıklığı yaşattı ki, Bilic'in 70 dakikalık sabrı bile yersizdi. Bu adam orta sahada daha yararlı onu görmüş olduk. Modric için en azından 1 maç daha beklemek lazım, gerçi fantasy oyununda takımımdan çıkarmak için bekleyemedim. Unutmayalım ki, fantasy ciddi bir iştir. Avusturya tarafında Ivanschitz beklentilerimi aşağı yukarı karşıladı. Ancak asıl bombalar Rapid Wien'den Eintracht Frankfurt'a transferini yapıp da gelen Ümit ve bir başka Bundesligist Harnik'ti. Bu oyununu 90 dakika boyunca sergilediği için Harnik'i tercih edip, Ümit'i bir 90 dakika boyunca izleyeceğimiz güne kadar bekleyelim. Werder Bremenli Harnik'i "Yeni Yüzler" yazımda ifşa etmiş, ancak kötünün iyisi olarak gördüğümden yapmıştım bu seçimi. Fakat Harnik o vasat partnerine rağmen bir iz bırakmayı başardı. Topu her ayağına aldığı an Pranjic'i arkasında bırakmış durumdaydı zaten. Simunic'i de zorladı ancak geçtiği zaman da bir türlü yardım göremedi. Zaman zaman sağ kanatta forma şansı buldu Bremen'de ama görünen o ki, kaleye yaklaştıkça daha büyük bir tehlike olup çıkıyor. Harnik'ten etkilendiğimi söylemem lazım, bakalım daha vasıfsız bir Leh savunma karşısında bunu golle noktalayabilecek mi? Dediğim gibi, fantasy ciddi bir iştir ve sakatlanan Frei'ın yerine takımıma aldığım Harnik bu performansı gösteremezse, ilk küfür edecek kişi de yine ben olacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder