5 Eylül 2009 Cumartesi

Eurobasket 2009 - Grup B #2


ALMANYA

1993'te Christian Welp önderliğinde gelen altın madalyadan 12 yıl sonra bir başka süper yıldız Dirk Nowitzki ile finale kadar giden Almanya'da yavaş yavaş bir dönemin daha sonuna geldiğimizi görebiliyoruz. Bu Post-Nowitzki döneminde Almanlar'ın yapacağı tek şey yeni süper yıldızın ortaya çıkmasını beklemek olacaktır. Fakat alt yaş kategorilerinde sağlam oyuncular bulundurmalarına rağmen, yeni takımı etrafına kurabilecekleri çapta bir yetenek de göze batmıyor. Milli takım böyle bir geçiş süreci içerisine doğru yol alırken, Dirk Bauermann da enerjisini gençlerden alan ve birkaç büyük tecrübeyle desteklenen bir kadro kurmayı tercih etti.

Almanlar'ın uzun yıllar sonra bir turnuvaya farklı beklentiler içinde geldiğini görüyoruz, burada aslolan gelecek dönemlerde takımın iskeletini oluşturacak oyunculara gerekli uluslararası tecrübeyi sağlamak. Yakın gelecekte "1 Süper Yıldız + Herhangi 11 Adam" formülünü tekrar uygulamaya koymak pek mümkün görünmediğinden, bu turnuvanın söz konusu genç oyuncular yoluyla yarının kazanılması adına büyük önem taşıdığı aşikar. Kadroya göz atmadan önce, Almanya'nın bu kadrosuyla Ankara'da milli takımımızı çok sert bir maçın sonucunda yendiğini de hatırlatmak gerek. Bogdan Tanjevic bu maçta birçok deneme yaptı ve ilk beş başlattığı oyuncuyu takım ihtiyaç duymasına rağmen oyuna sokmadı maçın sonlarına kadar mesela. Pardon, Tanjevic'ten bahsediyorduk... Bunun turnuvada da olmayacağını kimse garanti edemez. Neyse, o maçta da Patrick Femerling takımın mental liderliğini yaptı, zaman zaman rakiple kavga etti ama bir karakter gösterdi. Zaten Nowitzki'nin olduğu kadronun bir parçası olmuş oyuncuların böyle bir psikoloji içine girmesi çok şaşırtıcı değil. Ben bile az önce kendilerinden "herhangi 11 adam" olarak bahsetmişim. Böyle olmadıklarını göstermek isteyecek, olayı gurur meselesi haline getireceklerdir. Yeterli olur mu? Galibiyet için yeterli olabilir.


Kadrodaki 30 yaş üstü diğer oyuncular Sven Schultze ve bu yazı kendine ayırmak istediğini açıkladıktan sonra çark eden Demond Greene. Bunlar da önemli isimler... Schultze çelimsiz gençlerin arkasında pota altı sertliğini sağlayacak adam. Greene bize karşı da birkaç el üstü üçlük attı, bunu her zaman yapıyor. Bauermann'ın onu geri dönmeye ikna etmesi sanıldığından daha önemli bir hareket olabilir... Türk Telekom'da da izlediğimiz Jan-Hendrik Jagla kadrodaki birincil skor opsiyonu belki de. Henüz Joventut Badalona ile sözleşme yenilemedi ve yirmili yaşlarının sonunda alacağı yeni kontratın seviyesi bu turnuva ile direkt ilişkili. Pascal Roller'in olmadığı turnuvada direksiyon pek güven vermeyen Steffen Hamann'a emanet edilecek. Heiko Schaffartzik de beklentilerin yoğun olduğu bir Ender Arslan klonu, fakat boş bulduğunda affetmedi Efes Pilsen World Cup boyunca. Daha genç kuşağın en önemli temsilcisi ise 88 doğumlu Lucca Staiger olarak gözüküyor. Iowa State'in keskin şutörü, NCAA seviyesinde de önemli maçlar çıkardı ve bu turnuvada beklentilere ne ölçüde cevap vereceği önemli. 88-89 jenerasyonunun kadroda dört temsilcisi daha bulunuyor: Tim Ohlbrecht, Tibor Pleiss, Elias Harris ve içlerinden en beğendiğim Robin Benzing.

Bundan önceki 13 yazın -iki olimpiyat senesi haricindeki- 11 tanesini Nowitzki ile oynamış Almanya için ilginç bir turnuva olacak. Onsuz da yapmayı öğreneceklerse bu dersi vermeleri gerekiyor. Bu genç takımdan bir Hollywood senaryosunu gerçeklemesini kimse beklemiyor, hedef görece zayıf bu grupta 1 galibiyet alarak daha fazla maç yapabilmek... Üçüncülük için daha kötü kadrolarına rağmen Almanya'yı Letonya'nın önüne koyuyorum.


LETONYA

Letonya'da neyin eksik olduğundan pek emin değilim. Bir önceki turnuvaya sürpriz Hırvatistan galibiyetiyle başlayıp, galiba bu sefer daha ileriye gidecekler dedirtmişlerdi. Ancak daha sonra aynı takım Portekiz'e yenilerek bir başka turnuvaya daha kısa yoldan veda etti. Orada problemin coaching kaynaklı olduğunu düşünmekteydim, Karlis Muiznieks takıma savunma idmanı yaptırmamışa benziyordu sahaya bakınca... Bu sefer Kestutis Kemzura gibi daha güvenilir bir isimle geliyorlar, fakat Ankara'da takım Makedonya'ya yenilirken ve son dakikada yapmaması gereken her şeyi yaparak maçı acemice veren Britanya'yı yenerken de savunmada pek takılmadı.

Her şeyden önce uzun yıllardır bekledikleri bir NBA yıldızına sahipler: Andris Biedrins. Geçen yaz iyi bir kontrat imzalayan Biedrins'in basketbol dışında kafasını meşgul eden pek bir şey olmamasını bekliyoruz doğal olarak. Gerçi Don Nelson ile çalışıyorsan, yarın ne olacağı hakkında çok kesin konuşamazsın. Fakat Biedrins'in ligin el üstünde tutulan uzunlarından biri olduğu açık. Biraz Mehmet Okur sendromu yaşıyor ve takımındaki değerini bu arenaya tam olarak taşıyamıyor gibi. Yeni coachun da Biedrins'ten tam olarak yararlanabildiğini düşünmüyorum, fakat bu durum Biedrins'in konsantrasyon seviyesiyle de ilintili. Takım hala iyi bir savunma takımı değil ki federasyonu Kemzura tercihine iten asıl şey iki boyutlu bir oyun oynama isteğiydi. Bu isteklerine tam olarak cevap aldıklarını şimdilik söyleyemiyoruz. Kristaps Valters ACB gibi önemli bir ligde en iyi beşe aday gösterildiği çıkış sezonunu geride bıraktı. Fakat onun da dizginleri maç boyu elinde tutabildiğini ve doğru hücum ettiğini söyleyemiyorum Ankara'daki performansı sonrası. Ernests Kalve de yaşadığı sakatlıklara rağmen hala üzerine titrenen genç yeteneklerden biri ve bu turnuvada yukarıdaki ikiliye en büyük yardımcı olmasını beklemek çok yanlış değil.


Kaspars Kambala'nın kariyerini ayağa kaldırmayı başarabildiğini gördük yine Efes Pilsen World Cup'taki başarılı oyunuyla. Barons LMT, 2008'de FIBA Euro Cup'ı kazanırken başrollerden birini oynayan Kaspars Berzins de bu başarısının karşılığını Valters'in takımı Fuenlabrada ile anlaşarak aldı. Biedrins'e bu ikilinin katılımıyla pota altında da güçlü bir rotasyondan bahsedebiliriz Letonya için... Yalnızca bu üçlünün varlığı bile, geçen turnuvalardaki yüksek tempo takımını görmeyeceğimize işaret ediyor. Armands Skele, Kristaps Janicenoks gibi oyuncuların Letonya'nın en zayıf karnı olarak gösterilen kanatlarda insanları tatmin edecek bir şeyler ortaya koyması şart. Genç Kalve ile birlikte tabi... Uvis Helmanis ve Aigars Vitols ise büyük ihtimalle son turnuvalarında tecrübeleriyle katkı sağlamaya çalışacaklar. Sandis Valters dışında önemli bir eksikten bahsedemediğimiz Letonya, belki de bu açıdan turnuvanın en şanslı takımı. Bu şansı başarıya dönüştürmeleri ise kendilerine bağlı.

Görünürde oldukça homojen bir kadro var elde. Beynelmilel tanınırlıkta isimler de barındırıyor söz konusu kadro. Fakat sahada bu kadronun hak ettiği oyunu oynadıklarını söylemek güç... Olası başarısızlıkta Kemzura'ya yüklenmek de çok doğru olmaz. Fakat bir şeylerin yanlış yapıldığı da ortada. Elemelerde başlarında olan Sırp coach ile yollarını ayırmaları da ileride çok mantıklı bir karar olarak anılmayabilir. Bu takımın sahada potansiyeliyle ne ölçüde barışık durabileceğini izlemek ilginç olacak... Başarıya gideceklerse burada kimin performansıyla manşetleri süsleyeceği de açık: Egos'un yoksa başın belada Letonya!

Nekst: Büyük Britanya, Sırbistan

3 yorum:

Eren dedi ki...

saygıdeğer cem,
Letonya'dan çok büyük bir şey bekliyorum. O kadar büyük ki söylemeye dilim varmıyor..

Sheed dedi ki...

letonya'yı da yabana atma derim!

baba ankara'da çok kötü göründüler, yoksa çok potansiyelli takım.. egos'u kadar konuşacak sanırım yine letonya..

Eren dedi ki...

Ben ciddiyim he, sürpriz yaparlarsa hiç şaşırmam. Tabi kadro potansiyeline bakınca ''sürpriz'' kelimesi biraz saçma gözükebilir ama öyle işte egos aynen..

Yeni Yazıhane Diyorsak...

Bir yılı geride bıraktığımız gibi soluğu yeni tasarımda aldık. Kubilay Kahveci'nin yeni oyuncakları için buradan yakın. Yazıhan...